Türkiye’de son günlerde müfredatta yapılan ve yeni öğretim yılında yürürlüğe girecek değişiklikler eğitim gündemini oluşturuyor. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ismi ile görücüye çıkan müfredattaki yeni değişiklikler ile ilgili Türkiye Eğitim Bakanlığı görüş almaya devam ediyor.
Hatırlıyorum da 2017 yılında yapılan müfredat değişikliğinde “Evrim Teorisi”nin müfredattan çıkarılması tartışmalara neden olmuştu.
Türkiye Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, eski müfredatların, bilgiye erişimin zor olduğu dönemlerdeki “şu bilgiye de erişsin çocuklar” mantığıyla hazırlandığını ve bu nedenle de “Japonya ve İngiltere” gibi muadillerinden yüzde 50 ağır olduğunun tespit ettiklerini ve bu nedenle “%35 seyreltme” yoluna gidildiğini söylemiş.
Haklılık payı var sayın bakanın söylediklerinde ancak değişen müfredatlara baktığımda çoğunluğunun dini içerikli dersler olduğunu da görmekteyiz.
Peki bu değişiklikler KKTC’yi nasıl etkiler? Hiç etkilemez diyemem. Çünkü özellikle lise düzeyinde okutulan derslerin ders kitaplarının çoğu Türkiye’den geliyor. KKTC’de yerel kitaplar 8’inci sınıfa kadar yapılabilmişti.
Gerçi içinde bulunduğumuz öğretim yılı içerisinde bizim yerel kitaplarımızda, yazarlardan habersiz olarak yapılan değişiklikler geçtiğimiz aylarda gündemi epeyce meşgul etmişti. Dolayısı ile Türkiye’de müfredatta yaşanacak değişiklikler bir şekilde bizde de etkisini gösteriyor. Geçmiş tecrübeler bizlere bunu gösterdi.
Türkiye’de veya KKTC’de zaman zaman yapılan müfredat değişiklikleri elbette ki önemli ancak tüm bu çabaların değer bulması için iyi öğretmene ihtiyaç vardır. Birçok düşünür ve birçok akademisyenin söylediği gibi “en iyi müfredatı da yapsanız, en iyi teknolojiyi de getirseniz, en iyi alt yapıya da sahip olsanız; Eğitim sisteminiz öğretmeniniz kadar iyidir.”
Bugün Avrupa’da iş yükü en ağır olan ülkelerden İngiltere’deki öğretmenler işlerini bırakmak zorunda kalıyor. Ülkede ciddi öğretmen eksikliği yaşanırken öğretmen yardımcıları derslere girerek açık kapatılmaya çalışılıyor. Elbette ki bu durum eğitimin kalitesini de etkiliyor.
Öte yandan eğitimde adından çokça söz ettiren Finlandiya’da öğretmen olmak için master düzeyinde eğitim almanız gerekiyor. Yani “eğitim sisteminiz öğretmeniniz kadar iyidir” derken birileri boşuna söylememiş…
KKTC’de bu konuda durum nedir? İlköğretim için öğretmen yetiştiren Atatürk Öğretmen Akademisi var. Yaklaşık 90 yıllık bir geleneği var. Bir marka… Bugün sokağa çıksanız ve “Akademi’den mezun öğretmen mi istersiniz, yoksa başka yerden mezun mu istersiniz?” diye bir soru sorsanız, alacağınız cevapların %100’e yakını “Akademi mezunu” olacaktır.
Ortaöğretimde durum geçmişe oranla değişiklik göstermektedir. Türkiye’deki üniversitelere gidişin eskiye oranla çok azaldığını düşünürsek karşımıza farklı bir tablo çıkar.
Geçmişte mezuniyet bakımında ibre Türkiye’deki üniversitelerden yana iken, son 20 yılda bu ibre yavaş yavaş Kıbrıs’taki üniversitelere doğru da dönmeye başladı. Elbette ki KKTC’deki üniversitelerin birkaçı dışında eğitim kalitesi tartışılırken, mezunlarının kalitesinin tartışılması doğal olsa gerek…
Konunun başına dönecek olursak; Müfredat da önemli ancak öğretmen daha önemli…
