Mehmet Ali Talat, hızlı bir giriş yaptı... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Mayıs 7, 2024
Köşe Yazarları

Mehmet Ali Talat, hızlı bir giriş yaptı…

Hem adaylığını, hem de yol haritasını birlikte açıkladı.
Çoktandır parti kurultaylarında böylesine detaylı programlarla gelen adaylar göremiyorduk. Anlaşılan Sayın Talat, geçen 5 yılı boşa harcamamış. Hem ülkenin durumuna, hem partisinin durumuna kafa yormuş. Kendisi için “eskidi” diyenlere de kapak gibi cevap vermiş…
Son cümlesi tüm hedeflerinin bir özeti aslında; “CTP’nin açacağı yeni sayfada, aşağıdan yukarıya demokrasi ve disiplin vardır; parti içinde kavga, bölünme, klikler yoktur. Kavga, CTP’lilerle Kıbrıs Türk halkının onuruyla oynayan, onun özne olma kapasitesini tanımayan, ona güvenmeyen, gayri adil, hukuk tanımaz, insan haklarına saygısız, sosyal devlet ilkesini ayaklar altına alan, üretimi değil tüketimi teşvik eden, farklılıklara saygı göstermeyen, Kıbrıs Türk halkının her gün biraz daha umutsuzluğa ve yok olma endişesine kapılmasına yol açan düzen ve zihniyet arasındadır”…
Sıraladığı maddelerin bir kısmı CTP programlarında, hatta hükümet programında da var. Ancak çoğu uygulanmıyor ne yazık ki… Bunların takvimlendirileceğini, takvimin sonunda yine de gerçekleştirilememişse, koalisyonun durumunun gözden geçirileceğini vurguluyor. Demek ki, bir süre daha mevcut hükümetin devam etmesi gerektiğine inanıyor. Daha doğrusu DPUG ile koalisyona bir şans daha veriyor.
İlgimi çeken noktaların başında, partide hem demokrasinin hem disiplinin birlikte sağlanması hedefi geliyor. Delege sisteminden üye sistemine geçmekten bahsediyor. Partideki ideolojik ve örgütsel dağınıklığın nedeninin, bunlar olduğunu düşünüyor sanırım.
Dün tarihçi İlber Ortaylı’nın “Kıbrıs’ta yapısal sorunun çözümünü sağlayacak olanın üretim” olduğu sözlerini aktarmıştım Sayın Talat da aynen bu şekilde, kendi kendine yeten bir ekonomik yapı için üretime öncelik verileceğini söylüyor.
Kısaca Talat planlı, programlı geliyor. Şimdi mesele CTP’yi bu ilkelere hazır hale getirmekte…

                                                 *****


Siyasette böyle yüzler görmek istemiyoruz…
Hüseyin Özgürgün’ü dün kürsüde gördünüz mü?
Gözlerime inanamadım.
Elini kolunu sallıyor, ağzından çirkin şeyler çıkıyor.
Başbakan’ın üstüne yürüyor, “Hade be, terbiyesiz, erkek misin”…
Neymiş, Meclis Başkanı 23 Nisan törenlerine katıldığı için, yardımcısı Ünal Üstel’den oturumu açması istenmiş, Bay Özgürgün talimat vermiş, “Açmayacaksın”…
Meclis Başkanı Sibel Siber durumu anlatırken, söz isteyip kürsüye geliyor ve “Meclis Başkanı’nın ‘talihsiz ve gereksiz” açıklama yaptığını söylüyor, dönüyor, Başbakan’a saldırıyor.
Kim talihsiz, kim gereksiz, kim terbiyesiz, görüntüleri izleyince karar vermek vatandaşa düşüyor.
Anlaşılan Özgürgün’ün sinirleri bozuk. Yenilgiyi hazmedememiş. Demokrasiyi de hazmedememiş. Kaba kuvvete, hakarete sarılıyor…
İlk defası da değil. Hangi birini yazalım; hepimize geri zekalılık bastığını mı, bahçesine diktirdiği çiçeklerin parasını devlete ödettiğini mi, trafik cezalarını yazılı talimatla sildirdiğini mi, “Görüşmelerden kim kaçarsa kaçsın, KKTC tanınacak diye bir şey yoktur” dediğini mi…  “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportu olmadığını söylediği gün basında çıkan fotokopileri mi, yoksa, daha geçen gün Türkiye kökenlilere “bavullarınızı toplayın, bunlar sizi gönderecek” dediğini mi…
Politika bir hazım rejimidir…
Rakibinizi de hazmedeceksiniz, yenilgiyi de.
Kişisel kaprislerle Meclis’i çalıştırmamak politika yapmak değil.
Ben şahsen bu tipleri siyasette görmek istemiyorum.
Çoluğa çocuğa kötü örnek oldukları için. Vatandaşın siyasete olan güvenini kaybettirdikleri için. Devlet yönetimini mahalle kavgasına çevirdikleri için…

 

YERİN KULAĞI VAR
KİMYALARI UYUŞTU:
Her ne kadar dar bir çevre tarafından eleştirilse de, Akıncı- Nami uyumu bu halk için de önemli  olacak. Özellikle de Nami’nin atanmasını “Türkiye istedi” söylemleri gerçeği ne kadar yansıtıyor bilmiyorum. Aksine, Nami’nin Türkiye ilişkilerinin iyi olmasının kime ne zararı olabilir ki? Gerçek olan, şu anda geniş bir tabana hitap eden bir müzakere ekibimiz var masada. Akıncı ve Nami’nin bizler için iyi bir fırsat olacağına inanıyorum…

AKINCI’YA ZARAR VERİYORLAR:
Özdil Nami’nin müzakereci atanmasında Türkiye’nin görüşünün olması kadar doğal bir durum yok bence. Kim ne kadar inkar ederse etsin, Kıbrıs konusu, Türkiye ile istişare halinde yürütülmüştür, bundan sonra da böyle olacaktır. Çünkü Türkiye Kıbrıs konusunun tarafıdır. Kavgasız, gürültüsüz, karşılıklı anlayışla yürümesini istemelerinden daha doğal ne olabilir ki. Eleştirenler ve özellikle de Sayın Akıncı’yı desteklediğini söyleyenler, bunu yaparken Akıncı’ya hakaret ettiklerinin farkındalar mı acaba..?

NASIL KÖKLÜ:
Kutlay Erk, CTP kurultayında “köklü bir değişim” yaşanacağını söylüyor. Ancak PM’den çıkan karar, sadece başkan seçimi değil miydi? Böylece nasıl bir köklü değişiklik olacak ki? Keşke genel sekreter olarak, tüm organların değişiminden de bahsetseydi. Köklü değişim o zaman gerçekleşirdi…

GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRMELİ:
CTP’nin 14 Haziran’daki kurultayının ardından kabinde de değişiklik yapılması bekleniyor.  Oluşacak yeni kabinede Sayın Talat, CTP’nin geleceğini şekillendirmeli. Kabine de buna göre oluşmalı ve genç ve iddialı isimler kabinede yer almalı. İş yapma enerjisi olan gençlere fırsat verilmeli…

TARİH TEKERRÜR EDER Mİ: 
Özdil Nami’nin görüşmeci atanmasının ardından düşünmeden edemedim. Kudret Özersay da, Eroğlu’nun görüşmecisiydi ve 19 Nisan seçimlerinde Eroğlu’na karşı aday çıktı. Eroğlu- Özersay’ın yaşadığını ilerde Akıncı- Nami de yaşar mı bilinmez ama, 5 yıl sonra cumhurbaşkanı ve müzakerecinin Cumhurbaşkanı adayı olması olasılığını da hatırlamakta fayda var…

SENİN, BENİM MÜDÜRÜM OLMASIN:
Hükümet ile 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu arasında krize neden olan ve vekaleten Polis Genel Müdürlüğü görevini sürdüren Pervin Gürler Haziran sonunda emekliye ayrılmaya hazırlanıyor. Hükümetin Şenay Kebapcı üzerinde mutabakata varmasına rağmen bu atamayı onaylamayan Eroğlu artık yok. Pervin Hanım da emekliye ayrılıyor. Temennimiz yeni müdür atamasının, bu tartışmaların rövanşı olarak görülmemesi. Oraya atanan kişi “ne senin, ne de benim müdürüm” olmalı. İnşallah bir daha aynı sıkıntıları yaşamayız… 

 

ZİRVEDEKİLER
Sami Özuslu: “Defteralı gibi nice önemli değerler yaşadı bu toplumda… Amma ve lakin insanları hak ettikleri yere koymak yerine, harcamayı tercih ettik çoğu zaman… Oysa ne Defteralı’ların yetişmesi kolaydır bu topraklarda, ne Nami’lerin, ne Sözen’lerin, ne Akıncı’ların… Bir darbeyle hepsini yaralamak yerine biraz sabretsek, şans versek… Olmaz mı..?”

DİPTEKİLER
Hüseyin Özgürgün: Açın interneti, arama motorlarından birine “Özgürgün gaf” yazın. Sürüyle gaf göreceksiniz. Ancak görünen o ki, işler gaf boyutunu aşmış, şiddete dönmüş, kontrolünü kaybetmiş. Konuştuğum bazı UBP’liler şaşırtıcı bir şekilde, “büyütülecek bir olay değil” değerlendirmesi yaptılar. UBP böyle bir başkanı kendine yakıştırıyor olabilir ama bizler onu artık siyasete de ülke yönetimine de yakıştırmıyoruz…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar