İstanbul İstanbul - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 8, 2024
Köşe Yazarları

İstanbul İstanbul

Cenk UzunoğluCenk Uzunoğlu

Yoğun bir haftanın sonunda, Cuma gün Altunizade’deki işyerimden eve gelmek için erken çıktım.

Evimiz İstanbul’un şu an itibariyle sonu dediğim Kemerburgaz’da. ‘’Şimdilik’’ diyorum, çünkü Kemerburgaz’ın biraz ötesinde 3. havaalanınıninşası ve yeni açılan 3. köprünün bağlantı yolu var.


İş ile ev arasındaki mesafenin uzun olması bir yana, trafiği yoğun bir yolu her gün talimli maymun gibi gidip geliyorum. Evimiz orman içinde, okul yolun karşısında olunca bana da seve seve bu mesafeye katlanmak düşüyor.

Hani bazen trafik yoğunluğuna bakıp direksiyonu doğu yerine batıya çevirsemacaba Selanik’e, Anadolu yakasındaki işyerimden daha erken varır mıyım diye düşündürten bir yerde evimiz.

İki ay önce tarihin yazıldığı birinci köprü yoluna giriyorum.

O da ne.

Anadolu-Avrupa yönünde trafik neredeyse yok.  Anadolu’ya geçiş yönü her zamanki gibi dolu.

Belli ki herkesin ‘’tatili gelmiş’’. Herhalde ondandır diyorum.

Alışmışım her gece köprü trafiğinin dur kalkına.

Arabanın önüne kesik atıp girmeye çalışanlara fırsat vermemeye.

Fırsat bu fırsat, yol da nispeten boş ya, köprüyü geçerken arabanın hızını düşürüp sağ şeride geçip Boğazı ve karşıda hormonlu ağaç gibi her gün budak atan gökdelen siluetine bir gözüm yolda bakıp düşünüyorum.

****

İstanbul’a geleli 26 yıl olmuş.

İrkiliyorum.

O kadar oldu mu yahu?

Kıbrıs’tan 17 yaşında ayrılmışım.

Hayatımın yarısını, en büyük bölümünü bu şehirde geçirdim.

Hala daha TC vatandaşlığı için başvurmadım.

Hala daha anlaşılmaz bir yabancılık ve gelip geçicilik var bu şehir ile olan ilişkimde.

Eşim ve çocuklar çiftpasaportlu, ben hala yalnızca Kıbrıslı Türk. Sanki de TC vatandaşlığı alsam, Kıbrıslı Türk olma özelliğini kaybedecekmişim gibi geliyor bana.

Türkiye’de yabancı olmanın tüm ‘’ayrıcalıklarıyla’’ yeri geldiğinde usanmadan cebelleşiyorum. Mazoşist miyim ne?

Kıbrıs’ta kısa pantolonlu, Chopper bisikletle Lefkoşa sokaklarını turladığım çocukluğum gözümün önüne geliyor.

Herhalde ondandır o günlerin tadı damağımda kaldı diyorum.

Dışında olsam da Kıbrıs içimde, ondandır herhalde diyorum. Şaşılacak bir şey yok bunda diye kendimi telkin ediyorum.

****

26 yıldan sonra ben böyle düşünürken, İstanbul’da kendini gerçek İstanbullu gibi hisseden acaba kaç kişi var diye de düşünmeden edemiyorum.

Herkes bir yerden gelmiş ama geri gitmeyecekmiş gibi her gün oradan oraya koşuşturuyor bu şehirde.

Girişi olan ama çıkışı olmayan bir yer bu İstanbul.

Köprüyü bu düşüncelerle yavaş bir hızda geçip Mecidiyeköy-Kâğıthane hattına yaklaşıyorum.

Sağımda Trump Kulelerini geçiyorum. ‘’Kâğıthane çukuruna’’ ve etrafındaki yapılaşmaya bakıyorum.

Aklıma eski Amerikalı Genel Müdürlerimizden birinin İstanbul için söylediği o cümle geliyor. ‘’İstanbul şehri, inşası bitince güzel bir şehir olacak, o zaman ziyaret etmek lazım’’.

Sıvasız gecekondular ve bunların yanı başında uzayıp gökyüzüne giden kendince Manhattan’a özenen dünya standardında binalar ve alışveriş merkezleri.

Bu binalara ulaşmak için trafiği hafifletmek adına yapılan yollar, tüneller, üst ve alt geçitler.

İstanbul bir yollar kentine dönüştü.

İnşaatın biteceği, ‘’şantiyenin’’ de kapanacağı yok, çünkü havada buram buram rant kokusu var.

İstanbul’un görsel siluetini modern gökdelenler ve onların gölgesinde delikli peynir gibi, derme çatma sıvasız ya da rengârenk boyalıyapılar oluşturuyor.

Bu eğri büğrü yapıların hepsi de sıraya girmiş kentsel dönüşüm adı altında rantı bekliyor.

Modernlikle, geri kalmışlık arasında bu görsel ikilem yavaş seyreden trafikte kendini tüm çıplaklığıyla ön plana çıkartıp sırıtıyor.

Trafiğin yoğun olmasının sağladığı bir avantaj da trafiğe kaza yapmamak için odaklanıp bu görüntüyü gözlemlemeden ilerlemektir herhalde diyorum.

İstanbulbirçok üçüncü dünya metropolü gibi enteresan bir sentez olmuş.

Batıdan bakarsan doğulu, doğudan bakarsan batılı.

Nereye nereden baktığına bağlı.

Neyi görme ve yaşama yetkinliğin varsa onu görebilir ve yaşayabilirsin bu şehirde.

Toplumsal ve siyasi dokudaki tezat görüntü yumağıİstanbul’un yapılaşmasında da kendini tüm çıplaklığı ile gösteriyor.

Daha önce kapalı olan rant kapılarının açılmasının verdiği hırs ve arsızlıkla daonu yönetenlerin devamlı yön değiştiren dünya görüşüne benziyor İstanbul.

Buna da  ‘’modern muhafazakârlık’’ deniyor.

Büyük bir pişkinlikle aslında hem modernliğe hem de muhafazakârlığa

büyük haksızlık yapılmış oluyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar