Neden Olmasın? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Mayıs 7, 2024
Poli

Neden Olmasın?

“Devlet, arpa ekiminden başka bir işe yaramayan bu kurak Mesarya topraklarında dese ki, her kim ki iş birliği yapmak gayesi ile ağaçlarını bir araya getirir ve örneğin ağaç sayısı bin olur, ben onlara mali destek yapacağım. Eğer ortak budama ve bakım yapılırsa yeniden destek olacağım. Hasat eş zamanlı yapılır ve eş zamanlı yağ çıkarılırsa yine destek olacağım. Çıkarılan ürünün markalaşması ve satımı yönünde çaba sarf edilirse desteğim sürecek. Böylesi bir politika, var olan ağaçların korunmasına ve verimliliğin artmasına, üstelik yeni ağaçlar dikilmesine de neden olabilir.

Yurt dışında ziraat fakültesini bitirip tarım işletmeciliği üzerine doktora yapan ve uzunca sayılabilecek bir süreden beridir bir üniversitemizde hocalık yapan bir arkadaşım geçenlerde dert yanıyordu.


“Hiçbir siyasi partiye bu kadar küçük bir ülkede tarımın kooperatif akılla kurgulanması gerektiğini anlatamadık” diyordu. Bu konudaki olanakları pek çok defa rapor haline getirmiş, hatta birkaç yıl üniversiteden izinli olarak devletin ilgili birimlerinde danışmanlık da yapmış ancak kimseye laf dinletememiş. Anlattığı kadarı ile tarımda başlıca amacın, coğrafyamızın bize sağladığı avantajlar ölçüsünde, verimli, ihtiyaçlarımızı karşılamaya ve rekabet kurallarına uyarak mümkünse dış satım yapmaya yönelik olmalı. Ancak bunun için verilere dayalı gerçekçi tartışmalar sonucu ortaya çıkmış, tutarlı ve uzun vadeli bir politikaya ihtiyaç olduğunu söylüyor. Yani kurumlaşmaya.

Tarım uzmanı arkadaşımın söyledikleri doğru ancak bizde en ciddi sorun kurumsallaşmada yaşanıyor. Bu alan üzerine karar vermesi gerekenler, daha çok partilerinin ikbalini dikkate alarak hareket eden ve sık sık değişen politik figürler. Daha da ilginci, işbaşına gelenlerin hangi siyasi kökenden gelirlerse gelsinler politikalarını diğerinin bıraktığı yerden devam ettirmeye gayret etmeleri. Söylemler, eleştiriler nerede ise hep ayni. Rekabet, yıllık yaklaşık 50 milyon Dolar’ı bulan tarım destek yardımlarının kimin zamanında daha erken sürede ödenebileceği üzerine yaşanıyor. Sonuçta; Yeteri kadar ucuz ve çeşitlendirilmiş üretim yapılamıyor.

Geçtiğimiz ay onaylanmak üzere Cumhuriyet Meclisi’ne  gönderilen Tarım Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında ilginç tartışmalar yaşandı.

Bütçe, geçen yıla nazaran 1 milyon lira artırılarak 236 milyon 856 bin Türk Lirası’na çıkarılmış. Komitede söz alan muhalif milletvekilleri tarımda henüz daha bir yapılanma sağlanamadığından ve tarımla ilgili kesimlere ödenmesi gereken yardımların (sübvansiyonların) ödenemediğinden yakınmış. Tarım bakanı ise çaresiz, geçen yıl yaşanan kuraklık sonucu arpa üreticilerine ödenmesi gereken 50 milyon liranın

25 milyonunun ödendiğini, geriye kalanın 2017 bütçe olanakları ile ödeneceğini söylemiş. Bu arada bir de müjde vererek, Devlet Üretme Çiftlikleri’nde deneme nohut üretimi için girişim başlattıklarını, tütün ve sısam üretiminde olduğu gibi bu alanda da başarıyı yakalayacaklarını söylemiş!  Sorunun geçmişini bilenler için bu tartışmalar  tıpkı bir reklam filminde söylendiği gibi “İzleyeceksiniz…. Mecbursunuz… Gene izleyeceksiniz” etkisi yarattığının pek de farkında olamamışlar. (Eski tarım bakanlarımızdan İrsen Küçük’ün yıllar önce denediği ama başarılamayan nohut üretimi girişimi unutularak, nohut yetiştiriciliği yeniden gündeme gelmiş.)

Konu kurumlaşma sorunundan açılmışken zamanında ülke tarımı için kurulmuş Kooperatif Merkez Bankası’nın bu günkü durumuna bir bakmak lazım. Devlet en büyük iç borçlanmayı bu banka üzerinden yapmış.

Devlet bu bankaya 2015 yılı sonu itibarı ile 2 milyar 196 bin Türk lirası ve 120 milyon Amerikan Doları  borç biriktirmiş. Üstelik geri ödeme yapamıyor ve faizler de eklenerek borç katlanıyor. Hükümetler ise çözümü banka idaresine el koymakta bulmuş. Banka doğrudan hükümetler tarafından yönetiliyor ve tarım ve hayvancılığa yönelik proje ve kaynak yaratma kabiliyetini tamamen kaybetmiş.

KKTC’de kurumlaşma sorunu sadece tarım alanı ile sınırlı değil. Kendi eli ile yönetmeye kalkıştığı her kurumda nerede ise tahrip edilmiş bir sonuç üretmiş. En popüler olanı Sosyal Sigortalar sistemi. Özel sektörde iş ve gelecek güvencesi oluşturmak için kurulan sistem, gerçekçi bir çalışma düzenine kavuşturulamadığı için her yıl olduğu gibi geçtiğimiz yıl da ayda yaklaşık 20 milyon lira borçlanarak ayakta kalabilmiş. Borçlarını kimin nasıl ve ne zaman ödeyeceği şimdilik belirsiz. Devletin kamu yayıncılığı için harcadığı para da ölçüsüz.

Bayrak Radyo ve Televizyon kurumuna ayda 5 milyon lira ödeme yaparak israfa kaçan bir kamu yayıncılığı gütmeye çalışmış.

Konumuz olan tarıma yeniden dönelim. Hükümetlerin, tarım ve hayvancılık alanında uyguladığı hibe destek politikaları sorgulanmaya muhtaç. Yardımlar, proje bazında verilmiyor. Toptancı bir yaklaşımla, tarımın bazı alanlarında çalışanlara ve hayvan yetiştiricilerine tıpkı kamuda çalışanlara olduğu gibi aylık veya yıllık bir gelir yaratma hedefi güdülüyor. Sübvansiyonlarda aslan payı eskiden beridir seçilmiş birkaç alana harcanıyor. Ancak bir türlü verim elde edilemiyor. 2014 Ekonomik Göstergeler Raporu’nda narenciye üretimi için şöyle deniyor:

“Tarım kesimine verilen sübvansiyonlar içerisinde 2013 yılında narenciye ihracatının teşvik edilmesi için 18.214.445 TL’lik ödeme yapılmış, yaklaşık 48 milyon TL’lik  ihracat yapılmıştır. 2012 yılı ile karşılaştırıldığında narenciye için teşvikte yaklaşık yüzde 70’lik artış kaydedilmiş, bununla beraber ihracat değerinde yüzde 9’luk bir düşüş ve ihraç edilen miktarda yüzde 17’lik bir artış olmuştur.”

Narenciye üretiminde yaşanan verimsizliğin bir benzeri, diğer bir ana teşvik alanı olan arpa üretiminde de yaşanmaktadır. Kuraklık veya ürün alım bedeli olarak ödenen yüksek miktardaki ödeneklere rağmen 2014 yılında 56.8 milyon dolarlık ve 2015 yılında ise 2.8 milyon dolarlık arpa ithalatı olmuş.

Hayvan yetiştiriciliğindeki verimi ise, soframıza gelen et fiyatları ile ölçmek mümkün. Her ay dozu biraz daha artan kaçak et haberleri ile piyasamızdaki et fiyatlarının ne kadar yüksek olduğu hemen anlaşılıyor. Tarım Bakanı Çavuşoğlu ise soruna nasıl baktığını geçtiğimiz günlerde havadis gazetesine verdiği demeçte şöyle

açıklıyor: “Şu anda süte verilen teşvik33 milyon liradır. Bunun 15 milyon lirası sadece 100 üreticiye gitmektedir. Oysa ülkemizde 750 adet büyükbaş hayvan üreticisi vardır ve bizim görevimiz hepsini eşit düzeyde korumaktır.”

Devletin tarım için ayırdığı kaynakları harcama yöntemi, garanti altına alınmış alanlar yarattığı için ayni zamanda araştırma geliştirmeyi ve yeni alanlara yönelmeyi de engellemektedir. Üstelik kooperatifçilik unutulduğu veya reddedildiği için süregelen üretim yöntemlerinde dayanışma yaparak daha büyük ölçekli üretim yapabilme olanağı ortadan kalkmaktadır. Tarımda araziler küçülmekte, elde edilen verim ise nerede ise kimseye yeterli olamamaktadır.

Bu yıl verimin düşük gittiği Geçitkale’de yüzden fazla zeytin ağacı olan bir arkadaşım, geçenlerde şöyle diyordu: “ Son yıllarda zeytincilikte hızlı bir faaliyet görülse de henüz daha ihtiyaçlarımızı karşılamaktan çok uzağız. Üstelik babadan kalma ağaçlarımız çok bakımsız. Devlet, arpa ekiminden başka bir işe yaramayan bu kurak Mesarya topraklarında dese ki, her kim ki iş birliği yapmak gayesi ile ağaçlarını bir araya getirir ve örneğin ağaç sayısı bin olur, ben onlara mali destek yapacağım. Eğer ortak budama ve bakım yapılırsa yeniden destek olacağım. Hasat eş zamanlı yapılır ve eş zamanlı yağ çıkarılırsa yine destek olacağım. Çıkarılan ürünün markalaşması ve satımı yönünde çaba sarf edilirse desteğim sürecek. Böylesi bir politika, var olan ağaçların korunmasına ve verimliliğin artmasına, üstelik yeni ağaçlar dikilmesine de neden olabilir” Arkadaşımın konuşmasından çıkardığım, yöredeki ağaç sahipleri konuya ailesel ihtiyaçlarını karşılama düzeyinde baktıkları için “ne çıkarsa bahtıma”

diyerek bu üretime gereken değeri vermiyorlar. Arkadaşım “ne den?”

diye sorunca ben de “neden olmasın?” demek zorunda kaldım. Sahiden ama neden olmasın?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar