Bir Psikiyatristin Dizileri - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mayıs 10, 2024
Köşe Yazarları

Bir Psikiyatristin Dizileri

Şenay ÇelikkayaŞenay Çelikkaya

Pandemi sürecinde hayatlarımız kısıtlandı ve alışkanlıklarımız değişti. Bir yandan tehlikeli sinsi ve görünmez bir düşmanın soluğunu ensemizde hissederken, diğer yandan ekonomik olarak ayakta kalma mücadelesi içine girdik. Evlere tıkıldık, uzaktan eğitim, evden çalışma gibi yepyeni düzenler girdi hayatımıza. Ekonomik buhranlar dalga dalga geldi. Bir tek siyasi kavgalar değişmedi. İnsanlar “Artık haberleri izlemiyoruz” demeye başladı. Halk yorgun ve bıkkın durumda. Neyse ki imdadımıza diziler yetişti. Farklı internet sitelerinde sayısız dizi seçenekleri ortak bir aktivitemiz olmuş durumda. Bir de Televizyon kanallarında tutkuyla takip edilen yerli ve milli dizilerimiz var.

Dizi sektörüne hızlı ve etkileyici bir giriş yapan Psikiyatr Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarından uyarlanan diziler dikkat çekiyor. Gülseren Budayıcıoğlu’nun özgeçmişine baktığımız zaman detaylara girmeden belirteyim, en iyi okullarda okumuş, başarılı bir kadın psikiyatr görüyoruz. Ama… Bu konunun bir de “Ama”sı var ki, üzerinde düşünülmeli, konuşulmalı ve tartışılmalı. Türkiye’de Gülseren Budayıcıoğlu dizileri toplumu ikiye bölmüş durumda. Bir kesim, gerçek yaşam hikâyelerinin, yaşanan dramların toplumda farkındalık oluşturması açısından olumlu olduğunu savunuyor. Aralarında psikologların ve psikiyatrların da olduğu diğer kesim ise hasta hikâyelerinin isimler değiştirilse bile paylaşılmasının etik olmadığını, psikiyatri konusunun çarpıtıldığını ve toplumun ruh sağlığının da olumsuz etkilendiğini belirtiyor.


Gülseren Budayıcıoğlu’nun dizilerine baktığımız zaman 2017-2019 yılları arasında Star TV’de yayınlanan “Hayata Dön” adlı kitabından uyarlanan İstanbullu Gelin ile sektöre giriş yaptığını görüyoruz. Şimdilerde ise TV8’de Kırmız Oda ve Doğduğun Ev Kaderindir; TRT1’de Masumlar Apartmanı ve son olarak da Kanal D’de Camdaki Kız yayınlanıyor. Böylelikle bir sezonda, aynı anda farklı kanallarda, dört farklı dizisi yayınlanan Budayıcıoğlu, Türkiye televizyonculuk tarihine geçmiştir. Hepsi ayrı dramlar üstüne kurgulanmış ve oyuncu kadroları da sevilen başarılı oyunculardan oluşuyor. Ne olursa olsun bir konunun altını çizmek lazım; dram olan yerde keder vardır, acı ve gözyaşı vardır. Peki, bırakın bu dram dizilerini bir kenara ve kendinize lütfen bir kez olsun sorun. Sizin kendi ruh sağlığınız ne durumda? İçinde bulunduğumuz süreçte hangimiz kendimizi mükemmel hissediyoruz ki? İhtiyacımız olan şey karamsarlığımıza daha fazla karanlık katmak mı yoksa umuda bir parça mutluluk, bir parça tebessüm katarak kendimizi iyileştirmek mi?

Madalyonun İçi adlı kitabından uyarlanan Kırmız Oda adlı diziyle ilgili yazılar gözüme çarpınca, merak edip dizideki Doktor Manolya Hanım’a bakmak için birkaç sahneye göz attım. Hastaya kahve, çay ikram etmeler, sarılmalar, el tutuşmalar birlikte ağlaşmalar. Hasta-doktor görüşmesi gerçekten o şekilde mi? Gülseren Budayıcıoğlu Ankara’da ve İstanbul’da şubeleri olan Madalyon Psikiyatri Merkezinin kurucusudur. “Madalyonun İçi” kitabının da ilham kaynağı bu merkez olsa gerek. Düşünün terapiye gidip dünya para ödüyorsunuz ve yaşadıklarınız ya kitap oluyor ya da dizi! Bu arada gelelim Doktor Manolya Hanım’a, henüz daha öyle bir doktora rastlayan olmamıştır, psikiyatri kurallarına göre de zaten öyle bir psikiyatr veya psikolog da yoktur. Bu merkezlerin ücretlerine de göz atacak olursak psikolog ile görüşmede 45 dakikalık seans için seçtiğiniz uzmana göre 265 ile 375 TL fiyat ödüyorsunuz. Psikiyatr ile görüşme biraz farklı; sosyal güvenceniz var ise 20 dakika için yine doktor seçiminize göre 155 ile 120 TL ödersiniz, 20 dakika az, ben özel hizmet alayım derseniz de 45 dakika için 445 TL ödersiniz. Buna çay kahve ve sarılma hizmeti dâhil değildir. Uzun lafın kısası Madalyonun içi demeyim ama diğer yüzü budur işte.

Madalyon’un içinde de işlerin yolunda gitmediğini görüyoruz. İşyerinde yaşadıkları sıkıntıları sosyal medyadan paylaşan beş çalışan Gülseren Hanım tarafından işten çıkarılmış. Çalışanların yazısından küçük bir alıntı yapalım.

“…Çok da cinsiyetçi bir dünya… Patronumuz “Bir psikolog 25-45 yaş arasında göstermeli” der, zaten çalışanların yüzde 80’i kadındır. Bakımlı ol, makyaj yap, o yaşlarda göster yani. Ben de mesela makyajsızsam, üzerimde gösterişli bir şey yoksa rastlaşmaktan kaçınırım. Çünkü bir toplantıda kumaş pantolonlu hırkalı bir arkadaşımızı ayağa kaldırıp “Bu nasıl kıyafet, öğrenci gibi” demişliği var. Neredeyse istismar bu. Zaten genelde ağır bir mobbing var. Bekleneni karşılamayan psikoloğa diğeri örnek veriliyor hep. Kendini başarısız, kötü hissedene kadar uğraşıyorlar…” Yazının tamamında pek çok şaşırtıcı ve bir doktora yakışmayan davranışlar anlatılıyor.

İşlerine son verilenler haklarını aramak için hukuki süreç başlatmışlar. Türk Psikologlar Derneği de konunun takipçisi olacağını açıklayıp, işten çıkarılan psikologların yanında olduklarını belirtmiştir. Özetle Madalyon’un içi de, dışı da, iki yüzü de çok farklıymış. Haklıyı haksızı ayırmak bizim işimiz değildir ancak eskilerin dediği bir gerçek var “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye.

Aşiret hikâyelerinden, şiddet dolu sahnelerden, zengin kız-fakir oğlan temasından çok sıkıldık, farklı konular iyi geldi diyenler de çok. Farklı konular derken hasta ruhlu insanların ibretlik hikâyeleri mi? Gerçekten bu mu iyi geliyor topluma? Gönlümüzde iz bırakan adı geçtiğinde hala bizi gülümseten dizileri hatırlayalım, Perihan Abla, Bizimkiler, Çiçek Taksi, Süper Baba, Mahallenin Muhtarları, Leyla ile Mecnun ve dahası… Ailece akşamları ekran başında izlenecek, hepimizi gülümsetecek, en önemlisi de ruhumuza iyi gelecek dizileri özledik.

Yazının başında da belirttiğim gibi bu konuda iki farklı düşünce var. Herkes kendi düşüncesinde ve seçiminde özgürdür. İzleyen izler, izlemeyen izlemez. Farklı düşünenler vardır mutlaka.

Dram hiç mi olmamalı? Tabii ki olsun ama aynı mutfaktan aynı malzemelerle önümüze konmasın. Duman duman para kokmasın. Dozunda ve tam tadında olsun. İnceden sanat olsun, tat versin, lezzet katsın bizlere. Salt dram ve acılarla midemiz şişti artık. İnsanlar başkalarının acılarını görüp “Şükür” diyerek, yeni ve farklı konular aramaktan uzaklaştı. Oysa içinde mutluluk, sevgi ve azcık da mizah olan kitaplar, şarkılar, filmeler ve diziler kime iyi gelmez ki?  Seçim sizin.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar