Mutlu olmanın formülü... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Mutlu olmanın formülü…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Henüz bir yılını bile doldurmayan UBP-DP hükümetinin işi oldukça zor. Ortağı ile yaşadığı sorunlar dışında, yaptıkları icraatlar da toplumdan kabul görmüyor. Neredeyse aldıkları tüm kararlar ya mahkemelerden geri geldi, ya da gelen tepkiler yüzünden kendileri uygulamaktan vazgeçti…

Pahalılık ve dövizdeki dalgalanmalar artık günlük hayatımızı direk olarak etkilemekte. Ülke genelinde yaşanan ve tüm sektörleri olumsuz etkileyen ekonomik çıkmazlar, daha büyük krizlerin habercisi gibi görünüyor. Durumu görmesi gerekenler ise, zamlar ve yanlış icraatlarla ortamı daha da kötüleştiriyorlar…


Son haberler hükümetin maddi sıkıntı çektiği yönünde. Nedeni de, yıllardır olduğu gibi, Türkiye ile imzalanan ancak, uygulama safhasında yan çizilen ekonomik işbirliği protokolü…

Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar koltuklara oturana kadar “ülke sorunlarını bildiklerini, çözüm formüllerinin ceblerinde olduğunu” söyleyip durdular. Ama ne hikmettir ki o formüller, bir türlü ortaya çıkamadı… Onlar gitti, başkaları geldi ama, vatandaş olarak o çözüm formüllerini görmek nasip olmadı. Sorsanız, hepsinin de kendilerince haklı bahaneler vardır… Kimse çıkp da “aslında söylediklerimizi yapma niyetimiz yoktu” deme cesaretinin göstermedi…

Sonuçta biz vatandaşlar yıllardır vaat edilen o“güzel günleri” bekledik durduk. Belki de “aldatılmışlığı” kabullenmek işimize gelmedi, utandık. Böyle başa böyle traş deyip “madem düzen bize uymadı, biz düzene uyalım deyip sesimiz kestik…

Ve bizi mutsuz eden bir başka neden, evkafın su meselesini de geçen Kıbrıs sorunu…

Kimler geldi, kimler geçti. Kaç kez “bu kez oldu” deyip son anda direkten döndük. Bizden öncekiler, bizler, çocuklarımız, hatta onların çocukları hep bu umutla yaşadık, yaşayacakğız… Hem de yine bir şey olamayacağını bile bile, umutlarını bir sonraki yıla taşıyarak…

Hayal kırıklığı mı yaşıyorsunuz, mutsuz musunuz, umutsuz musunuz, hepsinden kurtulmanın formülü var…

Mesela, eğer iktidardaki partilerle yakınlığınız varsa, diğer vatandaşlara göre zaten sıkıntılarınızı büyük ölçüde çözmüş durumdasınız. Sizin için adalet çiğnense de, başkalarının hakkı yense de kafanızı takmayacaksınız…

Yok eğer muhalif kanatta iseniz ve tüm bu olumsuzluklara karşın ille de,“bu ülke bizim, başka yer bize uymaz, burada yaşayacağım” derseniz bazı gerçekleri gözardı etmeyi öğreneceksiniz…Öncelikle;

1-Sizi kimlerin yönettiğini aklınıza getirmeyeceksiniz,

2-Ay sonu faturaları nasıl ödeyeceğim diye hayıflanmayacaksınız,

3-Zammı ve pahalılığı lugatınızdan da aklınızdan da çıkaracaksınız,

4-Ne olacak bizim çocukların eğitimi diye asla kafa yormayacasınız,

5-Hala kapağı devlete atamamışsanız, günde 40 kez “ bizde partizanlık yoktur” diye tekrar edeceksiniz ve bu yalanınıza kendinizi inandırmaya gayret edeceksiniz.

6-Dünyada Kıbrıs sorunu diye bir sorun olduğunu bileceksiniz ama, kendinizi Kıbrıs’ta yaşamadığınıza inandıracaksınız…

Mantıksız mı geldi. Ben de onu diyorum, bunları yapabilmenin bir şartı var,

Önce aklınızı kaybetmeniz gerekecek…

Korkarım bu durumda olanların da sayısı artıyor şu son günlerde…

 


YERİN KULAĞI VAR

ŞİKAYET ETMEYİN:

Yerel bir gazetemizde dün bir seçim anketi yayınlandı. Ankete göre olası bir seçimde UBP, açık ara birinci parti olarak görünüyor. Anet sonucunu doğru kabul edersek, kimsenin bu hükümete ve yaptığı zamlara ne kızma, ne de şikayet etme hakkı yok. Bu kadar eleştirdiğimiz bir parti, olası bir seçimde oylarını artırmışsa, acı çekmekten zevk alan bir toplum olduğumuza inanacağım. Çünkü bu sonucun başka bir izahı olamaz…

 

BEN YAPTIM OLDU OLMAZ:

Bazı çevrelerin karma oyun kaldırılması niyetleri, yavaş yavaş basına sızdırılıyor. Bunu aklına koyanları tahmin etmek zor değil de, karşı çıkacak olanlar da belli… Toplum içinde, gerek mesleğinden dolayı, gerek kişiliğinden dolayı her kesimden insanın sevgisini kazanmış milletvekilleri var ki, yıllar yılı karmadan oy alıp, liste başı olabiliyorlar. Bu kesimin değişikliğe karşı çıkacağı kesin… Ayrıca, böylesine ciddi bir değişimi, gerekli tartışma süreci yaşanmadan, toplum içine sindirmeden, tepeden inme bir kararla, Meclis’teki hassas çoğunluğuna dayanarak yapmak, çok da demokratik olmayacak…

 

OLAN GÜZELYURT HALKINA OLDU:

Güzelyurt’a yapılmak istenen yeni hastahane ülkedeki çirkin çıkar ilişkilerinin de ortaya dökülmesine neden oldu. İhale aşamasında müteahhitler ile bakanlığın karşılıklı suçlamaları, yıllardır bu ülkede olduğu iddia edilen “ihale mafyası” konusununu da yeniden gündeme getirdi. Taraflar birbirlerini bu işten rant sağlamakla suçlarken olan, hastahane yapılmasını bekleyen Güzelyurt halkına oldu…

 

TAM BİR POPÜLİZM:

Çeler’in Meclis’e sunduğu, park cezalarının düşürülmesi önerisi bence hiç de doğru bir uygulama değil. Önemli olan trafiğin düzgün akması, yayaların güvenliği değil mi? Ülkede zaten on adım yürünecek kaldırım kalmamış durumda. Hepsi araçların işgali altında. Cezaların düşmesiyle daha da beter olacak. Gerekçesi “ödeme güçlüğü” ve “tembellik”miş… Yasak yere parketmesin kardeşim, iki adım fazla yürüsün, ödemek zorunda kalmaz. Bence Meclis tarafından reddedilmesi gereken ciddi bir popülizm örneği…

 

YA GENÇLER:

65 yaş üstü vatandaşlar için uygulamaya konulmak istenen yeni ehliyet kuralı olumlu bir adım. Dünyada da benzer bir uygulama var. Ancak, bizdeki trafik kazalarına baktığımızda kazalara sebebiyet verenlerin genellikle genç nüfus olduğunu görüyoruz. Tamam 65 yaş üstü için sağlık raporu alınmasına itirazımız yok da, gençler için ehliyet konusunda bazı zorlaştırıcı ve caydırıcı kurallar koymayı da düşünsenizi beklerdim…

 

AYNAYA BAKIN: 

Son yaşanan saldırı olayının ardında Suriçi yeniden toplumun gündemine taşındı. Sosyal medyada öyle şeyler yazılıyor ki inanamazsınız. Kusura bakmayın ama suriçinin bugünkü ortamını hazırlayan bizler değil miyiz? Gelene geç diyen başkası mı? Sonra suriçini terkedip, aldığımız sterlinlerle kendimizi güya çok daha rahat bölgelere atmadık mı? Sahip çıkmak, değerini artırmak yerine, terk etmeyi tercih ettik. Şimdi sadece hafta sonları oralara gidip nostalji yaşıyoruz. Onun için birilerine kızmak yerine kendimize kızalım. Sonuçta bu sonu kendi elimzle hazırladık…

 


ZİRVEDEKİLER

Erçin Şahmaran: “ENOSİS mücadelesi, amacına ulaşamadı, ENOSİS için ‘Kıbrıs’ ateşe atılırken, bu amaca karşı yükseltilen TAKSİM düşüncesi gerçek oldu. Ada bölündü, yıllar, tecrübeler, acılar, hamasete, milli duyguların kurban edilmesine sebep oldu. Hamaset her daim prim yaptı, Kıbrıs’ın her iki tarafı da iç siyaset uğruna, barışı feda etti. Masa çökmüş, çözüm derken, barış umutları tükenmiş.

Buna sevinmeyi, bundan mutlu olmayı anlamış değilim…”.


DİPTEKİLER

Nazım Çavuşoğlu: Her Tarım Bakanlığı döneminde olduğu gibi, bu defa da devletin kaynaklarını, bütçede öngörülenin çok üstünde tarım sektörüne dağıtıyor. Ve bunun, yeniden seçilmesinin garantisi olduğunu biliyor…  Oysa bu kez görevi, o tarımın ve tarımsal teşviklerin rasyonel bir şekilde yeniden yapılandırılmasını sağlamaktı. Tam tersine, para olmayan yerde, borçlandı, borçlandırdı, yine dağıttı. Hadi vatandaşın sesi çıkmaz da, Bakanlar Kurulu’nu Türkiye’ye rağmen nasıl ikna ediyor anlamak mümkün değil… Rehin alma gibi, eylem tehdidi gibi danışıklı dövüş oyunlarla mı acaba?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar