Kuzey ve Güney köklendi! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 8, 2024
Köşe Yazarları

Kuzey ve Güney köklendi!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçen hafta, Rumların saldırıları   sonucunda  1974’de terk etmek zorunda bırakıldığımız Larnaka’da,  Anastasiadis “Radisson Blu” adlı bir otelin açılışını yaptı. Konuşmasında Kıbrıs adasını bir turizm cenneti yapacağını, ayrıca Larnaka’da inşa edilecek bir marina projesinin bulunduğunu söyledi..

BU haberi okuduğumda artık bir daha bizim olmayacak Larnaka nedeniyle  içimde bir şeylerin koptuğunu, yüreğimin  “cız” ettiğini hissettimdi.


Larnaka’nın en çok Vakıf mallarımıza sahip ilçemiz olduğu için..

Osmanlının Kıbrıs’a ilk çıktığı yer olduğu için..

Adadaki  Türk yerleşim yerleri arasında denizle iç içe olan tek kasabamız olduğu için..

Babamın, dedemin, ninemin bir ordu kadar büyük ve geniş aile uzantıları İskeleli oldukları için!

Mağusa’da bize yıllarca “İskeliler” dedikleri için!

TABİ olay sadece Anastasiadis’in Larnaka’da bir otelin  açılışını yapması, bir marina inşası sözünü vermesi değildir..

Siyasi yönden Kuzey’de ve Güney’de Türklerin ve Rumların, şu anda mülkiyetlerinde bulunan “taşınmaz mallarının” büyük oranda sürüp giden “inkişaflarıdır!”

BU da şu gerçeği çakmaktadır: 44 yıl sonra artık  Türk ve Rumlar Kuzey’de ve Güney’deki topraklarını süratle inkişaf ettirirlerken, coğrafyalarını da “kalıcı vatanları” yapıyorlar..

Zaten 2004’den bu yanadır artık Rum’un  Kuzey’de sahiplik koyamayacağı kadar gerçekleşen büyük inkişaf, sadece “Federatif çözüm modellerini” zorlaştırmakla kalmıyor; Kuzey ile Güney’i de “keskin sınırlarla” birbirinden ayırıyor ki Anastasiadis “gevşek federasyondan” söz ettiğinde “adama ne oldu, yoksa başına saksı mı düştü diye şaştımdı!

KONUYA döneyim: “Kıbrıs’ta Türk ve Rumların yan yana iki komşu olarak yaşamaları.. İyi ilişkiler kurmaları.. Gerekirse iki bölge üzerine “merkezi bir ortak yönetim” şemsiyesi açmaları.. Kıbrıs adasına yönelik  siyasi ve sosyoekonomik kararlar alabilmeleri falan kaçınılmazdır ama “Güney’e dönmeyecek Türk ahaliye karşın; Rum’ların Kuzey’i delerek aramıza sokuşturulmaları  hem yanlıştır hem de tehlikeli!  Siyasi eşitliğe dayalı iki bölgelilik kendini zaten zorluyor.  Ötesi hayali çözüm senaryolarına gerek yoktur!                                                                                                                                                    **********

DEVLET YÖNETMEK ZOR ZANAATTIR!

Bir zamanlar ağızlarda sakız gibi çiğnenir, leblebi gibi yenir demir olur püskürtülürdü! Gazete manşetlerinden inmez, kim sorumlu “bakanı” olsa “derdi belasıyla hışmına uğrardı!..”

Her halde anladınız. Sözünü ettiğim “sağlık servisleridir.”   Artık gündem konusu olmaktan çıktı, medyanın manşetlerinden indi.. Neden?

ÇÜNKÜ hastanelerimiz (her halde) düzgün yönetiliyor, sorunlar çözülüyor da ondan..

Yoksa yıllardır ne diyorduk? Eğitim bir, Sağlık servislerimiz iki! Her gelen bakanın başını yemekle kalmazlar, sorunlarla şikâyetler de “arkası yarınlık” diziler gibi günlük hayatımızın olayları olurdu..

DEMEK ki  “istenmeyen olay ve sorunlar” sadece “yokluktan” kaynaklı çaresizliklere bağlı değildir! “Yönetim beceriksizliğidir de!”

Yoksa kimse Filiz Besim’in  gözünün yaşına bakmaz, İlgili sendikalar göz açtırmaz, medya hiç bağışlamazdı tabi!

NE oldu da böyle bir iyileşme oldu? Yada şikâyetlerde  azalma, hastanelerde barış tesis edilebildi?

Doğrusu derinliğine nedenini bilmiyorum. Değerlendirme miyarım, “sağlıkla ilgili şikâyetlerim ilaç sıkıntısı gibi sorunlar ötesinde ilk kez “dingin” bir dönem geçirdiğidir..

FAKAT ayni yargım eğitim için  geçersizdir! Nitekim geçen gün bir Ortaokula uğradım. Koridorunda yürürken gözüme  kapısı açık bir sınıf çarptı, uzanıp baktım, çocuklar sandalyesizlikten olmalı, üst üste sıkış tıkış  oturuyorlar!

Oysa Sn. Bakan büyük iddialarla yüklendiydi Eğitim Bakanlığını. Sonunda ne dedi ama? “Bütçesizlik!”

Eee! biz neden gelip geçen  Eğitim bakanlarını, “okullar açıldı hâlâ eksiklikler giderilmedi” diye eleştiriyorduk?

Onların bütçeleri çok mu yeterliydi de bir yaz tatili süresince çivi çakmadan  yan gelip yatarlardı?

Sendikalar neden Eğitim Bakanlıklarını topa tutarlardı? Kısaca bugün ne değişti?

YADA şöyle soralım:  “Sağlık Bakanlığında ne değişti, diğer bakanlıklarda ne değişmedi ki  birisi sessiz şikayetsiz yoluna devam  ediyor, diğer bakanlıklar töhmetten kurtulamıyor?”

ÇÜNKÜ iyi yönetmek kadar “olanakları” doğru kullanmak da bir beceridir!

Örneğin geçen gün çok enteresan bir diyalog yaşandı. Müteahhitler Birliği Başkanı Gürcafer eylemleri sırasında “bu ülkede hükümet için sadece kamu görevlileri vardır. Her şey onlar için” diyerek serzenişte bulunuyordu da Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “ne yani” diyordu, maaşları ödemeyip de sizi mi ödeyeydim?”

Oysa devletin müteahhitlere   150 milyon TL. vereceği varmış! Sonunda hallettiler ama..

Fakat müteahitler karşısındaki tutumu,  “kamu görevlileri maaşlarıyla oynayarak” yapamazsınız!   Hükümet yıkılır!

Kısaca: İyi yönetici olmak da Devlet yönetmek de zor zanaattır…                                                                                                                                           **********

KISACA TAKILDIĞIM. (MADEM PARANIZ YOKTUR..)               

Yol yapmayın istemez!  Okul da yapmayın, sonra yaparsınız! Hastahane falan, kalsın! Mağusa limanı beklesin! STÖ’leri nasılsa her hafta bir yeri temizliyorlar, çevre kirliliği de dert değil varsın devam etsin, falan!.

FAKAT! Ne olursunuz  artık şu Mel Gibson’un oynadığı, “nükleer savaş sonrası dünyasında insanların çılgınlar gibi arabalarını, akla gelen her aracı çarpıştıra çarpıştıra öldükleri Mad Max filmine nazire… Bizi de trafikte arabalarımızla çarpışa çarpışa can vermekten kurtarın!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar