Not: (Aşağıdaki yorumu henüz gerçekleşmeyen bir haber nedeniyle ve öncesi peşin yargımla yazıyorum.)
Haber şu: Başbakan Erhürman ile UBP Genel Başkanı Ersin Tatar “bir Tv. programında Kıbrıs siyasi sorununu (belki araya sıkıştırılacak sosyoekonomik sorunları) tartışacak.. Peşin yargımla “olumlu ve yararlı” bir “olay” diyorum.
Özellikle “iktidar-muhalefet” ilişkilerinde “kırılma ile aykırılığa” varan ve araya “Türkiye ile Türkiyeli-Kıbrıslı” ayırımcılığını da sokarak, “bütünsellikli” olması gereken ulusal davamızı parça körçe eden siyasi görüş ayrılıklarına, “iktidar-muhalefet” görüşleriyle kamuoyunun önünde neşter vurulması” yönünden faydalı olacağına inanıyorum.
ELBET iki yetkili ve sorumlu “siyasetçinin” program sonrası görüşlerini daha iyi öğreneceğiz de çok kısaca biz yine söylemek istediğimizi söylemiş olalım.
Siyasi yönden başından beridir en büyük zafiyetimizle dolayısıyla kaybımız, “toplumca hâlâ belirgin bir çözüm modelinin” sahibi ve savunucusu olamamamızdır!
Ne “Denktaş”ındır dedikleri “devlete” sahip çıktık ne de BM’lerin dayattığı fakat her defasında Rum tarafının “reddi” ile başarısızlığa uğrayan “federal sistem” konusunda karar verebildik!
Tutun ki iki cami arasında bi’namaz kalmışlığımızla hâlâ Rum tarafının yörüngelediği müzakere masasının tutsağı oluştan kurtulamadan, “Anastasiadis’in bukalemun gibi sürekli değiştirip renkten renge soktuğu “çözüm alternatifi maskaralıkların” peşinde koşturup duruyoruz!
Eğer arada Sn. Akıncı’nın “siyasi eşitlik olmazsa olmaz” çıkışı da olmasa diyeceğiz ki “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!”
HATIRLATAYIM: O kadar ki her halde büyük bir şaşkınlık olmalıdır, sonunda AB Parlamentosunda bize ayrılan iki sandalye için Güney’deki “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla KKTC’de seçim yapıyoruz. (Kimilerine göre gelecekteki federal sisteme hazırlanırken çapraz oylamaya da bu vesileyle hazırlık praktisi!)
Tabi insan sorar? “Neyiz biz Kuzey’de?
Belki Başbakan Erhürman ile UBP Başkanı Tatar cevaplarlar da öğreniriz!
**********
DEĞERLENDİRMELERDE DÖRTLÜ HÜKÜMET!
Bundan bir süre önce 2. Cumhurbaşkanı Mehmetali Talat bir röportajında “KKTC’nin genel durumunu yorumlarken bazı eleştirilerini şöyle ortaya koyduydu:
“Bu dörtlü koalisyon hükümeti (Eski hükümetlere bakarak en azından demek istiyordu) şeffaftır..”
ÖYLE mi? Evet ama olay bir yandan da şudur: “Eğer bir hükümet dört siyasi partiden oluşursa nasıl şeffaf olmaz ki?
Bu nedenle ekleme yapayım. İstense de bir yada iki parti hükümeti olgusunda “içe kapanık siyasetler sürdürülemez çünkü bizatihi denetim mekanizması siyasi partiler olgusunda kendi içlerinde reaksiyon gösterirler! (Ben bu nedenle yıllarca koalisyon hükümetlerinin yararlı olabileceğini yazdımdı ama çoğu zaman o yararı göremediğimi de itiraf etmeliyim!)
Nitekim dörtlü koalisyon hükümeti iç murakabesi nedeniyle (şimdilik) faydalı oluyor!
ANCAK Talat bir şey daha söyledi: “Uyum her şeyi halletmez!”
Etmediğini de görüyoruz! Hâlâ TC ile ekonomik anlaşma imzalanmadı! Mali ekonomik protokol bu nedenle çok gecikti. Hikmetinin ne olduğunu da bilen yok!
Çünkü geçmişten kalmışlığıyla biliniyor: İmzalanan Mali ve Ekonomik protokoller “özelleştirmeler” dolayısıyla “reformlar” üzerine kuruludur..
“Kıp-Tek,” “Telekomünikasyon” bunlardan..
Kİ hatırlatayım: Öncesinde Sunat Atun’un şimdilerde Enerji Bakanı Nami’nin lanse ettiği TC’den kablo ile Elektrik akımı olayı gündeme geldiğinde; yıllardır Güney’le askıda duran sorunlardan bir tanesini teşkil eden “karşılıklı elektrik transferini sağlayan bağlantının devam edip etmemesi olayı” şip şak çözülerek “devam” kararıyla noktalandı! (Yani Türkiye’ye gerek yok” mu diyelim!
ÖTE Yandan yine geçen günlerde Başbakan Erhürman “Hükümet geçici değildir” dedi! Ve ekledi. “Değişimi gerçekleştirme konusunda kararlıyız!”
Talat’a dönüyorum. “Hiç olmazsa diyordu Talat, bu koalisyon hükümeti öncesi UBP hükümetine göre zemzem suyu ile yıkanmış gibidir!”
Bu teşhisi, “UBP’nin koalisyon hükümetiyle Sn. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın canını çok sıkan Tatar’a ithaf ediyorum!”
İlk seçimde iktidara oynayacak da artık şunu da açık yüreklilikle söylemesi gerekmez mi? “Yeni bir UBP ile yeniden kurulacak yeni bir KKTC..
HER şeye karşın dörtlü koalisyon için şunu söyleyebiliriz. Alışılmışın dışındaki değişiklik yasalarıyla bozulan düzeni yeniden tesis etmek ve “hukukun üstünlüğünü” üstün kılmak için ciddiyetle çalışıyor..
Reform nitelikli “Değişimler” her zaman sancılı olmuştur. Olması da gerekir çünkü halkın bu değişimleri sindirmesi için yaşaması gerekir.
**********
KISACA TAKILDIKLARIM:
Atatürk “istikbal göklerdedir” diyordu.
Biz KTHY’ını batıralı beridir göklere bakmaktan bile çekinip korkar olduk ki bu “nedenden” olmalı bir gün bu memlekete de yağmur yağabileceğini, sellerin oluşabileceğini hiç düşünemedikti! Sonucunu acılar içinde görüp yaşadık!
Derken: Yeni bir umutla doğrulduk. Kırk yıldır siyasi kaderini değiştiremediğimiz Kuzey Kıbrıs’ın şimdi DNA’sıyla oynamaya başladık ki “hayatta en hakiki mürşit olan babutsamızın” varlık nedenini çözüp adadaki bağımsızlığımızla egemenliğimizin ispatı olarak çakacağız..
…ÖTE yandan (ileride Köşemizin konusu olacak da şimdi kısaca değinelim:)
Maliye Bakanlığı KKTC’de Yaşam Kalitesi ve Varlık araştırması yaptırdı ki geliri orta düzeyde olan kesim yüzde 27.5 çıktı! Hanelerin yüzde 66’sının ise geliri düşük!
Sadece yüzde 18’lik bir kesimin çok geliri var.. Kısaca hâlâ “fakir ülkeyiz!”