Çare, self determinasyon.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Çare, self determinasyon..

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Din adamları oldukları için Allah’ın sevgili kulları olması gereken Başpiskopos Hrisostomos’la Diyanet İşleri Başkanımız Atalay beyefendi bile eğer elele gönül gönüle çıktıkları “barış yolunda” Kıbrıs siyasi sorununun çözümünü sağlayamadılarsa gayrı hiç kimsecikler sağlayamaz!

Ki bir başka “barışçı çözüm meraklısı olan Çekoslavakya’dan kalma kuyruğu olan Slovakya’nın Elçiliği de  çözemediydi!


Desek ki TC ile Yunanistan da yaşadıkları çetrefilli sorunları nedeniyle “çözebilecek” kabiliyeti yitirdiler…

Geriye BM’ler kalır da hangi siyasai sorunu çözdü ki Kıbrıs sorununu da çözsün.

Vakti zamanında Kıbrıs Cumhuriyetinin oluşumunda yakaladığı başarısı iki yıl bile sürmediydi ki o yıllardan beridir, pöö. neler olmadı neler!

DOLAYISIYLA hâlâ “Allah tarafından bir çözüm mucizesi” bekliyorsak..

Mesela Guterres’in altı maddelik “çerçeve anlaşması” umuduna yatıyorsak..

Renk değiştiren bukalemun gibi her gün yeni bir çözüm fikri ortaya atan Anastasiadis’e umut bağlıyorsak..

Bir zamanlar Enosis’in büyük savunucusu olan şimdilerde “bağımsızlık” sevdalısı gösterileriyle iştigal eden Akel’den medet umuyorsak..

Çekiverin bu çözümün kuyruğunu gitsin, sittin sene daha olmaz!

NE derdi eskiler? “Kendi işini kendin halledecen!”

Ki başından beridir elimizde müthiş bir siyasi koz vardır. Üstelik BM’lerin de görmezden gelemeyeceği kadar gözüne dikendir!

“Ulusal halkların kendi siyasi kaderlerini tayin hakları..” Yani Self determinasyon hakkımız.. Üstelik hem BM’leri hem Türkiye’yi bağlayıcılığıyla..

ANCAK “ne için nasıl sorusuna” toplumca cevap vermemiz gerekir ki “KKTC’nin ilanından sonra içine düştüğümüz siyasi yalnızlığa” düşmeye! Soğan cücüğü gibi ortada kalmaya!

Ondan önce hatırlatalım: “Self determinasyon hakkı hem “katılıma hem ayrılma” üzerine çalışan iki tarafı da keskin bıçak gibidir.

Rahmetlik Denktaş KKTC’i 1983’de ilan ederken otomatik olarak “Kıbrıs Cumhuriyetinden” ayrılıyorduk. Bu bizim self determinasyon hakkımızdı kullandık!

Hâlâ kullanıyoruz ama eğer BM’ler tescilini yapmazsa neye yarar? Ki “tanıtma olayı TC’nindi başaramadı!”

Geriye elimizde kalan KKTC ile bir self determinasyon hakkımız daha vardır. Referanduma giderek TC’e bağlanmak.. Zaten 1974’den beridir TC ile “entegrasyonu” da  aşan bağlantılar içindeyiz.

YOK diyorsanız ki biz 1960 Zürih anlaşmaları sonucu oluşturulan KC  ve tanıdığı haklarımızdan vazgeçmeyiz…

O zaman Rum tarafının istediklerini kabul edeceksiniz. Başka da çare yoktur!

**********

PROBLEM BİLİNCİNİN ÖNEMİ..

Bir zamanlar denirdi ki “UBP muhalefete CTP iktidara alışamadı.”

Doğrusu geçmişteki  koalisyon hükümetlerine baktığımızda doğruluğunun ispatını görürüz..

NE var ki “koalisyon hükümetlerinin cılkı çıkıp da “Dörtlüsüne” kadar  dayanınca vaziyetler değişti..

Bu kez iktidara alıştı denilen Tatar’lı UBP’nin bunaltıcı muhalefeti başlarken, CTP ağırlıklı dörtlü koalisyon hükümeti de iktidar oluşa bir alıştı pir alıştı!

Doğrusu ya onca patırdı gürültüye karşın yerinden bile kıpırdamaya niyeti yok..

İYİ mi oluyor? Evet! En azından “KKTC’i yeniden dizayn etmek, köhnemiş yasaları değiştirip iyileştirirken faydalı hale getirmek, yanı sıra son yıllarda almış başını giden “ben yaparım olur” salgınını durdurup

İyicene çarpıtıldığı için çarpılmış memleketi düzeltmek, “önemli” olmalıdır..

BEN burada telaffuz edilmediği halde icraatlara yansıdığı için görülen bir “tutumdan” söz edeceğim. Şöyle ki eskiden “problem şuuru” derdik. Tutun  ki şimdilerde “sorun bilinci” olsun.

KKTC’nin öncelikle neye ihtiyacı olduğunu çok uzun süredir “sen-ben tartışmaları” nedeniyle düşünmez olduyduk. Günlük yaşamın heyamolasında bireysel beklentilere kadar indirgenmiş sorunlarla boğuluyorduk!

BAKIN dörtlü koalisyon hükümeti  ile birlikte  başlayan şeffaflık nedeniyle nasıl bir memlekette yaşadığımızı öğrendik. Şöyle ki:

Başta trafik felâketi olmak üzere çevre pisliği içindeydik..

Çarpık yapılaşma nedeniyle artık yerine asla koyamayacağımız nice toprak kayıplarımız vardı..

İş kazaları artarken kaçak işçilik sorunları vicdanları sızlatıyordu.

Gelir dağılımda gitgide artan farklılıklar sosyal hayat düzenini tehdit eden homurtulara dönüşüyordu.

Vergi sorunu nedeniyle devlet sürekli kaybediyordu.

Bakkal dükkânı açar gibi üniversiteler kuruluyordu…

Sağlık eğitim sorunları artıyordu falan…

PEKİ şimdi bu dörtlü koalisyon hükümetiyle mi  çözüldü yukarıda sadece bazılarını sıraladığım sorunlar?

Değil elbet. Kaldı ki daha işin başında.. Olay şu ama:

“Bu sorunlar açık seçik toplumun gözleri önüne serildi. Artık daha çok konuşuluyor, daha çok eleştiriliyor dolayısıyla “problem şuuruna” varılıyor ki KKTC’nin buna ihtiyacı vardı..

HA UBP mi? Tatar sorunları deşerken iyi muhalefet yapıyor. Üstelik kendini geleceğin iktidarı olarak lanse edebilecek kadar da cesur..

Her halû kârda şu anda KKTC hem iktidarı hem muhalefetiyle “kârda” olmalı.

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (VERGİ ALABİLMEK!)

Kayıt Dışı ekonominin önlenmesi ve haksız rekabetin önüne geçilmesi için esasını

kredi ve debit kartlarla yapılan parakente mal ve hizmet alımlarına yüzde bir oranında iade yapılması kararlaştırıldı.

Bir zamanlar KDV iadeleri için yine benzer tedbirler alındıydı yürümedi kaldırıldı! Şimdi tu baştan gene! Fakat:

Yüzde 1‘lik iade  çok sembolik bir miktar külfetine değmez. Öte yandan asıl sorun şu:      Kayıt dışılığı ve vergi kaçakçılığını önlemek için alınan bu tedbir yine “sol kulağı sağ elle tutmaya çalışmak gibi oldu!”

Yani “ey ahali ben devlet olarak alamıyorum, yardıma koşun” demenin yeri!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar