MANASTIR ve OHRİD - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Seyahat

MANASTIR ve OHRİD

Şirin Süha

2017 Şubat ayı henüz bitmişti ki acaba bu yıl Temmuz ayında nereye gitsek diye arayış içindeydik. Bu yılki gezimizi daha önceki yıllarda birlikte seyahat ettiğim 11 arkadaşımla yapacaktım. Az çok taslağı çıkmış ancak henüz netleşmemiş olan programı kesinleştirmek için Lefkoşa’ da tam 3 kez gurubumla toplanmıştık. Takvim yaprağı Temmuz 19’u gösterirken biz sabahın 05.40 ’daki uçuşumuz için bilet ve bagaj işlemlerini yapmak için Larnaka havalimanındaki ‘Agean HavaYollarının’ kontuarındaydık. 2 saat 5 dakika süren uçuşumuzun ardından Selanik’e vardık. Bir yıl önce yine Larnaka çıkışlı Selanik turunu dolu dolu yaptığımız için bu seyahatimizde Selanik şehrinde sadece gezimizin son günü kalacaktık. Güzergahımız, Manastır, Ohrid ve Üsküp’tü. 4 gece-5 gün olarak planladığımız bu gezimizde mümkün olduğunca bu yerleri dolu dolu gezmeyi hedefliyorduk. Bu haftaki yazı dizimde sizlere sadece Makedonya Cumhuriyeti’nde bulunan Manastır ve Ohrid’i haftaya ise Üsküp anılarımı sizlerle paylaşacağım.
Makedonya Cumhuriyeti 2005 yılında Avrupa Birliği üyelik sürecine başlamış olmasına rağmen henüz birliğe üye değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarına 90 güne, Türkiye Cumhuriyeti pasaportlarına ise 60 güne kadar vizesiz giriş hakkı vermektedir.
Selanik’ten Manastır’a karayolu ile gitmek 2 saat 45 dakika sürmüştü. Mola vererek rahat bir şekilde gitmek isterseniz bu süre biraz uzayabilir. Aracımız rahat, yerel rehberimiz Ali Bey ise bizimle anında kaynaşmış geçtiğimiz yerler hakkında bilgi vermeye başlamıştı. ‘Manastır’ Makedonya’nın 2.ci büyük şehri olup ülkenin güney batısında yer alır. Bu yerleşim yerinin Makedonca adı Manastır anlamına gelen ‘Bitola’ olarak bilinmektedir. Belki birçoğumuz bu yerin ismini daha önce duymamışız ama pek çoğumuzun okul yıllarından aşina olduğumuz bir türkü var…
Manastırın ortasında
Var bir havuz
Canım havuz
Dimetoka kızlarının hepsi de yavuz
Biz çalar oynarız


diye devam edip giden sözler bu yere ait bir Rumeli Türküsü’ dür. Şehrin tam ortasında bulunan bu havuzun kenarına oturup bizler de herkes gibi bir anı fotoğrafı çektirdik. Bu yerleşim yeri, Manastır Balkanlar ile Orta Avrupa arasında bir köprü ve güney batı Makedonya’nın ayni zamanda bir ekonomi ve sanayi merkezidir. Resmi dilleri Makedonca olmasına rağmen burada yaşayan ve Türkçe konuşan bir nüfus var. Manastır veya bir başka deyişle ‘Bitola’, 1.ci Murat döneminde Osmanlı idaresine girip 530 yıl bu idarede kaldıktan sonra 1912 yılındaki Balkan savaşları sonrası Osmanlı İmparatorluğundan ayrılmıştı. O dönemlerde İstanbul ve Selanik’ten sonra Balkanların en işlek ticaret merkezi sıfatına sahipti. Şirok Sokağı, Eski Çarşı (Osmanlı Bedesteni), Yeni Cami ve İshak Çelebi Camii ve çevresini gezip dolaştıktan sonra merkezdeki restoranlardan birinde kebaplarımızı yerken ayranlarımızı da yudumlayıp karnımızı doyurup gezmeye kaldığımız yerden devam ettik.


Mustafa Kemal Atatürk’ün mezun olduğu İdadiyi (Askeri Lise) ve bu binanın ikinci katında bulunan Atatürk Müzesi’ni de ziyaret etme şansını bulduk. Mustafa Kemal Atatürk için ayrılan bu anı odası 3 Ekim 1998 yılında açılmıştı ancak geçen yıllarda burası ziyaretçi akınına uğrayınca artık tadilatı da zorunlu hale gelmişti. Mayıs 2013 yılında odanın tadilat ve tefrişatı yapılmıştır. Oda içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafları, madalyaları, vecizeleri ve kişisel giysileri yanı sıra sürekli olarak hayatını ve zaferlerini gösteren belgesel filimler de gösterilmektedir. İdadi Lisesinde okuyan kişiler arasında Resne’li Niyazi Bey’de vardır. Kendisi, 2. Abdülhamit’e 1908 yılında Meşrutiyeti ilan ettiren ayaklanmanın liderlerinden olup ayrıca 31 Mart isyanını bastıran kişi olarak da bilinir. Jön Türk Devrimi’nin öncülerinden olan Niyazi Bey’in Fransa’daki Château de Chenonceau’ dan esinlenerek yaptırdığı Resne’deki kendi evini de güzergahımız doğrultusunda görüp Ohrid ’e devam ettik.
Ohrid Gölü, Avrupa’nın en eski ve en derin gölüdür. Gölün en derin noktası ise 288 metredir. Ülkede bulunan diğer iki göl ise ‘Presba’ ve ‘Doyran’ gölleridir. Şehir ve göl 1979 yılında UNESCO Dünya Mirası listelerine dahil edilmiştir. Bu yerleşim yerinin toplam nüfusu ise 55.000 civarındadır. Ohrid, Bulgar Krallığı topraklarında iken burası başkentti. Kısa bir yolculuk sonrası Ohrid ‘e vardığımızda Çınar Meydanı olarak bilinen yerde aracımızdan indik. Günün sonunda buluşma noktamız yine burası olacaktı. Çınar Meydanı’ndan aşağıya doğru inerseniz yolun sonunda sizi kocaman Ohrid Gölü karşılar. Bu kadar gelip de gölde bir tekne gezintisi yapmamak olmazdı. Kişi başı €10 verip bizlerde gurup olarak tekneyle göle açıldık. Her ne kadar Makedonya’nın para birimi Makedon dinarı olsa da burada Euro da geçmektedir. Göl’ ün 2/3 ü Makedonya’nın güney batısı, 1/3 ü ise Arnavutluk’un doğu toprakları arasında yer alır. Tekneden gördüğümüz tepelerdeki evlerin, kiliselerin ve kalenin manzarası muhteşemdi. Bizlerde önce tekneden gördüğümüz bu yerleri tekne sefası sonrası yürüyerek gezip görecektik. Ohrid Gölü kıyısı her zaman kalabalıktır. Restoran ve kafelerde oturacak yer bulmak biraz zordur. Eğer buradaki restoranlara önceden rezervasyon yaptırmamışsanız yüksek sezon diye tabir ettiğimiz yaz aylarında bu mekanlarda size sıranın gelmesi için 30 dakika ile 1 saat arası beklemeniz gerekebilir. Ohrid Gölü ve çevresi özellikle yaz aylarının gelmesiyle başta Türkiye olmak üzere hatta Kıbrıs dahi pek çok ülkeden turistlerin buraya akın ettikleri dönemdir.


Slav halkının kullandığı ‘Kiril’ alfabesinin doğduğu yer ayrıca alfabeyi yazan olarak bilinen 9. Yüzyıl Bizans keşişlerinden ‘Aziz Kirillos’ ve ‘Metodios Anit’ı hemen burada bulunur. Kiril alfabesi toplam 33 harften oluşmuş Latin ve Yunan alfabesinden sonra dünyada 3cü derecede yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu alfabeyi kullanan ülkeler arasında Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Kazakistan, Sırbistan gibi ülkeler başı çekmektedir. ‘ Ohrid Müzesi’, ‘Aya Sofya’,( 9.cu yüzyılda Boris Han tarafından yaptırılıp daha sonra 14.cü yüzyılda Osmanlı döneminde Cami’ye dönüştürülmüştür) ‘Samoil Kalesi’ ,(Ohri gölü kıyısına hakim tepenin üzerine inşa edilmiş bir Ortaçağ kalesidir) ve 12.yüzyılda yapılmış ‘Aziz Panteleimon Manastır’ı görülmesi gereken yerlerdendir. Bu arada Ohrid ‘i gezerken karşınıza Osmanlı eseri camiler ve evler çıkar. Çarşısı çok renkli ve kalabalıktır. Özellikle meydanında seyyar satıcıların tezgahlarını kurup hediyelik eşya sattıklarını görürsünüz. Bu bölgenin en önemli hediyelik eşyaları arasında ilk sırayı ‘Ohrid İncisi’ alır. Bu incinin hammaddesi sedeftir, bildiğimiz inci gibi istridyeden çıkmaz. Bu sedefin üzerine Ohrid Gölünde yaşayan ‘Plaşica’ balığının pullarından elde edilen sıvı sürülür. İnci’den yapılmış küpe, yüzük, kolye, bileklik gibi takılar seyyar tezgahlarda veya dükkanlarda satılır. Genelde bu takılar beyaz, gri veya pembe renktedirler. Fiyatları ise €5 ‘dan başlayıp büyüklüklerine göre değişmektedir. Ben ve gurubumdaki arkadaşlar günün sonunda önce kendimize sonra da eş ve dostumuza hediye verilmek üzere çeşit çeşit bu takılardan almıştık. Günün yorgunluğu çökmüş ve toplanma saatimiz gelmişti. Otelimiz bulunduğumuz yerden uzakta değildi. Kısa istirahatımızın ardından ‘Makedon Gecesi ‘için yine yollardaydık. Bir başka deyişle bu Balkan gecesiydi. Birbirinden güzel yöresel kıyafetleri ile kızlar ve erkekler şarkı söyleyip, gece boyunca dans ettiler. Bizler de gece boyunca hem onları izledik hem de onlara eşlik ettik. Yöresel yemekler arasında musakka, köfte ve balık ilk sırayı alır. Bizler nefis yemekleri yiyip gecenin tadını fazlasıyla hep birlikte çıkardık. Ertesi günü dolu dolu geçirdiğimiz ’Manastır’ ve ‘Ohrid’ gezimizi tamamlayıp ‘ÜSKÜP’e doğru yola çıkma zamanımız gelmişti.
Haftaya Şirin’ce GEZİyorum’da ÜSKÜP ‘te buluşuncaya kadar esen kalın……

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar