Bu niyet hiç de iyi değil... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Bu niyet hiç de iyi değil…

Sayıları 15-20 civarında olan bir grup Rum’un, gelip KKTC yönetimi altında Girne’de yaşamak istediklerini okuduğumda,  “acaba” dedim kendi kendime önyargıların sonu mu? Hem de “Güven Yaratıcı Önlem olarak” demişler ya…  Nasıl bizim bir çok insanımız gidip Güney’de yaşamayı seçiyorsa, Kuzey’de yaşayabileceğini düşünenler de var demek diye düşünürken, haberin devamını okudum…

Dilekçelerinde konunun “Maraş’ın iade talebiyle birlikte” değerlendirmesine vurgu yapılıyor, ayrıca “Girne Metropolitliği binasının da iade edilmesi ve kullanılmasına izin verilmesi” şartı bulunuyor. Bundan da önemlisi, Rum İçişleri Bakanlığı’na dilekçeyi veren grubun başını, sözde Girne Belediye Başkanı’nın çektiği iddia ediliyor…
İşte o noktada insanın burnuna kötü kokular geliyor. Bu, bir grup iyi niyetli Rum’un, mallarına geri dönerek, Türklerle bir arada yaşama arzusu değil. Bu çok daha geniş bir stratejinin parçası, bir taktik.
Olay hem müzakereler öncesi Rumların yoğunlaştığı ve salam politikasına geçiş anlamına gelen Maraş’a bağlanıyor, hem de başında bizzat Rum Yönetimi tarafından yönetilen uyduruk Girne Belediye Başkanı var. Onlar  ne kadar inkar ederlerse etsinler, hareketin bizzat Rum Dışişlerinin bir planı olduğunu gün gibi ortada… Yıllar yılı müzakerelerin temelinde yer alan iki bölgeliliği sulandırma amaçlı bir plan…
Böyle bir tutum, belki dıştan bakanlara insancıl gelebilir. Önce bu mesajı veriyor. Ama altında büyük olasılıkla, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun  faaliyetlerinden duyulan rahatsızlık da var. Hele de AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle’nin “Maraş, bütünlüklü çözümün bir parçası” tutumunu da gördükten sonra, işleri daha da karmaşıklaştıracak şekilde, bu tür vur-kaç taktiklerine hız verecekleri anlaşılıyor…                                                                                                                                 


Konu hemen her gün Rum basınında yer almakta. Komisyon’un kurulduğu tarihten itibaren yani 7 yılda toplam 12 kilometrekarelik (12 bin hektar) alana dair karar ürettiği, 138 Milyon 593 bin 591 sterlin tazminat ödediği haber veriliyor. Bu rakam, Kuzey’deki Rum mallarının binde 6’sına denk geliyor. Rahatsızlığın nedeni bu. Başvuruların bizzat Rum Yönetimi’nce engellenmeye çalışıldığı da  malum. İşte o sebepten, Rum Başsavcısı Kostas Kliridis, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak, “Kıbrıslı Rumların KKTC’deki eski taşınmaz malları için Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) başvuru yapmalarının hukuki açıdan engellenemeyeceğini” duyuruyor. Başsavcı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin TMK’yı “yargı organı olarak tanıdığını” söylüyor…                                                                           

Görünen o ki, müzakere süreci bu tür oyunlarla sıkıntılı başlayacak. Mal mülk konusu artık geçmişteki anayasa, temel haklar gibi konuların önüne geçmiş durumda. Belki de bu kez bir anlaşmayı bu yolla engellemeyi düşünüyorlar…                                                                                                                                      

  Bence Rumların hazırladığı stratejiyi görüp, ona göre argümanlar hazırlanmalı. Artık “masadan kalkmayacağız” demek yetmiyor. Umut pompalamak da… Geçmişte bizzat yaşadık. Tabii bu arada, el değiştiren malların nerelere, kimlere gittiği de şeffaflık kazanmalı ki, elimizdeki TMK kozunu da kaybedip, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “yargı organı” tanımına yani adalete gölge düşürmeyelim…                                                                                                                                                                

     Kıbrıs konusu, bu aşamada sadece Cumhurbaşkanlığı’ndaki kağıtlarla idare edilecek bir konu değil. Devletin tüm mekanizmalarında bir hazırlık gerekiyor. Bunun için de tüm siyasilerin, manasız parti içi kavgalardan başlarını kaldırmaları gerekiyor…

 

 

YERİN KULAĞI VAR
HAYALİN BAŞLADIĞI NOKTA:
Uzun süredir toplumun gündeminden düşen Kıbrıs sorunu, bugünlerde yine manşetlere taşındı. Ada halkının bir anlaşmaya olan hasreti, çözüm sonucu başlayacağı iddia edilen “güzel günler” hayali, bayram sonrası toplumun birinci gündem maddesi olacağa benziyor. Ekonomiye yön veren tüm sektörler  çözümle, belirsizliğin ortadan kalkacağına ve her iki tarafın ekonomisinin toparlanacağına inanıyor. Ancak hayaller yetmiyor… Keşke ellerimiz bağlı anlaşma bekleyeceğimize, bunca yıl en az Rumlar kadar çalışsaydık.

POLİTİKALAR DA MI TERS:
DP Genel Sekreteri Bengü Şonya müzakereler konusunda bir gazeteye yaptığı açıklamada, “Hazırlık konusunda Eroğlu’ndan memnun değilim. Çok yetersiz buluyorum ve mutlu değilim” diyor. Malum Şonya, son dönemde partisinin içindeki olaylara karşı da muhalif bir tutum içinde.  Şonya’nın parti içi çıkışlarına ses çıkartmayan Serdar Denktaş, Eroğlu ile ilgili bu sözleri de mi sessiz geçiştirecek..?

DÜN DÜNDE KALDI:
CTP milletvekili Birikim Özgür, Filelefteros Gazetesi’ne verdiği mülakatta, KKTC’nin Türkiye’yle ekonomik protokol imzaladığını ve bunu denetleme hakkı bulunduğunu belirterek Türkiye’yle bu konuda çatışmaya girmenin çıkarlarına olmadığını söylemiş. Özgür bunu çoktandır söylüyor. Partisinin de yaptığı bu zaten. Ancak ister istemez o seçim öncesi söylenenler akla geliyor. Vatandaş oyunu ne için vermişti acaba?

TAM ORTADA:
Eski milletvekili Ejder Aslanbaba, kendisinin de içinde bulunacağı ve önümüzdeki ay, “yurt dışındaki işadamlarının katkısıyla” kurulacağını iddia ettiği partinin, solun sağında -sağın solunda bir parti olacağını söylemiş. Yani ne sağda, ne solda, orta yolcu bir parti olacak. Tam Aslanbaba’ya göre…

AMAN DİKKAT:
Baraka Kültür Merkezi, yarın TC Elçiliği önünde eylem yapacak. Göbek bağını kesme eylemi olacakmış. İnşallah sokak ortasında yapılacak operasyonla iltihap kapmayız. Kaptığımız anda iş kangrene döner, bizden hatırlatması…  

ÜNİVERSİTELER DEVLETİ UYANDIRABİLİR:
LAÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü, KKTC’de rüzgar enerjisi kullanımı konusunda bir çalışma başlatmış. İşte üniversitelerimizden beklenen bir çalışma. Devlet-Üniversite kopukluğuna artık bir son verilmeli. Üniversiteler, akademik programlarına paralel olarak, KKTC’nin sorunlarını da incelemeye almalı, çözümler üretmeli. En azından, çözümü hiç de zor olamayan sorunlar karşısında bocalayan, her şeyi el yordamıyla yapmaya çalışan devleti de, yapacakları bilimsel çalışmalarla uyandırırlar…

BUGÜN ZOR OLACAK:
Kolay değil, bir haftayı aşkındır toplum olarak izindeyiz. Uzun bayram tatilini imkanı olan yurt dışında, olmayanlar ise burada geçirdi. Gazetelerde siyasilerin incir çekirdeğini doldurmayan açıklamalarından, birbirleriyle didişen partili haberlerinden bir haftacık olsun uzak kaldık. Ama her güzel şeyin de bir sonu var. Bugün yine o bildik hayata dönüyoruz. Biraz zor olacak ama, alışacağız…

 

ZİRVEDEKİLER
Kutlay Erk:  “İşin özü, ilericiler ileriyi göremeden siyaset yaparsa ilerleyeceği ve ilerleteceği bir illüzyondur; bu illüzyona kapılanlar uyandığında soru sormak hakkını da kendilerinde sorgulamalıdır. Esas olan günahı dağıtmak ve sevabı toplamak değil, günahı sahiplenip sevabı paylaşmaktır. Görev de CTP’nin değerlerinin unutulmamasını sağlamaktır…”.

DİPTEKİLER
Andreas Mavroyannis: Rum müzakereci Andreas Mavroyannis, “Türkiye Maraş’ı iade etmeden AB yolunda ilerleyemez” buyurmuş ve Ankara’nın bir jest yaparak, Maraş’ı kendilerine vermesini talep etmiş. Bunun, Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde yardımcı olacağını savunan Rum müzakereci, aksi halde Türkiye’nin bu yolda herhangi bir ilerleme kaydedemeyeceğini de iddia etmiş. Ne iyi niyetli bir politika… İyi niyetlerini şantajla ortaya koyuyorlar.

Güzelyurt’ta Aziz Mamas (St. Mamas) Kilisesi’nin avlusunda çay, kahve hizmeti veren Sebahattin Sezer, boş zamanlarında el becerilerini geliştiriyor. Sezer’in kibrit çöpünden ve kartondan yaptığı maketler büyük ilgili görüyor

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar