Hayal ettim - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Mayıs 7, 2024
Köşe Yazarları

Hayal ettim

Bazı aktörler değiştiği için farklı bir filmmiş gibi gözükebilir ama iç siyasette hep aynı senaryo değil mi oynanan?

İktidar değişse de bir süre sonra eleştirerek iktidara gelmiş olan birçok konuda bir önceki iktidarın yaptıklarını söyler ve savunur duruma düşürülüyor.
Yeni iktidara gelen partiler, bu duruma düşmenin süresini uzatmak için, bizim eleştirilerimiz unutulur ya da yuttururuz diye çaba harcıyor ama nafile sonunda ayni duruma düşülüyor. Eleştirdiklerini yapar veya onaylar duruma geliyorlar. Bunu da önce muhalefet, sonra da inkar sürecinin süresine göre iktidardaki partilerin tabanı ve destekçileri hayal kırıklığı içinde idrak ediyor.
Sonra da konunun köküne inmeden bir kez daha polemik dolu demeçler, eylemler ve grevler ardı ardına geliyor. İşin bu kısmına da siyaset deniliyor.
Aslında söylenmek istenen şudur: “Siz o koltuklarda oturdunuz, kalkın da biz ya da başkası otursun.” Amaç yeni bir film senaryosu yazmak değil. Ayni film oynasın ama filmde siz oynamayın. Yeni bir filmdeki belirsizlik ve ortaya çıkacak olan yeni rollerin ezberi çok daha zorumuza gidiyor.
Siyaseti bu kadar sevip politika üretmeden siyaset yapmak istemek nasıl bir ruh halidir? Topsuz futbol oynamak gibi bir şey bu. Sonuç üretmeyecek anlamsız bir rekabet içinde oradan oraya koşuşturma ve kör dövüşü. Seyirci de tribünlere gelmeye devam ediyorsa kim ne diyebilir. Maksat meşgale olsun ise eyvallah demekten başka da bir laf kalmıyor.
Biz siyaseti, siyasetçisi ve seçmeniyle, dedikodusu için seviyoruz. Politika üretmek, bir şeyleri başarmak, geldi, yaptı, değiştirdi, Allah razı olsun dedirtmek için değil.
Hâlbuki tüm sorunlarımızın kökünde herhangi bir kurumun sürdürülebilir olması için anlatılması ve herkes tarafından içtenlikle sahiplenilmesi gereken temel sevk ve idare ile ilgili prensipler var.
Hazır önümüz seçim ya, diyorum biraz hayal etsek.
Yarın sabah tüm Cumhurbaşkanı adayları, tüm parti liderleri, Belediye Başkanları, Sendika Başkanları, Bakanlar bir araya gelse ve yapısal sorunları çözecek bir reform programı üzerinde mutabık kalsalar, ne kadar farklı bir güne uyanmış oluruz.
Hayal ya bu, toplantı sonrasında basının önüne geçip Kıbrıs Türkü’ne hep birlikte siyasetin, toplumun yansıması olduğunu söyleseler; hepimizin öncelikle kendimizi de ilgilendiren konularda uzun vadeli sürdürülebilirliği düşünüp bazı ödünler vermeyi kabul etmemiz gerektiğini anlatsalar. Bunu hazmetmeksizin, siyaset kurumunun bu çözümleri toplumdan bağımsız olarak üretmesinin hayalcilik olacağını söyleseler, ne kadar farklı bir başlangıç yapmış oluruz.
Kamuda çalışanlara ve emeklilere “size fazla maaş ve hak veriyormuşuz” demek yerine kamu kaynaklarının kullanımında tutumlu, verimli ve etkili olmayı sağlamamız gerektiğini dile getirseler. Kamu harcamalarıyla ilgili bu üç kavramın ne anlama geldiğini, birbirlerini eleştirmek için değil topluma ayna tutmak için birlikte anlatsalar.
Tutumluluğun, kamu kaynaklarının israfının önlenmesi, verimliliğin ise eldeki insan gücü ve diğer kaynakların daha azıyla daha fazla ürün/hizmet üretilmesini ve birim maliyetlerin düşürülmesini ifade ettiğini anlatsalar.
Bu üç kavram içerisinde belki de en önemlisinin ve zorunun kamuda etkinlik olması gerektiğini söyleseler. Etkin olmak elde edilen çıktıların vatandaşlar için gerçekten gerekli ve faydalı olmasını sağlamak gerektiğini vurgulasalar. Gerçekten bir değer yaratmayan faaliyetlerin kaynakların boşa harcanması anlamına geleceğini söyleyebilseler. Kendileriyle başlayarak toplumu bu üç kavram etrafında eleştirmeye değil düşünmeye ve önerilerle katkı yapmaya davet etseler farklı bir başlangıç yapmış olmaz mıyız?
Fazla hayal kurmuş ve rüya görmüş olabilirim. Önümüz seçim. Şimdi bunları düşünmez, söylemez, sorgulamaz ve talep etmezsek ne zaman söyleyeceğiz?


***

Bir süre ara

Haftada bir yazsa da bir “yazı insanının”, zaman zaman susacağı bir dönemi olmalı.
Nerede ve hangi sıklıkta yazarsa yazsın, bazen içinin sokaklarına çekilmek için susmak lazım.
Ben kendimi tamirat ve tadilattan geçirip yazı yazarken tüfek olarak kullandığım beynimi yazı yazmak adına soğutma kararı aldım.
Bu kararımda babam ile başlayarak amcam ve teyzemin ameliyatları ve rahatsızlıklarının üst üste gelmesinin verdiği psikolojik etki de var. Onların rahatsızlıklarında benim İstanbul’dan hiçbir şey olmamışçasına yazı yazmam çok zoruma gitti.
Bir yazı insanının işi yakın çevresindeki gelişmeleri ve dünyadaki gidişatı harmanlayarak ilişkiler kurmak, bundan bir çıkarımda bulunmak ve düşündürtecek şekilde yorum yapmaktır. Bunu yapmak için de okumak, gözlem yapmak gerekir. Ama tüm bunları yazmak için odaklanarak düşünmek şarttır. Ben bu dönemde odaklanmayı aile büyüklerimdeki art arda gelen sağlık ile ilgili gelişmelerden dolayı yapmakta zorlanmaya başladım. Bu ruh halim ile hafta sonu yazı yazdığım çalışma masam arasında tercih yaptım.
Bu yazmayı bıraktığım biçiminde algılanmasın.
Elbette aklıma gelen fikirleri ve gözlemlerimi not alacağım. Yayınlatmamak başka, yazmamak başka bir şey.
Gitmiş değilim, döneceğim diye düşünüyorum.
Şimdilik beynimi yazı yazmak adına soğutmak için susuyorum.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar