“Siyasi eşitlik” üzerine.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

“Siyasi eşitlik” üzerine..

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Sürüp giden çözümsüzlük nedeniyle hâlâ  “mücadele toplumuyuz.”

Gerçekte tüm siyasi ve sosyoekonomik planlarımızla programlarımız bu “mücadele” esas alınarak oluşturulmalı ama  kendi paramızın bile sahibi olmadığımız gerçeklerde “küçük Amerika”yı oynamaktayız! Üstelik KKTC’i Türkiye’den başka tek bir dünya devleti bile tanımazken!


Lafın kısası Kıbrıs’ın Kuzey’inde “varlık savaşımı” veriyoruz ama bunu çok da ciddiye aldığımız söylenemez…

Buna karşın   “yaşanıldığı” için bilinen gerçeklerdir. Ben yeniden vurgularken, “bu nedenle” diyeceğim, “lamı cimi yok ulusal konsensusa çok ihtiyacımız vardır..”

“SİYASİ eşitliğe” bu görüş prespektifinden bakıyorum.  Olası bir çözümün kesinlikle “siyasi eşitlik” içermesi gerekir.

Nitekim, kuşaklar ötesi mücadele dönemlerinden başlayarak bugünlere kadar Rum toplumuna direnerek gelebilme gücünü gösterebilmişsek, bunu,  artık hatırlamadığımız o  “ulusal bütünseliklere” borçluyuz..

Örneğin şimdilerde de iktidarı muhalefeti ve tüm Sivil Toplum Örgütleriyle benimsenen yeni bir “ulusal bütünselik ideası” yarattık: “Siyasi eşitlik..”

Sanmıyorum ki marjinal bir iki karşı çıkışın ötesinde olası bir çözümde “siyasi eşitliği” savunmayan siyasi partilerimizle “birlik ve ötesi kuruluşlarımız”  olsun..

Neyse ki yıllar sonra Sn. Akıncı’nın da çabalarıyla “sloganlaştırılmış” bu

“siyasi çözüm” donesi artık toplumca paylaştığımız   ortak görüş haline geldi! (Nitekim eş dostla tartışırken en azından ve “nihayet” diyeceğimiz bir görüş birlikteliğinde  “siyasi eşitliğimiz vazgeçilmezdir” diyebiliyoruz..)

ANCAK  büyük oranda açılıma ve anlatıma ihtiyacı vardır. Ki konuya onca ilgime karşın, “nasıl bir siyasi eşitlik” sorusuna cevap veremem!

Çünkü verilecek cevap büyük oranda “federasyon” ana başlığı altında detaylandırılacak çözümün bir “unsuru” olacaktır.

O zaman Anastasiasdis gibi durup dururken (her halde adam bizi alay ediyordu) Desantralizasyondan söz edecek değiliz..

Ama “Konfederal” sistemden çok söz ettik ki şu anda “siyasi eşitlik” ilkesinde şekillenmeye başlıyor ama henüz “ham!”

NİTEKİM buna bağlı olarak daha önce de sözünü ettiğimce  elimin altında “Federal Devlet” adlı bir kitap var.

Zaman zaman açar ilgimi çeken bazı başlıkların altlarını okurum..  Doğrusu Amerika’dan tutun da İsviçre’ye, Kanada’nın Quebec’ine kadar  onlarca Federal Sistemle yönetilen ülkelere kıtlara takılırım ama Kıbrıs’ı hiç biri ile eşleştiremem!

Sonunda “kendimize özgüyüz” derim de artık “siyasi eşitliği” esasa alacak bir çözümün nasıl olacağını da anlatabilecek “siyasi bütünselliğe” ulaşabilmeliyiz zannediyorum.. Yani çözümün planı tutun ki “bizim eserimiz olmalıdır..”

**********

“ÇARPIK YAPILAŞMA” DERKEN…

Havadis  gazetesinde Duygu Alan toplumun şah damarında atması gereken can alıcı sorunları  sorularıyla deşerek iyi röportajlar çıkartıyor.

Sonuncusu Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer’di.

Sorulara verdiği yanıtlarını ilgiyle okudum. Üstelik  hem konunun hem de sorunun “başı” olması hasebiyle de  “inşaat sektörüne” ait   verdiği bilgileri “not defterime” kaydettim..

Gürcafer’in Samimiyetine, hele de 1974’lerden sonra “rant ekonomisinin” gemi azıya aldığı, Rum’un mallarının puanlarla alınıp satıldığı, yağma edildiği bir sürecin ardından; can’ı gönülden planlı yapılaşmayı  savunmasını, bu nedenle “emirnamelerin” gerekli olduğunu vurgulamasını doğru atılmış bir adım olarak değerlendirdim..

VE sordum: “Ey Cafer Gürcafer bugüne kadar neredeydin?”

Tüm o temenni ve iyi niyetli anlatımlarına karşın nasıl oldu da inşaat sektörünün de “yapıcısı” olduğu o “çarpık yapılaşmaları” önleme konusunda yıllar yılı tutuk kaldın?

Ve anca “yasakçı emirnameler” uygulaması söz konusu oldukta “kişisel çıkarlar değil toplum çıkarları önemlidir” diyebildin?

HAYIR! Vurgulayıp hatırlatmak istediklerimin tırnak kadarında bile keyif çatma eleştirim yoktur! Aksine Barış Harekâtından beridir sürüp gelen “yanlışlarımıza” katılan “imar iskân gelişimin” üzüntüsü vardır.

Yaratılan “rantın” sonuçta ekilebilir topraklarımızı bile yuttuğu gerçeği vardır!

Kör çar edilen sahillerimizin bir daha telafisi mümkün olmayan  yüz karamız haline gelmişliği vardır!

Gelip giden hükümetlerimizin  “arazi yağmasıyla çarpık yapılaşmaları” durdurmak için “Emirnameler” gibilerinden “yasakçı” tedbirler almak zorunda bırakılmaları vardır!

Çok kısaca ayağımızın bastığı toprakların yağmalanması kahrı vardır!

ÜSTELİK itiraf edelim: Bu konuda tedbir almakta çok geç kaldık! Bundan sonra mesela çok iyi bildiğim Mağusa beldesini Emirnamelere karşın nasıl kurtaracaksınız?

Bitti, yitti, gitti!   Artık ne yeşili vardır görebildiğiniz ne parkı vardır çocuklarınızla soluk alabileceğiniz!

Kent içinde okul yapacak boş devlet arazisi bile kalmadı. Buna karşın artık göklere tırmanan gökdelenleri vardır ama!

Bir de o “müthiş imar iskâna karşın” dökülen bir alt yapısı!

BÜTÜN bunlar 45 yılda oldu! Atatürk “az zamanda çok ve büyük işler yaptık” diye gururla vurgulardı nutuklarında kalkınan Türkiye’yi..

Ya biz? “Az zamanda çok ve büyük…” (Noktalı yerleri siz doldurun.)

Tabi ki Cafer Gürcafer haklıdır.  Evet bu memleketi plansız programsızlıklarda, kişisel çıkarlarda harcadık rezil ettik.

Fakat hepimizin de az veya çok suçu yok mudur bu çarpık gelişmede?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar