Cumhuriyet Meclisi’nin 31 Ekim Perşembe günü yapılan genel kurulunda eski Eğitim Bakanımız, şimdinin muhalefet milletvekili Kemal Dürüst kürsüden yaptığı gündem dışı konuşmasında ülkedeki eğitim sorunlarını ele aldı. Eğitimde “tam gün” hedefini ileriye taşıyacağını söyleyen bakan Arabacıoğlu’na destek verdi ve “Okullardaki bilgisayarlı tahta sayısı artırılması gerekir” dedi. Sayın Dürüst bu “bilgisayarlı tahta” ifadesini daha önce de kullandığına tanık oluyoruz. 17 Nisan 2012 tarihinde de basına yaptığı açıklamalarda yine “bilgisayarlı tahta” ifadesini kullandığı anlaşılıyor. Sayın Dürüst’ü asla rencide etme gibi niyetim yok ancak eğitim literatüründe böyle bir ifade yok. Amacım eğitim bakanlığı yapmış bir vekilin bu konuda daha dikkatli olmasını sağlamaktır. Sayın Dürüst’ün “bilgisayarlı tahta” diye tanımladığı eğitim aracı “smartboard” olsa gerek… Bunun Türkçe karşılığı da “Akıllı Tahta”dır. Yani Türkçe eğitim literatüründe bu eğitim araçlarına “akıllı tahta” denmektedir.
Bu düzeltmeyi yaptıktan sonra “akılı tahtaların sayısı artırılmalı” meselesine gelince, aklımda koskoca bir soru işareti beliriyor. Bugün gerek ilk gerekse ortaöğretim okullarımızda azımsanmayacak oranda akıllı tahta mevcuttur. Bunlar gerek AB fonlarından gerekse Okul Aile Birlikleri’nin katkıları ile alınmış ve sınıflara yerleştirilmiştir. Ayni şekilde Türkiye’de yürütülen Fatih Projesi kapsamında 300 adet akıllı tahtanın KKTC geldiği ve birçok ortaöğretim okuluna geçtiğimiz yıl içinde yerleştirildiğini biliyoruz.
Bu noktadan sonra şunları sormak zorundayım: “Bu akıllı tahtalar hangi sıklıkta kullanılmaktadırlar? Öğretmenlerin derslerde yararlanacağı yazılımlar mevcut mu? Öğretmenler akıllı tahtaları yeterince ve verimli kullanabilmek için gerekli hizmet içi kurslara gittiler mi? Öğretim programlarımız akıllı tahta kullanımına uygun mu?
Bu soruların cevaplarını vermeden okulları en son model akıllı tahta ile donatsan ne olacak. Bugün okullarımızdaki durum şudur; Birçok okulda akıllı tahtalar kilitli odalarda ve demir çerçeveler içerisinde korunmaktadır. Okul yöneticileri “aman çocuklar bunları ellemesin” derdindedir. Yazılım yetersizliği, öğretim programları ve kitaplara uyumsuzluğu, öğretmenlerin yeterli hizmet içi eğitime tabii tutulmaması nedeniyle akıllı tahtalar verimli bir şeklide kullanılamamaktadır.
Her alanda olduğu gibi eğitimde de teknoloji yatırımı pahalıdır ve en hızlı eskiyen yatırımlardır. Günümüz dünyasında teknoloji o kadar hızlı ilerlemektedir ki bugün aldığınız son model bilgisayar altı ay sonra eskimektedir. Dolayısı ile eğer okullara akıllı tahta yatırımı yapılacaksa doğru zaman ve uygun altyapı sağlandıktan sonra yapılmalıdır. Zaten bugün okullarda mevcut olan akıllı tahtalar 5-6 yıl sonra eskimiş, belki de pek fazla kullanılmadan işe yaramaz duruma geleceklerdir.
Bu ülkede bir dönem okullarda “bilgisayar sınıfı” modası vardır. Okul yöneticileri birbirleriyle yarışırcasına okullarına “bilgisayar sınıfı” yaptırma telaşı içindeydi. Bugün kaç okulda bilgisayar sınıfı kaldı ki? Kalanların da kaçı verimli kullanılıyor. “Son kullanım tarihi” geçmiş yiyecekler gibi ömrü tükenmiş bilgisayarlar ile bugün elinde tablet, iPhone ve iPad olan bir çocuğa ne verebilirsin ki?
Okullarımızdaki bilgisayar sınıflar zaman içerisinde sınıflara dönüştürüldü ya da öylesine kullanılmayan odalar halini aldı. İçindeki eskimiş bilgisayarlar da çürümeye bırakıldı. On yıl önce alınan bir bilgisayar bugün artık antika muamelesi görür. Beş yıl önce alınan bilgisayarın bugün yüzüne bile bakılmaz. Dolayısı ile okullara teknolojik donanım yatırımları yapılırken iyi düşünülmeli, ciddi kaynak ayrılmalı. Teknolojik yatırımların bir kez yapılmayacağını da bilerek hareket edilmeli.
Eğitimde teknolojik yatırım eğitim programları ile birlikte ele alınmalıdır. Birbirinde ayrı düşünüldüğü zaman işte bugün bizim yaşadığımız uyumsuzluk yaşanır ve kullanılmak istenen teknoloji verimli kullanılamaz.
Sayın Arabacıoğlu’nun ve Sayın Dürüst’ün mecliste söylediği gibi tam gün eğitime de geçelim, akıllı tahta sayısını da artıralım.
…Ama bileceksiniz ki, bizim Kıbrıslının tabiri ile birileri çıkıp da; “Elinizdekileri mamur ettiniz da galdı bunnarı yapasınız” dersa, verecek bir de cevabımız olsun.
