DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE ATAĞI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE ATAĞI

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Önce olay haberi aktarayım:

Bir süre önce Türkiye ile Libya “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına” ilişkin bir anlaşma  muhtırası imzaladılar. Buna göre Türkiye Akdeniz’in Batısında meşru saydığı deniz sınırını ilan etmiş oldu.


Haberlere göre Ankara ilk kez, Akdeniz’de kıyısı olan bir ülke ile (Libya) Münhasır Ekonomik Bölgesini saptamış oldu. Anlaşma Libya Meclis’inden geçmesi halinde kesinlik kazanacak.

Buna göre Türkiye’den başlayarak Doğu Akdeniz’i Libya’ya kadar ortasından ikiye bölecek bu “sınırın” hem Batısı hem Doğusu Türkiye’nin MEB’si olacak. Libya ile varılan anlaşma BM’lere gönderilecek ve Uluslar arası kaydı yapılacak..

ŞİMDİ bir başka olayı aktarıyorum:

Bugüne kadar Doğu Akdeniz’de Rum tarafı ile Yunanistan arasında varılan mutabakat ve İsrail ile Mısır’ı da kapsamına alan işbirliği sonucunda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 41 bin Km. karelik bir deniz alanını MEB’si gerekçesiyle  kendi deniz alanı olarak adeta gasp etti!. Bu tasarrufunu AB’de destekliyor. Amaç Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hareket serbestisini felç etmek. Bunu da “Sevilla Haritası” ile meşru hale getirdi.

Yine aktardığım habere göre “uzmanlar Rum Yunan ikilisinin bu 41 bin Km. karelik MEB haritasıyla Türkiye’yi Antalya Körfezine hapsetmek  amacıyla gerçekleştirdiğini söylüyorlar. Ne var ki Türkiye Libya ile vardığı mutabakat sonucunda  189 bin Km. karelik bir deniz alanı MEB’si olacak ..

VE NE OLACAK? Güney Rum tarafı sadece Yunanistan ile deniz bağlantılarında kopukluklar engellerle karşılaşmakla kalmayacak. Türkiye ile  gerginlikler yaşamaya başlarken, geçmişte olduğu gibi artık İsrail ve Mısır ile de iş ve güç birliği sürdürmekte Türkiye engeline takılacak…

KISACA Güney komşumuz “ava giderken avlandı.” Olacağı buydu! Nitekim Türkiye’nin bu atağını değerlendirirken şunu da anlıyoruz. Artık Ankara gerçekten de Ortadoğu bölgesinin Doğu Akdeniz kesiminde “siyasi bir otorite” olarak ayni zamanda dengeleri kuran bir  maestro rolü de üsleniyor.

Bundan sonrası gelişmeleri gözleyeceğiz de daha şimdiden Rum Yunan ikilisinin feryatları ayyuka çıktı!

Öte yandan bu son gelişmelerin  “beşli müzakereler olasılığını  olumsuz etkileyeceği kesindir.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlikler giderilmedikçe de zaten “müzakerelerden” sonuç beklemek mümkün değildir.. Nitekim şu anda masaya otursalar neyi konuşacaklar ki?

*****

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ…

Geçen hafta Üçlü Müzakereler oldu ve bitti. Bir hafta boyunca “olup biten” bu müzakereyi didiklememize karşın ucunda şöyle umut görülen bir “ışık” yakalayamadıktı! Zaten bir iki günlük dalgalanmalardan sonra da kendi sorunlarımıza döndüktü..

Ki kapsamlarında artık “KKTC’nin rutin sorunları da vardı az bir zaman kala Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik gelişmeler de..

…”KEŞKE” dediğimce Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gitmeden önce Anayasada bazı değişikliklere gidecek çalışmalar da yapılabilseydi. Ki dünya değişti, bölgemiz değişti, Kıbrıs sorunu değişti, komşumuz ve Türkiye ile ilişkiler değişti ama… Denktaş’tan beridir Anayasamızda bir harf bile değişmedi!

MESELA “siyasi sorunları aşmak için toplumsal konsensüse   ihtiyaç varken tutun ki Cumhurbaşkanını bile “pasif” konumundan  kurtaramadık!

Ki bilmeliydik: Örneğin Cumhurbaşkanları hükümetler karşısında bile “yeterince” yetkili değillerken, siyasi soruna ilişkin müzakerelerde hangi yetkisini kimden alıp kullanabilecek ki?

TABİ  şu anda “görevde” olan Sn. Akıncı bu soruya “halkımdan” diyecektir de (ki demektedir)  peki ama hangi halktan? İçinden çıktığı partisi TDP’den mi? CTP’den mi?

(Tabi UBP’den DP’den HP’den, YDP’den hiç değil de) o zaman “halk” nerde diye sormaz mısınız?

Ne diyecektik?    Fakat Anastasiadis “yetkisini Ulusal Konsey’inden almaktadır!”

SADECE Kıbrıs sorunu etrafında gelişen olaylar değildir söz konusu olan..

Son bir haftada Mağusa’da “Kıb-Tek ile Hükümet arasındaki sürtüşmeden dolayı iki kez elektrik kesintisine gidildi. Yurttaşlar o kadar bunaldı ki sonunda “Elektrik Dairesinin önüne giderek olayı protesto ettiler!” Ki ne diyoruz: “Ne demektir elektriği kesmek. Çocuk oyuncağı mıdır?”

FAKAT evet! Artık sendikaların elinde “çocuk oyuncağı oldu!”

Peki Anayasa ile alakası ne? “Kurumları sendikalarıyla birlikte yeniden yapılandıracak düzenlemeler üzerinde çalışılması..” “Hak olan grevin  halkı mağdur etmeden hakçasına kullanılmasını sağlamak..”

Ki yıllar önce Öğretmenler sendikalaşırlarken şöyle bir sloganla yola çıktılardı: “Zümre çıkarları değil, toplum çıkarları..”

Oysa KKTC’deki son yılların grevleri aşırılıklarıyla halkın tepkisine de neden olan  “zümre çıkarlarına” yönelik gerçekleşmektedirler!

ÖTE yandan 29 Haziran 2004’de Erhürman’nın da bulunduğu bir komitede Annan Planı ile referandumda oylamaya sunulan  21 maddelik “Anayasa Değişiklikleri” yapıldıydı.

Düşünün 28 Haziran’da halkın referandumuna sunulan 21 maddelik Anayasa Değişiklikleri söz konusu oluyor ve   oylanıyordu. (Kabul görmedi.)

Aradan 15 yıl geçti. Eee! Anayasada 15 yıl önce değişiklik yapma gereği duyuldu da bugün değiştirilecek tek bir maddesi de mi yoktur? Mesela Yerel Yönetimlerle ilgili… Mesela Başkanlık sistemi gibi…

Yine de siz “büyüklerimiz” bilirsiniz!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar