“LİDER VE LİDERLİKLER…” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Mayıs 11, 2024
Köşe Yazarları

“LİDER VE LİDERLİKLER…”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Cumhurbaşkanı seçimini ne kadar önemseyelim ve niçin?

Bir süredir bu soruya “Anayasa’daki Cumhurbaşkanı yetki ve görevlerini” tekrar tekrar okuyarak cevap vermeye çalışıyorum. Ve gözümden kaçan “harika” bir gerçeğe tosluyorum.. Şöyle ki bu ülkede “icranın” asıl yetkili ve sorumlusu olan “kanun yapıcılarıyla uygulayıcıları” bazen bir yıllık görev sürelerini bile tamamlayamadan kendilerini sürekli erken seçim sandıklarında bulurlarken, talihe bakın ki “kanunlara itiraz hakkını bile doğru dürüst kullanamayan, istese de radikal değişimlerin “lideri” yada “mimarı” olamayan Cumhurbaşkanları 5 yıl gibi uzun bir süre üstelik devletin en üst makamında görev yapmaktadırlar..


BEŞ yıl! Ki bu süreyi “koalisyon Hükümetleri” için hayal etmek bile mümkün değildir. Şöyle ki “hükümetler gelir gider Cumhurbaşkanı makamında beş yıl görevini ifa eder…”

Bu ne demektir bilir misiniz? Siyasi istikrar demektir.. Beş yıla yayılacak plan program, hedef demektir..

Beş yıl ötesini görmek demektir.

OYSAA! Biz bu makamı pasifize ederek körlettik! Cumhurbaşkanlarını sağlanması mümkün olmayan siyasi çözümü sağlamak yükümlülüğünün hapishanesine kilitledik!

Nitekim aradan 46 yıl geçmesine ve artık bırakın çözümü umut etmeyi, müzakerelerin bile başlamasının mucize olacağı gerçeklerde “yüce” dediğimiz Cumhurbaşkanlığı makamını siyasi sorunun tutsağı haline getirdik!

YANİ ne? Beş yıl gibi uzun bir zaman diliminde  pek çok siyasi ve ekonomik gelişmeleri gerçekleştirebilecek, kalkınmaya katkı koyacak bir “liderlik” bir Cumhurbaşkanlığı makamını üstelik Anayasanın 102. maddesinde “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır” denmesine karşın; KKTC’nin siyasi ve ekonomik kaderine adepte edemedik dışta bıraktık!

Kısaca davulu Cumhurbaşkanının boynuna astık ama tokmağı “Başbakanlı, Bakanlı, Milletvekilli” yönetim erkinin eline verdik! ***

ZANNEDERSEM anladınız: Başkanlık sisteminden söz ediyorum. Çünkü 46 yıldır bu ülkede zaten devletin bir Cumhurbaşkanı vardır ama tutun ki gelip giden Hükümetleri bile denetleme yetkisi yok esamesindedir…

O zaman bir daha sorarsınız: O halde neden 11 adayın yarışacağı Cumhurbaşkanı seçimi yapıyoruz! Sarayda otururken tanınmamış KKTC’i temsil etmek için mi? Rum liderlerin masalarda maskaralık haline getirdiği müzakerelere katılmak için mi?

Oysa dikkatinizi çekerim: Bu makam ayni zamanda sosyoekonomik yönden en istikrarlı olanı.. 5 yıl garantili kalıcılığı var.. Hem de her kurulan hükümet iki yıl bile iktidarda kalamadan giderken..

***

CUMHURBAŞKANLIĞI seçim sathı mailine girildiği şu günlerde “Başkanlık” sistemini yeniden düşündüm.  Ancak “kadro hareketine” bağlayarak.. Yoksa Sn. Akıncı da bugün devletin bu yüce makamının “başıdır” ama sanki mahsuscuktan gibi!

Bu düşüncelerden hareketle geçtiğimiz Hafta Havadis gazetesinin konuğu olan bağımsız adaylardan Erhürman’ın “Lider ve Liderler” başlığı altında geliştirip olgunlaştırmaya çalıştığı görüşlerini bir kez daha değerlendirme fırsatı buldum. Her ne kadar Erhürman “açık seçik Başkanlık sistemine geçilmeli” demiyorsa da mesela “aktif olması gereken Cumhurbaşkanından” söz ediyor.. Daha doğrusu ben bunu anlıyorum ama kendileri “Cumhurbaşkanın statüsünün sadece müzakerelerle sınırlı olmaması gerektiğini vurguluyor..”

KALDI ki Doğu Akdeniz’de gelişen son olaylar da göstermiştir ki daha çok uzun süre bu adada “çözüm” ummak abese iştigal olacaktır! Dolayısıyla zamanı boşa harcayarak Rum’un keyfini bekleyerek “çözüm hayaliyle” yaşamak yanlıştan öte her halde “açıkgözlük” olmamalıdır!

O zaman “yapısal değişime”  gidilmelidir.

Daha önce de yazdım: Bu toplum “Kurucu Meclislerle” de başarılı sınav verdiydi, “geçici hükümetle” de.. Çünkü her ikisinde de bugün bazı adaylarımızın da telaffuz ettikleri gibi “seferberlik ruhu” vardı. “Kadro hareketi” vardı. Toplumsal bütünsellik birlik vardı..***BİZ minyatür bir toplumuz. Ayrılık gayrılık, sol sağ, dinci millici, zengin yoksul diyerek parça körçe olma lüksümüz yoktur..

Yoktur da KKTC’de galiba binin üzerinde Sivil Toplum Örgütü (dernek birlik, sendika falan) varmış.. Bunu demokratik hak görenler “sivil örgütlenme” bahanesiyle toplumun nasıl birbirlerinden ayrışan katmanlara ayrıldığını da görmeleri gerekir..

“Lider” Devletin “başıdır” ki kendi kadro hareketini “liderler” hareketiyle yaratırken siyasi dengeleri de gözeterek istikrarı sağlar…

Buna karşın tabi ki henüz böylesi bir siyasi değişimden çok uzağız. Bizimkisi belki Erhürman’ın da söylediği kulakları delmekten ibarettir..

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar