Biz Neden Olamıyoruz? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Biz Neden Olamıyoruz?

nazar erişkin

“Olmak” üzerine çok kafa yoran bir milletiz. Kendimizi bilmeye başladığımız günden beri memleketin halinin ne olacağı konuşuluyor. Çocukken bizlere en çok büyüyünce ne olacağımız soruluyor. Astronot, itfaiyeci gibi çocuk aklın fantezi dünyasında gezinip, neticede memur oluyor ya da olmak istiyoruz. Dünya görüşümüz nedeniyle, ya oncu ya da buncu olmakla itham ediliyoruz. “Ben seçilirsem şunlar şunlar bir tamam olacak” diyenlere her defasında kanıyoruz. Kendi hayatımızda da genelde “olur abi hallederiz” deyip deyip halledilememiş işleri sürekli “oldurmaya” çalışıyoruz. Sadece “olmak” ile ilgili değil, olamamak ile ilgili de sorulara muhatap oluyoruz. Belli bir yaşa gelince evli olup olmadığımız; evlenmişsek anne/baba olup olmadığımız üzerinden yorumlara maruz kalıyoruz. Genel geçerin uyduğu kurallara uymazsak “marjinal”; cinsiyet kalıplarına/atamalarına ters düşersek “pu.t, i.ne vs.” oluyoruz. Olmayan yolu, okulu, hastaneyi dert ediyor, kalan iki gram aklımızdan da olma riskini göz alıyoruz.

Peki “olmak” işine bu kadar takık yaşarken sonuca bakınca ne görüyoruz dersiniz? Sizi bilmem ama ben aklınıza gelebilecek her konu “olmamışlık” görüyorum. Kamu hizmetinden tutun da gönülsüz de olsa özelden satın almaya alıştıklarımıza; sosyal hayattan tutun da  genel mânâda iş hayatına, siyasetçisinden tutun da sendikacısı olamadık biz. En başında da toplum olamamışlığın verdiği bir derin ıstırap; tabi hissedene…


Üzerimize çöken karabasan hissi yetmezmiş gibi, bu hafta bir de elektriksiz kalmanın üzerimize bindirdiği ağırlık “olmak” konusunu düşündürüyor bana. Varoluşsal krizlere gebe olmam gereken yaşlara adım attığımı kabul ediyorum da; benimki daha çok yaşadığım coğrafyanın olur olmaz nedenler yaratmak suretiyle çanak tuttuğu memleketsel krizler. Şunun adını koyalım; 2023 yılında her ne isterse olsun, elektriksiz kalmamızın hiç bir mantıklı gerekçesi olamaz. Bunu Kıb-Tek ve AKSA konusunda sayısız program yapmış, sayısız yazı yazmış ve her birinde de hepimize ait olan Kıb-Tek’e yatırımın elzem olduğunu vurgulamış bir haberci bundan da önemlisi neyin ne amaçla yapıldığının son derece farkında olan bir yurttaş olarak yazıyorum. Yani diyorum ki asla “özelleştirilsin de kurtulalım” yanlısı olmayan ben; yurttaşı yanına değil karşısına alan; nedeni ne olursa olsun yurttaşı mağdur eden bir kavgada kazananın kim olacağını öngördüğümden; bugün yaşadığımız sıkıntının el ovuşturanının tam da özelleştirme ve yok etme sevdalıları olduğu bilinciyle bu harç tutmaz diyorum. Hiç bir haklı mücadele küçük bebeği olanı; cihaza bağımlı yaşayanı, hastayı, emekçiyi zaten içinden geçtiğimiz olumsuz süreçte daha da dibe çekerek olmaz; olmamıştır, olmayacaktır. Peki mücadele şekli ne olmalı? Buna kafa patlatmaya varım. Başka ülkelerde hayatın durduğu, tüm hizmetlerin donduğu eylemlerden örnek verenler var. Çok güzel ve yerinde bir örneklem. Ancak yukarıda sıraladığım “olamama” hali burada da kendini göstermiyor mu sizce? Yani henüz toplum olmayı becerememiş bizlerin karşısına muhalefetin her bir unsurunun örgütlenip yekpare bir şekilde hareket ettiği bir eylemle mi çıkıldı? AKSA için adrese teslim yapılmak istenen yasa değişikliği, halkın geneline net bir şekilde anlatılarak eylemlere katılımı sağlanabildi mi? Mücadele ile ilgili yol haritası belirlenip kamuoyu ile paylaşıldı mı? Yurttaş mağdur edileceğine sistemsizlik abidesi bu yapının ağababalarının mağdur edilmesi yani halka bu sorunun esas sorumlularına bedel ödetileceği mesajı verilebildi mi? Soruların tümünün yanıtını siz de ben de biliyoruz. Tıpkı Kıb- Tek’in neden bugün bu duruma düşürüldüğünü bildiğimiz gibi. Ama hem bunu yapanlar hem de buna karşı olup halkı mağdur edenler 180 derece farklı noktalardan aynı ekmeğe sürüyorlar yağı. O ekmeğin adını da yine hepimiz biliyoruz. AKSA!

Diyeceğim o ki; ne sendikasına ne siyasetçisine ne de kurumlarına güveni yoktur halkın. “Ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganlarının içi de boştur. “Sen yanmasam, ben yanmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diye soruyor şair. Ama maalesef bu toplumda birileri tüm bedeniyle her daim ateşe atılırken; birilerinin parmağının ucu sıçrayan kıvılcıma değse en çok onun sesi çıkıyor. Kimsenin karnından konuşmadığı, perde gerisi hesapların olmadığı ve yanacaksak bir kerede herkesin yanacağı bir sayfa açılacaksa samimi bir şekilde, en ön saflar için yazın adımı baş köşeye. Ama bu düzende herkesin keyfi bir şekilde yerinde.

Cuma Günü Cumhurbaşkanlığı’ndan Arandım…

Telefonumdaki cevapsız aramaya döndüğümde son derece kibar bir ses ve üslupla karşılaştım. Kendini tanıttığında doğrusu biraz şaşırdım. Çünkü Cumhurbaşkanlığı’ndan aranıyordum ve takip edebildiğim kadarıyla son dönem oradan yükselen daima atarlı ses ile konuştuğum kişinin üslubu hiç örtüşmüyordu. Ne hakaret duydum ne Rum-Yunan ikilisinin uşağı ilan edildim ne de aba altından sopa gösterilip davayla tehdit edildim. Doğrusu orada, olması gerektiği gibi bir üslupla diyalog kurabilen halkla ilişkiler/basın birimi çalışanlarının da olduğunu fark edince sevindim.

Konu ne miydi? Kaderin cilvesine bakın ki; haftada bir yazılarımı sizlerle buluşturma şansı bulduğum sevgili gazetem Havadis, 30 Mart Perşembe günkü sayısında, Ersin Tatar’ın uğradığı protesto nedeniyle bizde değil belki ama Türkiye’de pek bir gündem olan Londra seyahatinin maliyetini haberleştirirken; Sibel Tatar’ın da kendisine eşlik ettiğini yazmıştı. 31 Mart Cuma günü ise logo yanından bir tekzip yayınlayarak Sibel Tatar’ın bu ziyarette yer almadığını duyurdu. Perşembe günü Genç TV’de yaptığım Bugüne Dair programında ziyarette Sibel Tatar’ın da yer aldığını okumam ama Cuma günü yer almadığı düzeltmesini okumamam nedeniyle konu seyircilerimin doğru habere ulaşması bakımından “bilgime getirildi”. İyi de edildi. Pazartesi günü yayında bu bilgiyi paylaştım. Bu sayede Cumhurbaşkanlığında halen nezaketin, zarafetin ve doğru diyalog zeminine sahip insanların bizlerle iletişim kurabiliyor olduğunu öğrenmiş oldum.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
1
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar