RODOS - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Seyahat

RODOS

Ada ülkesinden geldiğimden her daima adalar ilgi odağım olmuştur. Hangi ada olursa olsun konumu nerede olursa olsun mutlaka üç seyahatimden biri ada ülkesine olmuştur. İşte yine bir yaz günü seyahatimizi planlarken güzergahımız Ege denizinde bulunan bir ada olacaktı. Bu ada adına daha önce aşina olduğunuz RODOS’ adasıydı.

Marmaris veya Bodrum’dan düzenli olarak yapılan feribot veya katamaran seferleri ile adaya ulaşmak çok kolaydır. Kıbrıs’ın Girne limanı ile Taşucu arasındaki mesafeden çok daha yakındır. Böylece 42 deniz mili yerine 25 deniz mili uzaklığında olan bu yere yolculuk süresi de pek tabii ki çok daha kısadır. Marmaris’ten 50-55 dakika süren bir deniz yolculuğu sonrası kendinizi adada bulursunuz


. Adada konaklamak istemeyenler için, günü birlik deniz yolculuğu ile yapılan seferlerle bilet fiyatları €18 olup seyahat daha cazip hale getirilmiştir. Şunu da unutmamak gerekir ki bu ada Kuşadası’ndan kalkan pek çok cruise gemisinin Yunan Adaları programında dahil olan bir adadır. Eğer deniz yoluyla Rodos’a gitmek istemiyorsanız Larnaka’dan Atina aktarmalı Rodos Diagoros havalimanına da uçmak başka bir alternatiftir. Ege denizindeki on iki adanın en büyüğü olan Rodos, tüm bu adaların merkezi durumundadır. Adanın takribi nüfusu 150 bin civarında olup başkentinin nüfusu ise 60 bin civarındadır. Burada azınlıkta olan 3000 civarındaki nüfusu ile Türklerde yaşamaktadır. Ülke Yunanistan’ın bir adası olarak 1981 yılında Avrupa Birliğine girmiş olup 2001 yılından itibaren ise geçerli olan para birimi euro olmuştur.


Adanın başkenti ayni isimde olan Rodos şehridir. Adaya eğer deniz yoluyla gelmişseniz liman ağzındaki ‘Rodos Heykeli’ (Kolossos) bulunmaktaydı. Bu heykel MÖ280 yılında yapılmış olup Yunan Güneş Tanrısı Helios’ un heykeliydi. Dorlar tarafından yapılan bu heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği ancak depremler neticesinde bu heykelin yıkıldığı bilinenler arasındadır. Bu heykel 32 metre yükseklikte olup tunçtan yapılmıştı. ‘Artemis Heykeli’, ‘Babil’in Asma Bahçeleri’, ‘Halikarnas Mozalesi’ gibi ‘Rodos Heykeli’ de ‘Dünyanın 7 Harikası’ arasında yer almaktaydı. İngiliz Times Gazetesi bir haberinde bu heykelin 2000 yıl sonra yeniden yapılacağı ve yüksekliğinin eski heykel ile kıyaslanamayacağı kadar yüksek yani 150 metre olacağını yazmıştı. Bu proje için ayrılan bütçenin ise 183 milyon Euro olacağı yazılmıştı.

Aslında heykel için harcanacak meblağ büyük olsa da bu konuda yapılan analizlerde getirisinin çok daha yüksek olacağı hesaplanmıştır. Heykel tamamlandıktan sonra Rodos adasına yılda 35 milyon euro turizm geliri sağlanacağı hesaplanarak projeye başlanılmıştır. Şimdilerde ise, Rodos limanının iki tarafındaki sütun üstünde duran geyikler dikkat çekmektedir. Bu geyiklerin adları ’Elefos’ ve ’Elefina’ dır. Geyikler adanın simgesi olup Rodos’a şövalyeler tarafından Türkiye’den 15.ci yüzyılda götürüldükleri sanılmaktadır. ‘Mandraki Limanı’ Rodos’un ana limanı olup burası marina olarak da kullanılmaktadır. Limanın en belirgin simgeleri arasında ise tıpkı Mykanos adasında olduğu gibi yel değirmenleridir.

Rodos adasındaki başkentin adı da Rodos’ dur. Şehir, eski şehir ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılır. Şehrin etrafı ise 4km uzunluğundaki kumtaşından yapılmış hisar ile çevrilidir. Bu surlardan içeriye giriş 6 kapıdan yapılmaktadır. Biz eski şehre girmek için Mağusa’ daki Canbulat kapısını andıran kapıyı seçmiştik. Şehrin etrafını çevreleyen bu surlar St. Jean Şövalyeleri (Hospitalier Şövalyeler) tarafından yapılmıştır. (Nitekim günümüzde Mağusa surlar içerisinde Hospitalier Şövalyeleri tarafından yapılan kilise var) Bu Şövalyeler kendilerine üs olarak Rodos adasını seçtiklerinden tarihte Rodos Şövalyeleri olarak da anılmışlardır. Şövalyeler zırhlarının üzerine giydikleri uzun yeleklerindeki beyaz haçlarla tanınmaktaydılar.

Şövalyelerin inşa ettiği bu kale duvarları, Fatih Sultan Mehmet döneminde, Osmanlı saldırılarına karşı direnerek ayakta kalmış ancak 1522 yılında ada Kanuni Sultan Süleyman’ın idaresine geçmiş böylelikle de Rodos Şövalyelerinin ada üzerindeki hakimiyetlerinin sonu olmuştur. Şövalyeler bu dönemde Rodos’tan ayrılarak Malta adasına yerleşmişlerdir. Eski Şehre girdikten sonra yolun sağ ve sol tarafında kuyumcular, sünger, zeytin ve zeytinden yapılmış çeşitli ürünler arasında hediyelik eşyaların satıldığı dükkanları görürsünüz. Bu dükkanlar küçüklüğü ve görüntüleri ile tıpkı Lefkoşa’daki Arasta’ da bulunan dükkanları andırmaktadır. Yol boyunca ilerlediğinizde karşınıza Meydanın ortasına yapılmış bir çeşme çıkar. Bu çeşme ‘Hipokrat Çeşmesi’ olarak bilinir. Özellikle akşam saatlerinde burada bulunan tavernaların tamamen dolduğunu ve her birinden nefis yemek kokuları arasından sirtaki başta olmak üzere pek çok Yunan Müziklerinin çalınıp oynandığına şahit olursunuz. Hipokrat Meydanından hafif yukarı doğru çıktığınız zaman ise karşınıza bir saat kulesi çıkacaktır.

Adada dolaşırken Osmanlı döneminden kalma camii, çeşme, hamam gibi tarihi eserlerde görürsünüz. Yine Osmanlı döneminden kalma Sultan Süleyman İmareti ve Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi gibi tarihi binalarda bu eserler arasında başı çeker. Orta Çağda şövalyeler, Eski Şehirdeki Şövalyeler sokağında toplanırlardı. Sizde bu bölgede dolaşırsanız etrafınızdaki binalarda hala daha Şövalye bayraklarının dalgalandığını görürsünüz. 1912 yılında İtalyanlarla Osmanlılar arasında imzalanan Uşi anlaşmasına kadar Rodos Osmanlı idaresinde kalmıştır.

Rodos Kalesi (Büyük Efendi veya Büyük Üstatlar Sarayı) gotik yapı tarzıdır.Kaleye giriş ücreti €6’dur. Rodos Şövalyelerine ait olan yer farklı dönemlerde hisar, saray, karargâh ve kale olarak kullanılmıştır. Rodos’un, Osmanlılar sonrası İtalyanlar tarafından alınması ile 1937-1940 yıllarında İtalyan mimar Vittorio Mesturino sarayın hasar gören yerlerini restore etti. Burası bir dönemler İtalyan Kralı III. Victor Emmanuel’ in tatil yeri oldu. Yine İtalya’nın eski başkanlarından olan Benito Mussolini’ de burada kalmış. Kale girişinin yakınında bulunan büyük bir levha üzerinde Benito Mussolini’ nin adını okursunuz. Bugün müze olarak halka açık olan kale, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.


Adanın doğusuna doğru kara yolundan devam ederseniz şövalyeler tarafından inşa edilen Lindos köyüne varırsınız. Köye ulaşım virajlı yollardan geçerek yapılır. Ama siz bu köye karayolundan değil de deniz yolundan ulaşmayı tercih ederseniz o zaman Mandraki Limanından kalkan günlük gezi tekneleri sizin için bir başka alternatiftir. Bu yerleşim yeri tipik Yunan adalarına benzer. Daracık sokaklar arasında bulunan beyaz badanalı evlerin pencereleri ise mavi renktedir. Sürekli bakımları yapılan bu evlerin hiçbirinde sıvası düşmüş boyası kabarmış bir ev gözünüze çarpmaz. Bu binaları göze ve ruhunuza hitap edecek şekilde pırıl pırıl muhafaza etmeyi başarmışlardır. Binaların pek çoğu günümüzde ev olarak kullanılsa da aralarında kafe ve restoranlara dönüştürülenlerde olmuştur.

Lindos köyünün en yüksek binası ise ‘Panagia Kilise’sinin Çan Kulesi’dir. Adanın en önemli arkeolojik alanı ise en tepedeki ‘Athena Tapınağı’nın da bulunduğu Lindos Antik kentidir. Köyden tapınağın olduğu yere arabalarla gidilmediğinden ya yürüyerek veya köyde misafirlerini bekleyen eşek filosundan kiralayacağınız bir eşeğin sırtında gitmeyi göze almalısınız.
Adanın yine doğusunda bulunan ‘Faliraki’ ise bir başka yerleşim yeridir. Tıpkı Aya Napa’ da olduğu gibi burası Rodos’un eğlence merkezinin kalbinin attığı yerdir. Gençler, havanın kararması ile sabah güneşin doğuşuna kadar eğlencenin doruk noktasına ulaştığı, farklı diskolarda çılgınca dans ettikleri, karoeke yapıp, içkilerin tüketildiği barlar ve restoranların bulunduğu yer işte burasıdır. Burasının bir başka özelliği ise Avrupa’nın en büyükleri arasında yer alan devasa su parkı ‘Faliraki Water Park’ıdır. Bu yer günümüzde çocukların yanı sıra büyüklerin de ilgi odağı olmuştur. Su parkına Rodos merkezden gidiş /dönüş sağlanan transfer ile tüm gün boyunca parktan yararlanmak için ödeyeceğiniz toplam ücret kişi başı €20dur. Faliraki’ ye sadece 5 km uzaklıkta olan yer ise Kalithea’ dır.

Bu yer sıcak su kaplıcaları ile bilinir. Bugünlerde kapalı dahi olsalar İtalyan işgali döneminde inşa edilmiş olan spa tesisleri de ziyaret edilebilecek yerler arasındadır.
1912 yılında Hindistan’da doğan ve 1990 yılında ölen şair, roman ve oyun yazarı olan Lawrence Durrell, II. Dünya Savaşı sonrası bir süre Rodos’ta yaşamıştır. Tıpkı 1953-1956 yıllarında Bellapais’ teki yaşantısında Kıbrıs’la bütünleştiği gibi Rodos’taki yaşantısında ise Rodos ile bütünleşmiştir. Lawrence Durrell’ in en çok bilinen eserleri arasında bulunan ‘Prospero’s Cell’ Korfu, ‘Reflections On A Marine Cell’ Rodos ve ‘Bitter Lemon’ ise Kıbrıs’ta olmak üzere eserlerini 3 farklı adada kaleme almıştır. Yazarın adı ile eşleşen ‘Elli Plajı’, ‘Tsambi Plajı ’ve ’Faliraki Plajı’ Rodos’un en popüler yerlerinden olup adada mavi bayrak sahibi olan yerler arasındadır. Adada en bilinen koylar arasında pek tabii ki ‘Anthony Quin’ koyunu da atlamamak gerekir. Anthony Quin, ‘The Guns of Navarone’ filminin çekimi sırasında bu koyu çok beğenmiş ve daha sonra ise satın almıştır.
Rodos’un eşsiz güzellikte olan ve milyonlarca kelebeğin yaşadığı ‘Theologos’ köyündeki kelebek vadisi buraya giden kişileri hayretler içerisinde bırakmaktadır. €10 ödeyerek gezebileceğiniz bu vadide çok ender olan kelebek türlerini de görebilirsiniz. Vadi çam ağaçları ile kaplı olup içinde dereler ve şelaleler akmaktadır.

Bu arada vadide gezinirken dere üzerine kurulmuş asma köprülerden yürümek ise ayrı bir zevktir. Siz, siz olun kesinlikle Kelebek Vadisinde kelebekler arasında dolaşırken el çırpıp ıslık atmayınız. Aksi takdirde vadide sesin yankılanmasından dolayı oradaki kelebekleri korkutup korkuyla kaçmalarına neden olursunuz. Burada bulunan kelebekler kaçışları sırasında ise ağaçlara veya kayalıklara çarpıp ölebilirler. O nedenledir ki bu vadide gezerken mutlak surette size ayrılan patikalardan yürümeye ve sessiz kalmaya özen göstermelisiniz.

Rodos’u baştan başa ister kiralık arabanızla isterseniz de adada 2 hat üzerinde düzenli seferler yapan otobüslerle de gezebilirsiniz. Bu seferlerin birisi ring olarak adanın doğusundaki ikincisi ise adanın batı bölgesindeki yerleşim yerlerine ulaşım sağlamaktadır.

Bir tatil cenneti olan bu adada dilerseniz tarihi yerlerini gezip tarih bilginizi pekiştirir ayrıca da doğal güzellikteki plajlarda kendinizi berrak sulara atıp yüzersiniz. Ancak adadan ayrılmadan mutlaka Kelebek vadisine kadar uzanıp rengarenk kelebekler arasında vadide yürüyünüz.
Bir başka Şirince GEZİyorum ’da buluşuncaya kadar sevgiyle kalın….

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar