Her kafadan her huydan her renkten her ırktan insanı tatmin ederken, görüş ve düşüncelerini serdedeceği nadide ülkelerden biriyiz!
“Soldan Sağa, Sağdan Sola gidip gelirken, “Halkçı oluruz ırkçı da!
Eğer tatmin etmezse kendimize “Türkçe konuşan Kıbrıslı” deriz.. (Zaten Makarios da asıl ve halis muhlis Kıbrıslılar eşekleridir” derdi!
Ha eğer canımız istemezse “vicdani ret” var onu kullanır, yedi düvelin tankı topu gelse kimseyi yerinden oynatamaz!
Avaracılıktan canımız sıkıldıkça; Kimileri bahçelerinde, tarlalarında, ağıllarında, mandıralarında..
Kimileri inşaatlarda, tamirhanelerde, dükkânlarda lokantalarda..
Kimileri yatalak hastaların bakımlarında çalışan TC kökenli yurttaşlara çatar, geldiler “Kıbrıslılığımızı bozdular, dejenere ettiler” diyerek rahatlarlarken; o TC’lilerin dönerlerini, köftelerini, lahmacunlarını böreklerini höpürdetirken de “bir teki kalmasın” kadarasını çekerler!
…Şimdi bu ileri derecede “globalizme” yeni bir kavram daha ekledik: “Türkçe konuşan Kıbrıslı!” Mimarı da galiba AB’de parlamenterimiz Kızılyürek..
…Bir de komşumuza bakalım:
Kendilerine “Rumca konuşan Kıbrıslılar” diyeni var mıdır?
Yada daha liseyi bitirir bitirmez vicdani ret haklarını kullanarak askere gitmeyen gençleri!
Onların da inşaatlarında, bağlarında, bahçelerinde, ağıllarında, mandıralarında, Yunanistandan gelen işçiler mi çalışmaktadır?
“Rumca konuşan Rumlar” da her canları sıkıldığında Ellenika konuşan Yunanlılara “hadi memletinize, evinize gidin” diyerek mi rahatlarlar!
Siyasi soruna yönelik çözüm söz konusu olduğunda Yunanistan’ın garantörlüğünü tartışırken “olmazsa ne yazar” mı derler!
Bilmiyorum! Bildiğim Yunanistan’la sosyoekonomik birliktelikler oluşturmaları, askeri yönden yanlarına bazı ülkeleri de alarak ittifaklar yaptıklarıdır.
Türkiye’nin aklından bile geçmezken Doğu Akdeniz’deki “enerjiyi” görüp elde etmek için faaliyete girişecek kadar becerikli olduklarıdır..
Kıbrıs sorununda büyük oranda ayrılık gayrılıklarının olmamasıdır!..
Şimdi sorayım: “Eğer Kıbrıs siyasi sorunu uzun soluklu bir süreçse ve “dayananın her yönden büyüyüp kalkınanın, birlik ve dayanışma içinde olan “tarafın” lehine bir çözümle sonuçlanacaksa; bu “taraf” kim olacak?
Türkçe konuşan Kıbrıs’lı Türk mü yoksa Rumca konuşan Kıbrıs’lı Rum mu?
**********
DEVLETİ KURAMADIK!
O kadar çok yazılıp söylendi ki şimdi yeniden yazsak ne yazar! “Devleti kuramadık!”
“Liderlik dönemlerinden kalma “Kıbrıs Türk Cemaat Meclis’leri,” “Kıbrıs Türk Yönetimleri” yapılaşmalarından sıyrılıp, yeni bir anlayış ve politika oluşturamadık.
Oluşturmaya çalıştığımız sosyoekonomik politikaları siyasi sorunun ağırlıyla baskısından kurtaramadık!
Nitekim yıllarca “çözüm peşinde koşarken Ekonomiyi, ekonomi peşinde koşarken siyasi sorunu harcadık!
İkisini bir araya getirip bütünselliğince bir ulusal dava yaratamadık!
1974 sonrasında memleketin ağası, patronu, paşası olduk ama harcını TC’den gelen insanlara yoğurtup taşını onlara diktirirken, alnımızdan iki damla ter bile akıtmadık!
Resmen hırsızlık olan “ganimeti,” ekonomi yaptık, rant yaptık, beleşindn yaşam modeli yaptık!
Anayasa yaptık, Kurumlarımızı oluşturduk ama ruhumuza sinmiş “hırsızlık, alavere dalavereden” Devleti kurtaramadık!..
Sonunda “Başbakanlarımızın” bile dokunulmazlıklarını kaldırmak zorunda kaldık!
…Bir Hükümetin Başbakanı” yolsuzluk suçlamalarına maruz kalacak raddelere gelmişse “devlette” büyük bir çürümüşlük vardır!
Ki şimdilerde de İstanbul’u saran Debrem korkusu nedeniyle, “çürük binalar bir bir saptanıp ya yeniden restore ediliyor yada temelinden yıkıyorlar!”
Yani ne? “Çürümeler” saptanıp ayıklanırken yeni “yapılanmalara” gidiliyor!
Ki KKTC dediğimiz diyarda her köşede bir Banka.. Bir üniversite.. Bir Supermarket.. Oteller.. Otellerle birlikte para dağıtan kumarhaneler, İthalât ihracat Şirketleri.. Devletin onca Kurumu.. 28 tane Belediye.. Bildiğimce sadece Mağusa’nın Surlar içinde bile 10’u aşkın “mücevherat ve altın satan dükkân varken…
Neden parasızlıktan çarkları dönmeyen Devlet memurunu bile ödeyemeyecek acizlikte Ankara’dan para akışı gözlenir!
Çünkü KKTC denen bu büyük binanın içi çürüdü. Ya restorasyona ihtiyacı vardır ya yıkılıp yeniden yapılanmaya!
*********
KISACA TAKILDIĞIM: (ARTAN TRAFİK SORUNLARI!)
Artık trafik kazaları toplumu fena ağlatıyor.
Çağırsam Güzelyurt’ta işitilen sesime, “ne var” diye cevap veren sesi işitecek kadar küçük olan bu memlekette, insanlar elbette ağlayacaklar çünkü hepten tanıdık akraba dostlar, meslektaşlar..
Elbette yürekler yanmaktadır. Ne var ki “trafik kazaları bitmez tükenmezlikleriyle devam ederken canlar almaya da devam etmektedir.
Hem de dümdüz çift şeritli yollarda bile.
Geçtiğimiz günlerde “Köşemde” “sorunlarımızın büyük kısmı hatta trafik kazaları bile çözümsüzlükten kaynaklıyor” dedimdi de bir gazeteci refikim Rum tarafını işaret ederek somut rakamlarla “bizden beter olduklarını” yazarak “her şeyi çözümsüzlüğe bağlamak yanlıştır” diyerek göndermede bulunduydu yada ben öyle sandımdı!
Olsun ama “bir neden de evet çözümsüzlüktür. “
Diğer bir neden ise trafikten sorumlu yetkililerin yerlerinden bile kımıldamamalarıdır.
Mesela Mağusa’da bir yeni yol yapılsa onlarca “trafik sorunu” yaratacak çarpıklıklara neden olur o “yetkililerin” de hiç umurunda olmaz çünkü farkında bile değillerdir! Kısaca önce “altyapı ve trafik işaretleri sorunlarını” çözüp sonra seferberlik başlatılmalıdır.