Siyasi eşitlik için… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Siyasi eşitlik için…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

“Siyasi tanınmışlık” gerekir! Siyaseten tanınmayan bir toplum olarak “tanınmış” bir devlete, “eğer bana sahip olduğun haklarının yarısını verirsen seninle federasyon kurarım”  teklifinde bulunabilirsin  ama havada kalırsın!

ÇOK anlattık: Rahmetlik Denktaş da önceleri yok “otonom” yok “federe” derken sonunda anladı ki sadece zaman kaybediyor!    Bunu  anladığında da Ankara’yı ve  bizim muhalefeti  mandepsiye bastırarak bir gece ansızın  KKTC’i ilan ederek “işte siyasi eşitlik” dediydi.. “Sen devletsen aha ben de devletim..”


Eee felek utansın ama!

Şimdi Suriye’de, Ortadoğu’da, uluslararası siyasi ilişkileriyle dünyada söz saz sahibi olan  Türkiye,  eğer KKTC’nin de adada ayrı bir devlet olduğunu kabul ettiremediyse…

Artı “bizimkiler” bile kabul etmeyip “Denktaş’ın devletidir” dedilerse..

Ve hâlâ 1960’ın Kıbrıs Cumhuriyeti özleminde heyamola çekenler, “devlet oluşumuza” tükürüyorlarsa…

Kim takar senin “siyasi eşitlik teklifini.”

Ki adamlar sadece BM’lerin üyesi değil, AB’nin de üyesidirler..

Asıl olay ise “Hristiyan Ortodoks dünyasının” adadaki etkin ve yetkin “başpiskoposluğunun” sahibi iken…

Ve Makarios’a göre “Türkiye’nin adadaki uzantıları olan Türklerin bir tekinin bile bu topraklarda  kalmadan çekip gitmedikleri sürece; EOKA görevini tamamlamış sayılmayacaktır” dediği Kuzey’deki Türk halkına, şimdi Anastasisdis mi siyasi eşitlik tanıyacak?

Adamı İsa gibi çarmıha çakar yakarlar!

BAKIN Kıbrıs sorunu çok uzadı!

Hatırlatayım ama. Başladığı dönemlerde tutun ki 1963’lerde adadaki Rum toplumu “bugünkü kadar güçlü ve dünya devleti değildi!”

Bugüne geleyim: Şimdi Güney’deki  Rum Devleti sığmadığı adaya nazire artık “Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yataklarına sahiptir…”

Neden bu devletini siyasi eşitlik içinde bizimle paylaşsın ki? Sen olsan paylaşır mıydın?

SON söz şu. Bakın bu KKTC dediğinizi ya bir iki dünya devletine tanıtın yada self determinasyon hakkımızı kullanarak, Türkiye ile entegrasyona giderek, adanın Kuzey’inde resmen siyasi emrivaki yapın..      Kısaca Güney’i hem korkutun hem de hizaya getirin!

**********

KURUMLARDA YANGIN VAR!

“Kurumlar” sorunu devam ediyor. Ettiği sürece de TC-KKTC arasında imzalanan Mali ve Ekonomik Protokollerin” uygulanıp uygulanmaması  sorunu devam edecektir..

Bu nedenle “özelleştirmeler bizim bünyemize uymaz” laflarını bir kalem geçerek  açık seçik sorulmalıdır: “KKTC’i siyasi iktidarlar mı yönetecek, yoksa  gelip giden hükümetler tarafından kendilerine yasalarla verilen yetki ve sorumluluklarıyla “sendikalı kurumlar” mı yönetecek?

MESELA: KIB-TEK yönetim kurulu başkanı, Enerji Bakanı Nami’nin önerisi ve girişimi sonucunda Başbakan Erhürman’ın da onayıyla görevden alındı.. Alınabilir miydi? Neden alınmasın?

 Biliniyor:  Yıllarca “müşavirler” sorununu tartıştıktı!     Her yeni hükümetle yeni müşavirler geliyor,  her giden hükümetle de birlikte gidiyorlardı!

“Yasadaki yanlışlık” nedeniyle de  oturup durdukları yerde devlet kademelerinde tek fiskelik görev almadan yıllarca beleş maaş çektilerdi!

Oysa KKTC çok genç bir devlet olmasına karşın Moduras’ın ülkesi değildi!  Değildi ama bu anomali yıllar yılı sürdürüldü sonunda “halk bu kadarı da olmaz” dediğinde sorun bir yasa ile sonlandırıldı. Bu kadar basitti yani çözümü!”

ŞİMDİ Kıb-Tek’in kurumsal yapısallığına bakın. Ki devletin öteki kurumlarında da ayni sorunlar vardır.

Şöyle ki her kurum iki bacaklıdır! Bir Yönetim Kurulu vardır bir de Yönetim Kurulu ile çalışanlarının haklarını koruyup gözetmek için oluşturulan “sendikaları!..”

Hükümetler gelir giderlerken “yönetim kurulları” değişir ama sendikalar olağan süreçlerinde işlevlerini (bazan Demoklesin kılıcı gibi) sürdürürler..

NİTEKİM eğer bir değişiklik olmamışsa “El-Sen” Hüdaoğlu’nun görevden alınmasını protesto için bugün eyleme gidecek.. Hatırlarsınız geçmişte de bu tip eylemler olur, insanları elektrik kesintileriyle korkutur, sanayici ve işyerlerini kesintilerle zarara uğratır, sonunda da istediklerini alırlardı!

Şimdilerin merakı ise   Hüdaoğlu’nu göreve  geri mi aldıracaklar?  Ki Hüdaoğlu gider,  Mehmetoğlu gelir..

Fakat böylesi tehditlerle “kurum yönetmek” de olmaz dolayısıyla devlet de olunmaz!

ASLINDA  asıl tartışılması gereken, artık “Kamu Yönetiminde” gerçek anlam ve sistemiyle “reformların” yapılmasıdır.

Mesela eğer hükümet perde arkasında kaldığı için görünmeyen   düşüncede, “Kıb-TEK’i işaretleyerek  “işte görün artık kendini yenileyemiyor, sorunların üstesinden gelemiyor, çiftlik durumuna getirilmiş” imajı yaratıp, TC’den kaplo ile getirilecek elektrik akımının yolunu açmayı amaçlıyorsa, “bunu da doğru bulmak mümkün değildir!”

Devlet sorunları kriz  yaratarak değil sonuna kadar uzlaşı yollarını deneyerek başarmak zorundadır..

KISACA artık KKTC hükümetlerini kurumları ve sendikalarıyla kavgalardan kurtaracak yeni yasal düzenlemeler yapmak gerekmektedir.

**********

KISACA TAKILDIĞIM. (OKULLAR AÇILDI)   

Tabi ki kırk  yıldır değişmeyen “eğitim öğrenim” denen bir başka kurumumuzun 15 günlük bir ara tatilde mucizeler yaratarak değiştiğinden söz etmeyeceğiz!

Bu tatilde Maarif Kolejlerimize hazırlanan bazı öğrencilerimizin bir sınav yetmezmiş gibi ikinci bir sınava daha hazırlanmak için yaşamaya devam ettikleri  stresten söz edeceğiz! Ki arkadaşları tatilin keyfini çıkartırlarken onlar “özel dershanelerin” kendilerine ezberletip belletmeye çalıştıkları sorulara çalışıyorlardı..

Bu küçük öğrencilere bundan daha büyük fenalık yapılabilinir miydi? Yaparız vallahi!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar