EL-SEN AÇIKLAMASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 8, 2024
Köşe Yazarları

EL-SEN AÇIKLAMASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ..

Ne oldu bilinmez, Kıb-Tek çalışanlarının sendikası, aylardır toplumun hedefindeki maaşlarıyla ilgili  sürpriz bir açıklama yaptı…
Son günlerde o kadar çok tepki alıyorlardı ki, aldıkları maaşlar toplumun gündeminde o kadar çok konuşulur olmuştu ki… Belki de son günlerde kuruma ve sendikaya yönelik artan eleştirileri savuşturmak, gündemi başka noktalara taşımak adına yapılmış olabilir bu açıklama…
Bir diğer ilginç nokta ise, bu açıklamanın zamanlaması oldu. Acaba diyorum, kuruma yönelik eleştiri ve baskılar artmasaydı, sendika yine böyle bir açıklama yapma gereğini duyacak mıydı..?
673 çalışan adına El-Sen Yönetim Kurulu imzalı açıklamada, “Biz fedakârlığa hazırız. Bu fedakârlığa alın terimiz ve çocuklarımızın rızkı olan maaşlarımızdan kesinti de dahildir” denildi…
“ KIB-TEK’te sorun tektir. O da siyasilerin siyasi ikballeri uğruna yaptığı popülist işler, icraatlar, hareketler ve açıklamalardır, toplumsal ortak çıkarları ve geleceği düşünmeden dayatılan kötü yönetim” olduğu iddia edildi…
“Biz de bu toplumun insanıyız. Ortada bir külfet ve sıkıntı varsa, külfet ve sıkıntıyı paylaşmayı çok iyi biliriz” denilerek, “Biz 673 çalışan bu ekonomik koşullarda 157 bin abonemizin faturalarının %15 ucuzlaması için, özerk ve siyasetten arınmış KIB-TEK için, elimizi taşın altına koymaya, maaşlarımızdan kesinti yapılmasına hazırız. Peki siyasiler, popülizm ve kötü yönetimden, sorumluluktan hesap ve kelime oyunları ile kaçıp kişisel ikbal peşinde koşmaktan vazgeçmeye, KIB-TEK’i özerkleştirmeye hazır mı..?” diye de sormuşlar…
Yanlış anlamadıysam, maaşlarından miktarı belli olmayan bir kesintinin yapılması halinde, tüketicinin faturalarında %15 bir ucuzlama olacağından bahsediyorlar. Örneğin her 100 TL’lik faturada, bundan sonra ödenecek miktar 85 TL mi olacak..?
Bunun bir başka anlamı da, bizim bugüne kadar, çalışanların bu maaş ve diğer hakları almaları için, her faturada %15 fazla para ödediğimiz anlamına mı geliyor..?
Veya özerk olduklarında, bu %15’lik indirim nasıl sağlanacak, nereden neyi kesip de aboneye bir indirim uygulanacak. Kusura bakmasınlar ama, yine bu açıklamalarında bile en çok eleştirdikleri popülizmi kendileri yapıyorlar… Aynen bu hakları alırken yapılan popülizm gibi.. Zaten açıklamada bunu kendileri de itiraf ediyorlar.
Ama, şartlarını var… Onlar bu “özveriyi” gösterirken, hükümetten de kurumun özerkleşmesi için harekete geçmesini istiyorlar. İyi de bu tüketicinin sorunu mu..? Yani kurum özerkleştirilmezse, bu açıkladıklarının hiçbirini yapmayacaklar…
Peki ama, devletin bile girmekte zorlandığı bu kurum, özerkleşse ne değişecek söyler misiniz..?
Bugünkü gazetelere baktım, El-Sen’in yaptığı açıklama bırakın manşetleri, birçok gazetenin ön sayfalarında bile yer bulamamış. Bilemiyorum ama, açıklama yeteri kadar açık ve anlaşılır değil. Keşke daha somut ifadeler kullanılsaydı. Örneğin maaş kesintisi derken neyi kast ettiklerini daha anlaşılır bir dille ifade edebilselerdi…

OKUR UYARIYOR…


NİYET BAŞKA…
Son birkaç gündür basında yer alan, “Maliye Bakanı istifa noktasına geldi” haberlerinin farklı bir amaca hizmet ettiğine inanıyorum. 1974’den beri, bu ülkede mali açıdan bugünkünden daha kötü günler gördük. Ancak hiçbir Maliye Bakanı istifa etmeyi düşünmedi.
Kaldı ki, ortada duran tablo gösteriyor ki, bu dönem 1974’den bu yana kendi kendine yeterli olmada en iyi dönemdir. Şöyle ki, Ocak-Ağustos 2015 arası, yani son 8 aylık dönemde Toplam Genel Harcamalar 2.219 milyon iken, Yerel Gelirler Toplamı 1.835 milyon olarak gerçekleşmiştir. Geri kalan 384 milyon ise Türkiye tarafından karşılanmıştır. Bu da gösteriyor ki, bütçenin %83’ü kendimiz tarafından karşılanıyor. Bu geçen yıllar içerisinde yakalanan en büyük noktadır.  
Sonuç olarak, bundan çok daha kötü günler yaşayan bu devlet batmadı da, bugün göstergelerin en iyi olduğu bir dönemde niye batsın. Ama burada hedeflenen başkadır. Niyet, devleti kötü gösterip, bu duruma düşürüp, vatandaşı nasıl olursa olsun, olası bir anlaşmaya zorlamaktır. Halk usansın, devletine olan güveni sarsılsın, ve her ne şartta olursa olsun, ada’da bir çözüme evet desin. Ve ne yazık ki, bu hedefe de ulaşılıyor…(M.B)

 

YERİN KULAĞI VAR
KRİZ BÜYÜYOR:

Ay sonunda verilmeye başlanacağı açıklanan su konusunda, iki ülke arasındaki “yönetim” krizi büyüyor. Son olarak belediye başkanlarının Türkiye’ye daveti ve orada konuşulanlar sonrası, krizin öyle sanıldığı kadar küçük olmadığı anlaşıldı. Dünyada bir ilk olan ve asrın projesi olarak lanse edilen su konusundaki görüş ayrılığı, öyle kolay kolay çözüleceğe benzemiyor. İki ülke arasındaki görüş farklılığı sürer, taraflar kendi görüşlerindeki ısrarı sürdürüse, suyun geliş tarihinde gecikmeler olması da kaçınılmaz olacaktır… Bu arada keşke mümkün olsa da, bu konuda bir referandum yapılsa diye de düşünüyorum.
 
BİLDİK GÖRÜNTÜLER:
Bu ülkede yıllardır değişmeyen iki şey var. Birisi, okulların açıldığı ilk gün yapılan eylemler, diğeri ise Meclis’in açıldığı ilk gün Meclis önünde yapılan eylemler. Bu kural bu yıl da değişmedi. Ve okulların ardından, Meclis’in dünkü açılışı da o bildik gösterilere sahne oldu…

ADALETSİZ İSTİHDAMLAR:
CTP Milletvekili ve Genel Sekreter Tufan Erhürman, ülkemizdeki adaletsizliklerden birisinin de, adaletsiz istihdamlar olduğunu söylemiş. Son 10 yıla şöyle bir bakın. Son 10 yılın 7 yılında iktidarda büyük ortak olarak bulunan parti CTP. Yani son 10 yılda yapılan istihdamlardaki en büyük sorumluluk CTP’nindir. Bu durumda bahsettiğiniz bu adaletsiz isithdamlarda partinizin sorumluluğunu da kabul ediyorsunuz demektir…

GÜNEY’İN BU ÇABASI NEDEN:
Anlaşma sonrası mülkiyet sorununu çözme konusunda Güney Kıbrıs’ın içine girdiği gayretler dikkat çekici. Annan Planı’nda da aynı durum vardı, uluslararası bir konferans düzenlenecek ve sözde para toplanacaktı. Ancak Rum tarafının bu konuda herhangi bir girişimini hatırlamıyorum. Bu asılma neyin göstergesi olabilir? Bu kez anlaşmayı iyice kafalarına koymuş olmalarına mı? Yoksa mülkiyet konusu, müzakerelerin “kilitlenmesi” için bir bahane olarak mı düşünülüyor. Yani “para yok, anlaşma yok”… Olabilir mi..?

ELLER CEBE:
BM toplantıları vesile oldu, her ülke bir şekilde “çözüme destek” açıklamaları yapıyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Rusya Devlet Başkanı Putin de bunlar arasında. Madem bu defa anlaşmayı “gönülden” istiyorlar, o zaman ellerini ceplerine atacaklar mı, onu da söylesinler. Kuru kuruya demeçler karın doyurmadığı gibi, bir anlaşmayı gerçekten istedikleri konusunda inandırıcı olmuyor…

SONUNDA GERÇEK OLDU:
Biranın sütten daha pahalı olduğu tek ülke ünvanını yakaldık sonunda. Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı %15 zam ile sütün litre fiyatı 3.5 lira civarında olacak. Böyle olunca da, bir şişe biradan daha pahalı olacak. Yıllardır sütün biradan pahalı olduğunu yazıp durmuştuk. Bundan sonra bu söylemler gerçek oldu…

 

ZİRVEDEKİLER
Ömer Kalyoncu: "Bu dönemde Meclis’in verimli, süratli, etkili çalışması şarttır. Zaman kaybedemeyiz. Lütfen buradaki arkadaşlarımız da zamanı boşa harcama üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışmasın. Ötekilere iş yaptırmayalım diye biz de iş yapmayalım mantığını gördük geçmişte. Kusura bakmayınız böyle siyaset olmaz. Her parti kendi içine çeki düzen vermek zorunda. Bu iktidar partileri için de geçerlidir. Bu hükümet iş yapmıyor diyebilmek için iş yaptırmamaya çalışmayınız…”.

DİPTEKİLER
Gelecek Karanlık: Başbakanlık Uyuşturcu ile Mücadele Komisyonu’nun raporu oldukça korkutucu.
İlkokul çocuklarının %23.5’i alkol, %10’u sigara ve %1.2’si de uyuşturucu denedi. Öğrenciler nedenini, “merak ve eğlenmek” olarak cevapladı. Gençler geleceğimiz deriz ama, ne yazık ki gençlerimizin geleceği karanlık…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar