“Milli refleksin” önemini AKP anladı (mı?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 8, 2024
Köşe Yazarları

“Milli refleksin” önemini AKP anladı (mı?)

AKP iktidarı Kürt sorununda başlattığı açılımı pişmanlık ifadeleriyle anmaya başladı. Bu pişmanlığın sebeplerine girmeden önce Kürt sorununa çözüm bulmak adına toplumun içinden geçirildiği süreci anlamak lazım. Bu süreçte biz Kıbrıslı Türkler için de öğretiler var. Bilinçli ya da bilinçsiz karşı karşıya kalınan şablonda büyük benzerlik var.

AKP iktidarı süresi içerisinde bu hayati konuda sendikalar niye ezik, üniversiteler niye suskun ve en önemlisi yeni kuşak niye kendini kurtarma peşinde oldu sorularına cevap aramak lazım. Bunu yalnızca “uysallaştırılmış” medya ve “ileri demokrasinin” getirdiği korkuyla ilişkilendirmek mümkün değil.


xxx

Türk kamuoyunun tepkisizliğini anlayabilmek için filmi 15 yıl geriye sarıp bugüne farklı bir bakış açısıyla gelmek lazım.

Bugün gelinen noktanın oluşması için bir an için “toplumsal refleksin” yıpratılmasıyla mümkün olacağını düşünün.

Peki, toplumsal refleksi yıpratmanın yolu nereden geçer?

Ülkenin geçmiş liderlerini, ulusun tarihini ve varlığının temelinde harcı olan kurumlarını tartışmaya açtırmaktan geçer.

Türkiye’de böyle olmadı mı?

Toplum üzerindeki etkisini düşünmeden bir anda liderlerin, tarihin ve kurumların kıyasıya tartışıldığı bir ortamda kendimizi bulmadık mı?

Tartışmanın sebep verdiği etki göz ardı edilerek demokrasi ve sözde “AB tutkusu” adına tartışmaya başlamadık mı?

Ulusal bütünlüğü koruyucu olan refleksi yıpratmak ve sonunda bir şeyleri kabul ettirmek istercesine bu yola girildi.

xxx

İlk önce devleti kuran liderden başlandı.
Atatürk.
O acaba bir diktatör müydü?
Sıradan bir lider miydi?
Müslüman mıydı? Yoksa sabetay mıydı?
Bunların hepsi tartışıldı.
Demokrasi adına
İnönü için daha yakın zamanda en yetkili ağızlardan söylenmeye devam edilenleri tekrarlamaya gerek var mı?
En son nokta “İki ayyaş” ile kondu…

xxx

Sonra sıra ulusun çimentosu, milli refleksin adalesi olan kuruma geldi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin devletin oluşumundaki rolünden dolayı toplumda ulusal bütünlüğü koruyucu bir gücü vardır.

“Ordu gerçekten güçlü güvenilir mi ?” diye tartışmaya başladık.

Hatırlayın “askerliğin yan gelip yatma yeri” ile “bir iki Mehmet şehit oldu diye” başlayan cümleleri.

Yavaş yavaş oluşmuş olan bu toplumsal ruh halini anlamak için şöyle bir düşünelim.

Yıllardır süren güneydoğudaki terörle mücadelede başarılı olunduğu söylenemez.

Her gün şehit cenazelerinde “kanınız yerde kalmayacak” denildi ama uzayıp giden iç savaşta kan yerde kaldı.

Düzenlenen her cenaze töreninde aslında ordunun o kadar da kudretli olmadığı kamuoyuna gösterilmiş olmadı mı?
Terörle mücadelenin sürmesinin gözden kaçan önemli bir boyutu da bu oldu.

Bununla toplumun güvenlik duygusu ve orduya olan güven zayıflamaya başladı.

Ordunun gücü ve güvenilirliği tartışılmaya açılmış olmasında Ordunun kendi mensuplarının bir kısmının anti demokratik yaklaşımları da tüm bunlara fırsat yaratmıştır. Ödenmek üzere olan bedel karşısında yapılan bu hataların arkasına sığınmak yine de mümkün değildir.

xxx

Kurucu liderler ve kurum ile ilgili polemikler devam ederken yakın tarihimiz de tartışmaya açıldı.

Ermenilere soykırım yapıldığı ve en son da Dersim gündeme geldi.

Acaba “100 yıl önce atalarımız soykırım suçu işledi mi?” diye yine ulusal gurur ve benliğe bir darbe daha vurulmaya çalışıldı.

Sonra da “tarihi fırsat” girizgâhıyla başka bir gündem yaratıldı.

Bir taraftan ulusal bilinç, tarih ve benlikler sorgulanırken diğer taraftan da Kürt açılımıyla Kürtlere “refleks” kazandırılmaya çalışıldı.

Geldiğimiz noktaya çizgiyi çekip bakalım.

Türk kimliğinin ve dilinin önemi giderek ortadan kalkıyor. Farklı aidiyetlerin ön plana çıkarıldığı bir toplum ortaya çıkarılıyor. Bunun ışığında tarih tekrar belleklere yazılmak isteniyor.

Türkiye’nin batısında büyük şehirlerde yaşayanlar, güneydoğuya terörle mücadele için akıtılan paranın ekonomik yükünün ve oradaki can kaybının sürdürülebilir olmadığını kabul ediyor.

Vardığımız noktaya ulusal bilincin, tarihin ve benliklerin sorgulanması ve aşındırılmasıyla geldik.

Bunun sonucunda Türkiye parçalanırsa artık şaşırır mısınız?

xxx

Türkiye’de kamuoyunun geçtiği bu sürece paralel olarak Kıbrıslı Türkleri de ekleyelim.

Şablon bana göre aynı.

İlk önce liderimiz Denktaş’tan başlanmadı mı?

Türk kamuoyu ve Kıbrıs Türkü onu çok yücelttiği için sorunun çözümünden ve savunduklarından ziyade Türk medyasının da büyük desteğiyle onun üzerine gidilmedi mi?

Devlet kurumlarımız ve tarihimizle ilgili belli bir süredir konuşulanların kamuoyu üzerindeki etkilerini siz düşünün.

Bunun için eleştirilerimizi yaparken kendi kurduğumuz devletimizi küçültücü onu ortadan kaldırmaya davet çıkartan söylemlerden uzak durmakta büyük fayda vardır. Bugün hala daha içteki kaosun ve yönetim beceriksizliğinin çözümünün kendi devletimizin ortadan kaldırılmasında görenler vardır.

Buna ek olarak ayni çevreler yakın tarihimizle yüzleşme ihtiyacı adına ortaya koydukları görüşler ve bilgiler var. Tarih ile yüzleşeceksek karşı tarafla birlikte ve o günün şartlarını da anlatarak yüzleşelim.

Aksi takdirde Türkiye’nin bugün geldiği duruma düşmüş olacağız.

Unutmayalım Kıbrıs’taki “açılımı” Ordu ve Kemalist düşünce ile hesaplaşmak adına AKP başlatmıştı. Askere yapılan operasyonlar konusunda “kandırıldık” denildi. Kürt sorununda “MHP haklıymış” denilerek pişmanlık noktasına gelindi. Bakalım Kıbrıs’ta da ayni pişmanlık noktasına gelip “Denktaş haklıymış” denilecek mi?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar