2015 yılı bütçesi ve genel değerlendirme - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Mayıs 6, 2024
Köşe Yazarları

2015 yılı bütçesi ve genel değerlendirme

Bu hafta 2015 yılı bütçesine kısaca değinmek istiyorum. Bütçe iki hafta önce Meclis’e arz edildiğinde yurt dışında bulunduğum cihetle konu hakkında şimdi birkaç söz etmek istiyorum.
2015 bütçesi, 4,095 milyon TL olarak KKTC Meclisi’ne sunulmuştur. 2015 bütçesinde, 380 milyon TL TC yardımlarıyla, 62 milyon TL mahalli kaynaklarla olmak üzere 442 milyon TL yatırım harcamaları için ödenekler öngörülmüştür. Bu miktar bütçenin % 10.8’ine tekabül etmektedir. Yatırımlar altında dikkat çeken husus öngörülen çoğunluğun sermaye transferleri ve sermaye giderleri oluşudur. Alt yapı yatırımlarına ve fiziki yatırımlara ayrılan ödenekler oldukça az yer almıştır. Alt yapı yatırımlarından, başlıcası ve en büyük kalem olarak Karayolları master plan uygulamaları için konan 50 milyon küsur TL ödenektir. Bir de yol yapım giderleri için 29 küsur milyon TL en büyük projelerdir. 10 milyon üstünde altyapı olarak göze çarpan bir de 16 milyon TL’lik hava taşımacılığı inşaat işleri giderleri mevcuttur. Ağırlıklı olarak bir milyon ilâ 3 veya 5 milyon TL arasında küçük çaplı alet edevat temini veya küçük bakım onarım tamir projeleridir. Bunun dışında Yatırımlar altında öngörülen 442 milyon TL’nin çoğunluğu kâr amacı güden veya gütmeyen kuruluşlara yardım ve hibeler, görev zararları, Yüksek öğretim kuruluşlarına yardımlar, borçlandırma, cari ve sermaye transferleri ile gayrimenkul üretim giderleridir.
Kalkınmanın temeli olan haberleşme ağının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi, telekomünikasyon projeleri, limanlar, ulaştırma hizmetleri için projeler, sanayi bölgelerinin ıslahı, geliştirilmesi ve alt yapılarının düzenlenmesiyle ilgili ödenekler yer almamıştır. Özellikle telekomünikasyon alt yapısı ve hizmetleri ile limanlarımız dökülmektedir. Bu konularda yeni yapımlar yer alamadığı gibi, mevcutların modernleştirilmesi ve işlerliklerinin sağlanması için büyük projeler öngörülmedi.
Yatırımlar olarak tarım sektörüne, sanayi ve hizmetler sektörlerine teşvik primleri, hibeler ve yardım ödenekleri ağırlık kazanmaktadır. Teşvikler kalkınmada çok önemli olmakla beraber bu teşviklerin ekonomiye katkı sağlamak yerine ve getireceği verimlilikten ziyade ekonomiye yük olacak tarzda, yardıma dönüşmemesine çok dikkat edilmesi gerekir. Reel sektörün desteklenmesi için verilen bu hibe ve yardımların sonucunun denetlenmesi ve gelir kapasitesini arttırıcı unsurları yanında istihdamı sağlayıcı ve geliştirici fonksiyonları da sağlayıp sağlamadığı kontrol edilmelidir. Aksi takdirde hibenin ve teşvikin bir anlamı olmaz, sadece belli kişilere yarar sağlayabilir ancak genel ekonomiye bir faydası olmadığı gibi, ekonominin geliştirilmesi için verilen bu teşvik ve hibeler finansmana ve ekonomiye zaman içinde kambur olurlar. Devletler, teşvikleri sonuç alınan ve sonuçtan da hem devlet bütçesine ve hem de halka olumlu yansıyacak gelişmeler için ve ekonominin geneline yarar sağlaması için verirler. Sektörleri ayakta tutacak, istihdamı geliştirecek gelir artışının, piyasaya getireceği ek gelirle hem piyasayı hem diğer sektörleri de besleyecek ve rahatlatacak bir koordinasyon da sağlanmalıdır. Özellikle de çeşitli nedenlerle ihracat sorunu yaşanan ülkemizde. Ekonomi Bakanlığı’na da bu konularda çok önemli görevler düşmektedir.
Bütçe finansmanında, mahalli gelirlerin toplam bütçenin % 65.6’sını, TC yardım ve kredilerin bütçenin % 25’ini, geriye kalan % % 9.4’ün iç borçlanma ile karşılanacağı öngörülmektedir.
Mahalli gelirler içinde dolaysız vergilerin oranı % 29’dur. Kazanç vergilerinden şahsi vergiler ve kurumlar vergisi toplamı % 26’dır. Geriye kalandan % 25 TC yardımları çıktıktan sonra % 49’u KDV, fonlar, vergi dışı bütçe gelirleri gibi dolaylı vergilerdir. Bu oranın içinde % 9 iç borçlanma da dahil, sonuçta halka yansıyacaktır. Yalnız KDV toplamı, mahalli gelirlerin % 25’i gibi yüksek bir oranı teşkil etmektedir. Görüldüğü üzere dolaylı vergiler, dolaysız vergilerin iki katı kadardır. Adaletli bir vergi uygulamasında tam tersi olması, dolaysız vergilerin daha fazla olması gerekir. Çünkü az kazanan, çok kazanan da dolaylı vergilerde aynı vergiyi ödemektedir. Harçlar ve hizmet karşılığı ücretler de bütçe finansmanında önemli bir yer tuttuğu cihetle, halkın genelini farklı gelir gruplarına aynı vergiler uygulanarak tüm halka eşit vergilendirme ile yüklenilmiş olmaktadır. Bu husus kazanç vergilerinin gereği kadar toplanamamasından ve kayıt dışılıktan kaynaklanmaktadır. Esasen kayıt dışılığın ne boyutlarda olduğu birçok kurum ve kuruluşların yaptığı araştırma ve raporlardan bellidir.
Dolaylı vergilerin bütçede oranının artması, 2000 yılından sonra hızla yükselmesiyle denge bozulmuştur. 2000 yılından önceki yıllarda dolaysız vergilerin oranı bütçe finansmanında daha yüksek, dolaylı vergiler daha düşüktü. 2000-2002 batık banka krizinden sonra yaşanan krizde bütçe finansmanın yerel gelirlerle karşılanması birdenbire % 50’lere düşmüş, evvelki yıllardaki yerel kaynaklardan sağlanan gelir % 75-85’lerden birdenbire kayba uğramıştı. 2001 yılında TC yardımları, bütçe gelirlerinin % 44’ünü, 2002 yılında TC yardımları bütçe gelirlerinin % 54’ünü karşılamıştı! Yani bütçenin yarısından fazlası TC yardım ve kredileriyle sağlanmıştı. Bu dönemde yaşanan dengesizlikler tüm sektörlere yayılmıştı. Borçlanmalar da bu yıllarda haliyle yüksek miktarlara ulaşmıştır. 2000-2002’lerden sonra, yıldan yıla toparlanmaya çalışılmış ve sonraki yıllarda tedricen TC yardımları toplam finansman içinde % 30’lara ve % 25’lere düşürülmüştür. Toplam gelirlerde sağlanan artışla birlikte, bütçe dışı Fonlar da 2006’lardan sonra peyderpey bütçeye dahil edilerek yerel gelirler, finansmanda % 70-75’lere gelmiştir.
Ancak bu defa da bu dönemlerde gelirleri arttırmak için, daha ziyade dolaylı vergilere, harçlar ve hizmet karşılığı ücretlere ve diğer gelirlere ağırlık verildiği cihetle, dolaylı vergilerin oranı iki misline çıkmış kazanç vergilerinin oranları düşmüştür.
Gelinen noktada, artan kayıt dışılıkla mücadele edilerek kapsama alınacak kazanç gelirinden sağlanacak vergilerin oranının arttırılmasından başka seçenek kalmamıştır. Bütçe sıkışmıştır. Dolaylı vergiler daha fazla artışı kaldırmayacak duruma gelmiştir. Borç yükü de bütçe açıkları dolayısıyla yıldan yıla artmaktadır.
Diğer taraftan şimdi devlet bütçesinden haklı haksız her kurum ve kuruluşların ve bazı sektörlerin de taleplerinin artmakta olduğu görülmektedir. Her kurumun da artık kendisini gelirleriyle idare etmesini, ayağını yorganına göre uzatmasını popülist hareketlerle bütçesini gereksiz zorlayıcı ve çıkmaza sokacak harcamalardan kaçınması gerektiğini öğrenmelidir. Eksildikçe devlet versin ben harcayım zihniyeti ise tüm kurum ve kuruluşların sorumluluklarını unutturuyor. Her kurumun idari basiretini gösterme zihniyetini geliştirmesi, birçok sorunlarına karşı en büyük çare olabilir.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar