SİYASİ SORUN İÇİNDE SAKLANAN EKONOMİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

SİYASİ SORUN İÇİNDE SAKLANAN EKONOMİ

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Kıbrıs gibisi bir adanın “adalıları” olmanın hiçbir avantajı olmamalı.

Bunu Rumlarla ayni adada iki ayrı egemen devlet olarak yaşarken daha iyi anlıyorum.


Nitekim sınır kapılarının  açılmasıyla başlayan geliş gidişlerle  alış verişler bu tezin ispatı oluyor..

Şöyle ki eğer ada olarak bir federal sistem bütünselliğinde olsaydık ne Rum ne de Türk yönetimleri  kendi ekonomilerine bağlı  plan ve programlarını tek başlarına gerçekleştiremeyeceklerdi.                           Yıllık planlarını da yapamayacaklardı çünkü o planlar federal devletin tüm Kıbrıs’ı kapsayan ortak çıkarlarında ele alınacaktı!

Ve azınlıktaki Türk toplumu bu plan ve programlardan her zaman zararlı çıkacaktı!

Türk ve Rum pazarları rekabetinden doğan ticari yapılanmalar ise  gerçekleşemeyecek, çoğunlukla Rumlar veya Türkler olarak büyük kapitali elinde kim tutuyorsa o ekonominin patronu olacaktı..

Bu nedenle de kapitali ve ekonomisi büyük olan taraf ile (Rum)  küçük olan taraf (Türk) tarafları oluşacaktı.

***

EKONOMİK BÜYÜKLÜĞE GELİNCE: Doğu Akdeniz’deki  Kıbrıs adasını Türk ve Rum toplumları olarak  sadece siyasi sorunları yönünden değerlendirmek hem yanlıştır hem de aldatıcıdır.

Çünkü asıl sorun “sahip olunan topraklardaki  egemenlikler iddialarıdır.” Adadaki varoluşu yaratan da bu sahipliklerdir..   Mesela şimdilerde bu sahiplik iki bölgede “Kuzey ve Güney” olarak vardır..                                                            Fakat bu iki egemen bölgenin olası bir çözümde nasıl yenileneceğini  yada bundan sonrası toplumsal ilişki ve mücadelelerle  nasıl bir statüsel şekil alacağını  bilemiyoruz!

Çok kısaca ifade edeyim: “Toprak ekenin biçenin, su kullanıp içenindir.”             Ekonominin çarklarını elinde tutan taraf sadece kendi patronu değildir. Ekonomisi zayıf tarafın da patronudur.                                        Somuta indirgersem diyeceğim ki sınırlara karşın hâlâ Rum ekonomisinin altında ve o ekonomiye muhtaç durumdayız.

Ancak bu gerçek ayni zamanda daha kapıların açıldığı gün binlercesiyle Rum’un sınır kapılarından Kuzey’e geçip türlü çeşitli alışveriş yapmalarıyla onlar için de söz konusu olmaktadır..                                            En azından Euro-TL paritesinden doğan ve Kuzey’de kendileri için çok daha ucuza gelen akaryakıt fiyatları nedeniyle benzincilerde kuyruk oluşturmalarıyla ispatlıdır..

Keza Rumlar için Kuzey’deki yiyecek giyecek fiyatları da Yuro-TL  kurlarının fark yaratmasından dolayı satın alınan maddelerdir.   Fakat:                                                                          ***

EĞER FEDERASYON GERÇEKLEŞSEYDİ:  Ve iki bölge sınırlarını yıkıp iç içe geçerken, siyasi yönden ortak meclisler kurulsa, kısaca Kıbrıs Cumhuriyetine dönüş gibilerinden  bir federal sistemde buluşulmuş olsaydı…

Aramızda hiçbir fark kalmayacaktı. Örneğin biz de yuro kullanacaktık.                  Peki rekabet?.. Türk çarşılarının Rum müşterileri?..                                                 Sihir bozulacaktı! Federal devletin siyasi otoritesi bir çatı altında  toplanırken, sınır kapılarının  da kaldırıldığı gerçeklerde Türk Rum çarşı ve pazarları rekabetten kopacak hatta euro-TL’nin kur farkından doğan alış veriş ehvenlikleri de  yiterken;  Ekonomi “toprağı daha iyi ekip biçen, üreten, suyu en iyi kullanan, sanayisi gelişmiş Rum toplumunun elinde olacaktı!                              1974 öncesindeki gibi! Ve içine düşeceğimiz kompleks gene “Türkten Türke” kampanyaları olacaktı! “Vatandaş Türkten satın al” çağrıları işitilecekti!

***

İKİ DEVLET OLUŞUN SİHRİ BOZULACAKTI: Resmen “azınlık çoğunluk” farkları yaşarken, iç içe geçmiş iki toplum gerçeğinde kendi bölgemizde Güney’e  karşı yarattığımız patronluğumuzu, ekonomik üstünlüğü nedeniyle Ruma kaptırırken, 47 yıl sonra bir kez daha Ruma muhtaç azınlık toplumu esamesine düşeceğiz!

Rum cephesine gelince: Federal sistem konusunda neden bu kadar ısrarlı olduğunu anlamamız gerekir. Söyle ki:                                                                  ***                                         EĞER: “İki ayrı devlete dayalı çözüm olursa” iç ve dış ilişkilerimizi kendi ulusal tercihlerimizle kendi çıkarlarımız doğrultusunda saptayacağız.                                    Sosyoekonomik yönden ise başta Türkiye olmak üzere ötesi ülkelerle gerçekleştireceğimiz ilişkilerle  kendi toplumsal büyümemiz neyi gerektiriyorsa o yönde anlaşmalara varacağız..                                                               ***                                    İŞTE RUM TARAFININ KORKUSU: Eğer federalizm olursa bir şekilde Türk tarafını zapturapt altında tutacak hatta palazlanmasının bile önünü tıkayacak siyasi ve sosyoekonomik  inisiyatifi elinde tutmaya devam edebilecektir…

Yok eğer iki egemen devlete dayalı dolayısıyla iki bölgeli bir çözüm olursa, “Avrupalı olup yuro bölgesine de geçmiş olsak,” Rum tarafı  kaldıramadığı o sınır kapılarının ötesindeki KKTC’e ne siyasi ne de ekonomik yönden asla egemen olamayacak.       Kaldı ki  Güney için asıl sorun adayı Rumlaştırıp Yunanistan’a bağlamaktır. Bunun için de  Türk ahaliyi  Türkiye’ye göçe zorlayacak bütün siyasi ve ekonomik argümanlarını kullanacaktır..                     Türk tarafı olarak bu mandepsiye basmamamız gerekir. Bir defa kayarsak sonrasında ayağa kalkmayız.. Aman dikkat!

***                              KISACA TAKILDIĞIM:     Bugünkü nesil karşısında eğitim öğrenim yönünden cahil kalacak kadar donanımsız olsak da bir tık yukarıda olan  farkımız vardır.. Nedir o?

“Tecrübe!” Yaşadığımız geçmiş ve Rum’un neden olduğu olaylar.. Ki biz gözümüzü açma fırsatı bulmadan kulaklarımızda çınlayan “enosis” çığlıklarıyla doğduktu!

Önce azınlık, sonra fakirlik, ardından her zaman Rum’dan sonra bırakın 2.sınıf toplum oluşu hatta esamemizin  bile okunmadığı yıllardan   geldik bugünlere..

Bu nedenle yukarıdaki yazıma “siyasi sorunla ekonomiyi” birbirlerinin ardışıkları olarak soktum.                                                            Ve zaten ne diyorum ikide birde? Rumlar yat kalk Kıbrıs siyasi sorununu sayıklarlar bizse ekonomiyi?                                                     Ki ilk kez tarihimizde Kıbrıs Türk halkı olarak Kuzey’de kendi ekonomimizin sahibi olduk. Hem de Rum’a türlü çeşitli emtiayı satacak kadar..                                                                                             ***

FAKAT HÂLÂ İYİ DEĞİLİZ! Pandemi bizi darmadağın etti! Ki kaç gündür aklımda olan bir sosyoekonomik gerçeğimizi yazacağım, atlıyorum..

Sizler ne kadar farkındasınız bilmiyorum. Artık gitgide mahallelerimizdeki yollarımızdan geçenler, kapımızı çalanlar, özel arabalarıyla kornalarını çalanlar, hatta avaz avaz bağıranlar daha bir çoğalıyorlar.

Gencecik kızlar, kadınlar, bayan öğrenciler.. Yaşlı genç satıcılardan söz ediyorum..                                                     Karpuzdan kavuna, sebzeden meyveye, çilekten patatese kadar türlü çeşitli ürünlerini satmak için mahalle mahalle dolaşıyorlar. Çoğu genç insanlar.                   Tertemiz giysileri, gülen yüzleriyle   “abla ağabeyi çilek alır mıydınız..” “Çok ucuz sebzelerim var, ister miydiniz?..” Diye çağırıyorlar.

Gitgide çoğalan bu genç bazen yaşlı  satıcıların tek derdi  birkaç kuruş kazanabilmek.             Bazılarının sebze meyveleri tarlada bahçede kalmış. Özel arabalarının bagajına tıkıştırıp ucuz ucuz satıyorlar.

Belli ki “parasızlıkla” boğuşuyorlar. Çünkü başka gelirleri yok.                                   Toptancılara pazarlara karşı rekabet edecek ne üretimleri dolayısıyla ne de satış olanakları var!

Bu kez bizzat kendileri çıkıyorlar satışa.. Allah ne verdiyse. Hem tarlada bahçede kalan sebze meyvenin bir kısmını olsun satabiliyor hem de vizileyen üretimin çarklarını bu şekilde çevirmeye devam ediyorlar..

Fakat anlıyorsunuz ki her sınıftan insanlar gerçekten çok sıkıntıdalar! Çok çaresizler!                                                         NİTEKİM Yukarıdaki “ekonomi ile siyasi sorunu” biraz da son günlerdeki bu satıcıları gözlemleme fırsatı bulduğum için yazdımdı..

Parasal kazancın  aslanın ağzında olduğu bir devir yaşıyoruz. Ve pandemi nedeniyle çok çaresiziz.. Tek ümidimiz virüs belasından kurtulmak…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar