Geçen haftaki “Pazar sohbetimde” Bülent Feyzioğlu ile Derviş Güryel’in, o yılları gün be gün nabız atışlarımda yaşadığım halde unuttuğum, “Mağusa”sını anlatan kitabından söz ettimdi. Artık Kıbrıs Türk halkının kültür harcına karışmış biri şair yazar, diğeri müzisyen televizyon programcısı bu iki arkadaşın topluma mal olmuş kitabını taşıdımdı “köşeme.”
KİTAP çok detaylı araştırmalara dayanıyor ve “1964-1974 Mağusa Müzik Toplulukları”nı anlatıyor.. Tabi beş yüz sayfayı aşkın bir kitabı bırakın içeriğiyle anlatmayı, tanıtmak bile kolay değil, bu nedenle bu haftaya da sarkıttımdı..
Çok kısaca bir hatırlatma yapmam gerekirse, kitap Mağusa halkının Rum Eokacı ve milislerinin 1963’de Türklere yönelik başlattıkları ve tarihe “Kanlı Noel” adıyla kazınan o “karanlık yıllarının” bir kesitine sıkışmış “müzik topluluklarını” anlatıyor..
EN az beş bin insan Mağusa surlar içinde kalebent kalmıştı! Başını Hisar kapılarından bile uzatamıyordu. Rum faşistlerin Türklere satılması yasak 30’u aşkın maddesi nedeniyle sadece Mağusa’da değil, adanın Türk olan her köyünde, kasabasında ne çocuk maması bulunabiliyordu ne iki tahtayı çakacak çivi!
Halk TC’den gelen Kızılay yardımlarıyla yaşar duruma düşmüştü!
İŞTE öylesi “karanlık günlerde” Mağusa halkının hem moralini yüksek tutmak hem de iş ve güç birliği sağlamak amacında aralarında hasbelkader benim de olduğum bir takım sosyal ve kültürel “etkinlikler” söz konusu olduydu. Mesela Buğday camisini temizleyerek “Fikir ve Sanat Kulübü” haline getirmiştik… Oluşturduğumuz bir müzük topluluğu Masonlar kilisesinde çalışmalarına başlamıştı… Mağusa Cambulat Radyosu ile Haberler Merkezi kurulmuştu… Buğday Camiindeki (Sanat Severler Derneği) devasa tiyatro sahnesinde, örneğin seksen kişilik Fatih piyesini bile sahnelemişti.. Hem de o güne kadar görülmemiş rengârenk Osmanlı kıyafetleriyle ki onları Mağusa’nın kadınları kızları bircik bircik biçip dikip yaratmışlardı o yıllarda, hâlâ avuçlara çalınan “kınalı elleriyle…”
O GÜNLERi hatırladığımda hâlâ büyük heyecan duyuyorum. Küçük bir toplumun varoluş savaşımıydı olanlar.
İşte Mağusa’da Feyzioğlu ile Güryel’in “kitaplaştırıp” tarihimizle kültürümüze hediye ettikleri kitap, o yıllarda Mağusa ve adanın diğer Türk bölgelerinde de oluşan “müzik topluluklarımızı tanıtıyor. Hem de fotoğrafları, gazetelerde çıkan haberleri, müzisyen arkadaşların hayat hikâyeleriyle…
GEÇEN hafta bu “müzik topluluklarımızın” adlarını yazacağımı söylemiştim. Fakat bundan önce “kitapta” da hatırlatılan ve 1958’de kurulan “Mağusa Namık Kemal Lisesi” bandosundan söz etmek istiyorum. Çünkü Rahmetlik Zeki Taner’in çalıştırıcılığını yaptığı bu “bandonun” oluşmasıyla birlikte, Mağusa halkı ilk kez, repertuarı “marşlardan” ibaret de olsa bir müzik topluluğu ile tanışmış oluyordu. (Ben de bando ekibine katılmış o güne kadar sadece adını işitip bazı müzikal filmlerde gördüğüm, albenisi çarpıcı olduğu için saksafonu seçmiştim! Fakat bir yıl sonra bile hâlâ “falsosuz notalar” çıkarmaya çalışıyordum! Vesselam zor aletti saksofon! Zaten bir yıl sonra da liseden mezun olunca ne saksofon kaldıydı hayatımızda ne düdük! Onların yerini “Rum saldırılarıyla attıkları kuşunlar aldıydı!)
NAMIK Kemal Lisesi bandosu eğitimli, notalı, yeni bir müzik çağı açmıştı Mağusa’da. Bunun sonucu olarak 1962’de önce “Sanatseverler” bünyesinde “Mağusa Caz topluluğu” kurulmuş, ardından da 1966’da Ali Uçar’ın başını çektiği ilk müzik topluluğu “Damlalar” kurulmuştu.
Sonraları “Damlalar” çok popüler olmuş mesela bir Lefkoşa konserinde yeri yerinden oynatmıştı.. Ali Uçar ve o yılların Kıbrıs çapında bateristi Timur Harmani”nin kurucucu olduğu “Damlalar” tutun ki bu alanda bir çığır açmıştı..
SONRA yine ayni kişilerle fakat bu kez Ersen Akbay’ın da katılımıyla “Feveranlar topluluğu” kuruldu.. (Kitapta bu müzik toplulukları konser ve basındaki haberlerinin de aktarılmasıyla çok geniş şekilde tanıtılıyor.)
SONRADAN adanın her yanında “müzik toplulukları” oluştuğunda, “Mağusa Sanat Severler Derneği” organizasyonu ile ilk kez “Mağusa Festivali” etkinliklerine de denk getirilerek “Kıbrıs Türk Müzik Toplulukları Yarışması” düzenlendi…
(Öyle böyle değil! Kıran kırana bir yarışmaydı. Şike haberleri balonlar gibi uçurulurken, uğrunda ufak kavgalar bile olduydu! Ne var ki tüm bunlara karşın “yarışma” Kıbrıs Türk halkı bünyesinde “çok önemli olay” haline geldiydi.
O günleri anlatmak kolay değil çünkü o heyecan o devinim bir defa yaşandı!
OLAYIN ciddiyetini pekiştirmek için “ön jüride” bulunan isimleri sayayım: O dönemlerde NKL’si beden öğretmeni Dinçer Raif, Mağusa Maarif yetkilisi Kemal Pehlivan, Sanat Severler Yönetim Kurulu üyesi Hasan İskeleli (Korudağ,) Selçuk Veli (Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde Kıbrıs radyosu Türk yayın sorumlusu, Firdevs Turhan (NKL’i Müzik öğretmeni.)
Büyük Jüri ise Ali Özdemir Nafi (Maarif Dairesi müzik Müfettişi, Jüri Başkanı) Yılmaz Taner (Lefkoşa lisesi Müzik Öğretmeni.)Bilge Esat (Larnaka kazası bölge ziraat müdürü.) Fikret Özgün “19 Mayıs Lisesi Müzik Öğretmeni.” Dr. Kaya Bekiroğlu (Bayrak Radyosu Diskotek Sorumlusu.)
Tabi sonraları peşi peşine “Apaçiler,” “Motifler,” gibi müzik toplulukları da kurulmuştu… Larnaka’da ise Güryeller topluluğu… Ki yıllarca sürmüştü çalışmaları…
KISACA: Bülent Feyzioğlu ile Derviş Güryel’in ellerine kalemlerine, Mağusa’ya vefalarına sağlık..
Tabi üzülerek vurgulayayım. Kitapla ilgili yazmam gereken o kadar çok insan, sıralayacağım o kadar çok isim olmasına karşın yazamadım. En iyisi diyorum kitabı her halukârda okumalısınız.. İşte o zaman, “evet, Kıbrıs Türk halkının her zaman bu adada kendini var eden bir harcı, bir kültürü olduğunu bu nedenle köklü olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız.