Hüseyin’in Huvardalığını Çok Duyardım - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Röportaj

Hüseyin’in Huvardalığını Çok Duyardım

Hüseyin’in Huvardalığını Çok Duyardım

Ali Atamer: Sevgili Nesrin-Hüseyin Eker çifti öncelikle Beyarmudu’ndaki evinizde bizleri İçten ve samimi karşılamanız için çok teşekkürler. Yaklaşık 1 senedir sizleri programa konuk almak için sabırsızlıkla bekledik. Sanırım beklediğimize değecek bir röportaj olacak bugün. Tarihimize kültürümüze sizlerin anlatacaklarınızla bir imza daha atacağız umarım.

H.E: Takip ederim seni devamlı ve çok derinlere enen. Bugünde mi aynısı olacak. Yorma bizi çok.
N.E: Londra’da hep sizleri izlerik. Ben1938 Pergama doğumluyum. 9 kardeşik. Hocalardandır benim ailem. Hep burada yerleşiktir.
Ali Atamer: Nesrin teyze doğup büyüdüğün Beyarmudu köyünün her mahallesinde her köşesinde anıların vardır mutlaka. İstersen bu hatıraları canlandıralım tekrardan.
N.E:
Ne çocukluğumu ne de gençliğimi yaşadım. Çocuğukana ova işi yapardık. Eskiden orak biçerdik düveninan, elininan. Arpaları ezerdik savuracaydık hep elinan. Babamın 2 çifticisi vardı. Her gün sağacan hayvanları. Çocukken yarım saatlik yola eşeğinan goşardık. Eşeğe akarları doldururduk. Çünkü goyunlar gelecek su içsin. Biz bu işleri yapar ondan sonra giderdik okula. Bir gün galgamadık yataktan. Babam çağırır bize ama duymadık babamı. Babam gitti mandıraya. Babam goyunlardan geldiğinde biz daha hemen galkdıydık. Babam görünca bizi öyle çirpiynan vurdu bana. Hiç unutamam. Hiç çocukluk yaşamadık.
Ali Atamer: Nesrin teyze eskiyi anlatırken yüzündeki mutluluğu aynı heyecanı görüyorum. Hüseyin dayı senide tanısın okuyucularımız.
H.E:
Bende Pergamalıyım. İlkokula gittim ama diplomayı alamadım. En büyükleri ben idim. E o zamanda para gazanmak çok zordu. Kim çalışacaktı. Gızların elinden iş gelmezdi. Benden gayrı herkes gitti okula. Eskiden çiftlerle tek saban tarlaları sürerdik. Okuldan çıkarkanden giderdik tarlaya. Babam göndermedi sonraları. Daha sonraları baba mesleği makinistliğide öğrendim. Ama babam oraya da göndermedi. Merak saldım makinist yanına gideyim. Onada goymadı. Asıl ağır işler bana galdı.


Ali Atamer: Ova bahçe işi deyince aklıma bu köyde yetiştirilen ve buraya özgü patates işi vardı.
H.E:
Zamanında geçerliydi. Kırmızı topraklarımız vardı oralarda yetişe. Badadezleri nere götürsek götürelim kaparlardı satışı çok iyiydi. At arabası vardı goşardık arabaya cumartesi pazar yükledirdik badadezleri Rum köyüne giderdik. Orda bir papaz varıdı türkçe bilirdi. Bizim rahmetli hoca dedemizinan can ahbap. O gördümüzdü bize yardımcı olurdu badadezleri satalım. Ha bir da o zaman Larnakaya araplar getirirdi Halep yağı gemilerinan. Değiş tokuş olurdu. Köfünlerin içine badadezleri alırlardı yükledirlerdi gemilere giderlerdi.

Ali Atamer: Konu evliliğe geldiğinde Hüseyin dayımız içten içe güler. Elbet vardır herhalde güzel anılar.
H.E:
Olmasın Olur. Vardır tabi. Ben aslında nişanlıydım başka birisine. Biz onunla hiç görüşmedik. Belli nedenlerden dolayı bozuldu nişan. Aileden dolayı. O sıralar işte Nesrin teyzenle tanıştık. Ama daha eveli bilmezdik birbirimizi. Şimdi ben aslında içki sigara içerdim. Türkü söylerdim bilmem napardım. Şarkı söylerdim sesim güzeldi.
N:E: Hovardalık yapardım. Onu söylemez.
H.E: Gaynatam Ömer ustanın deli oğlu derdi bana. Deliliğim türkü söylerdim içki içerdim. Eskiden tiyatro da yapardık köyde ve köyler arası da.
N:E: Hüseyinin huvardalığını çok duyardım.
H.E: Huvardalık dediği şarkı türkü söylerdim da ondan. Ama laf aramızda arkamda çok varıdı.
N:E: Tiyatro yapardı ya ben onu tiyatroda gördüm. Daha önce kamyon sürerdi Hüseyin. Geldi kamyonunan köfünlere yükletmeye babadezleri. O saat gözü gözüme girdi. Ondan sonra bir daha bakamadım gözlerine. Daha sonra geldiler istediler. Hemen verdiler. Ne evet dedim ne hayır dedim. 14 yaşında ben çocuk neyi anlardım. Hüseyin da 22-23 yaşlarında. Ondan sonra hemen nişan olduk.
H.E: Annemler devreye girinca ben da dedim ne istersanız yapın. Biz bulacayık gayrı sana gızı dediler. Birda duyarım amcamın gızını alıyorlar bana. Olursa olsun dedim.

Ali Atamer: Nikahlılık dönemleriyle ilgili güzel anılarınız varmış.
N.E:
1955’de nikah gıydık. Fotoğafcıda bir anımız vardır. Omuzuma attı elini Hüseyin fotoğraf çekerkan. Babam resmi görünca ortalığı garıştırdı. Neçinmiş öyle fotoğraf çekmiştik. Ermeni Glaznerde çektik fotoğrafı.
Ali Atamer: Nesrin teyzeciğim Hüseyin dayımla nikahlanıp onu tanımaya başlayınca eşin hayal ettiğin gibi biri çıktı mıydı?
N.E: Evet. Huvardalığı bittiydi. Türkülerda tiyatrolar da bittiydi.
H:E: Doğru yola girdiydim Nesrini tanıdığımda artık.
N.E: Tiyatroda sesini beğendik aldık gendini
Al Atamer: Düğün kaç gün sürdü?
H.E:
1 hafta sürdü. Düğün evinde gadınlara çalarlardı. Bazan da gavede çalardılar yalnız erkeklere. Bazı gece da gadınlara çalarlardı çalgıyı. Mesela hamam dönmesi varıdı. Kına gecesi varıdı. Günlere bölerek haftayı tamamlarlardı. Lefkoşadan geldiydi çalgıcılar. Mehmetaliler derlerdi gözü görmezdi keman çalanın.
N.E: Topuz Emine de varıdı çalgı çalardı. Pazartesi tenha gecesi olurdu. Çalgı çalarlardı oynarlardı. İkinci gece Salı gavede çalarlardı. Çarşamba hamam dönerlerdi gecesi da kına olurdu. Perşembe günü da gelin olun giderdin eve. Cuma ise misafir gabul ederdin tekrardan.
Ali Atamer: Düğün başlamadan gelin tarafının bir takım hazırlıkları olurdu. Nelerdi bunlar?
N.E:
Yorgan gaplarlardı. 7 daneydi benim yorganım. Hep dedem o dikdi yorganları. Hala daha yorganlarını gullanırım Londrada. Ondan sonra gelin öne gadınlar arkada hamam dönmesi varıdı.
H.E: Sininin içine yaparlardı gınayı. Panerilerin içine gorlardı yemişleri. Gınayı alırlardı gezdirirlerdi İsteyen alırdı barmaklarına gordu. Parada atarlardı o zaman. Paralarda çalgıcılara giderdi. Davul zurna varıdı. Çatoz köyünden Garagözlüler geldiydi. Sirto hem zeybeği ince çalgıcılar yapardı. Gendi düğünümde oynattılardı beni hem da türkü da söylettilerdi bana.
Ali Atamer: Kıbrıs gelenek göreneklerimizi düşünürsek gelin ve güveyi muhabbetli bir ömür geçirsin diye palaz keserlerdi. Değil mi Dayıcığım?
H.E
: Rumlardan galmadıydı bu adetler. Hatta gollifa atarlardı damlara. Goncoloz gelecek diye yaparlardı. Rumlardan galmadır gollifa da.
N:E: Zaten Rumlarınan Türklerin benzer tarafı çok olduğunu düşünürüm.

Ali Atamer: Her Kıbrıslı Türkün ‘55’lerden ‘74’e Kadar acı hikayeleri unutulmayan yaşanmışlıkları var. Hatıranızda kalanlarıyla okuyucularımızla paylaşır mısınız?
H:E:
‘55’de çıktı EOKA. Daha eveli çok olay yoktu. Türk Rum gavgası diye bişey yoğudu ortada. Ama İngiliz başlattı. Ne vakıt İngiliz Türkleri polis, komando yazmaya başladı bu defa urumlarla Türkler karşı karşıya geldiler. Bizim büyüklerimiz bu yüzden TMT’yi gurmaya başladılar. O zaman Türkler tarafından başladı TMT. Daha önceden kararlaştırılmış bişeydi. Beni da aradılar Türkiye’deki eğitime gitmek için ama Polişmandım İngiliz üslerde diye gidemedim. Haliyle bu olaylara pek karışamadım. Köyümüzü korumak için görevlendirildim. Zor durumda da galmadık ama bazı aksaklıklarda oldu. Bizim bahçelerimiz Rumlarla garışıktı. 1-2 kişi öldürdüler bize bomba goydulardı.
N.E: Bizim ovalara Türk bahçelerine bomba goyarlardı. Bir motor evine da goydular. Patladı bomba öldüydü bir genç. Ertesi gün çoban goyunlarını suvarırkana motor evinin garşısında bomba patladı bacağını yaraladı.
Ali Atamer: Hüseyin dayıcığım savaşların insanlar üzerinde yıllarca akıllardan silinmeyecek kötü hatıraları izleri kalır. Sizler nasıl etkilendiniz o dönem?
H.E
: En çok zorluk çektiğimiz barikatlardaydı. Rum köyleriyle sarılmış durumdaydı bizim köy. Nereye gitsek her yerde barikatlar varıdı. Bazen meyvesiz sebzesiz de galırdık napsan eksiklikler olurdu. Fakir insanlar da gelirdi köye. Çok şükür açtık bunları.
N.E: ‘58’de oğlumu doğurdum. 3 aylık bebek hasta oldu. Oğlum ateşlerin içinde gucağımda çıktık sabahın 7’sinde bindik basa. Giderkan hastaneye barikatlarda Rumlar oyaladı bizi. Saat 2’de ancak gidebildik doktora. Ondan gelsin bu Rumların adını bile duymak istemem.
Ali Atamer: Nesrin teyzeciğim az önce bir olaydan bahsederken basa bindik gittik hastanaye dedi. Benim de aklıma Larnaka yolunda geçen kayıp otobüs olayını anımsattı. Bu olayla ilgili bildiklerin varsa anlatır mısın?
H.E: Benim bildiğim bu arkadaşların içinde polişman da vardı sivil da. Bunların hepsi bindiler geldiler Dikelyaya. Yarı yolda Rumların guvvatlı barikatları vardı. Otobüsü durdurdular aldılar götürdüler gendilerini. Geri gelmeyincalar İngiliz talep etti geri gelsinler. İngiliz barış gücüydü ama sadece isimde. Ben şöfördüm o zaman ve hükümet bizi cavuşunan görevlendirdi gittik kayıpların evlerine insanların bir iğnesine gadar aradık bulduk.
Ali Atamer: Geçmişini bilmeyen unutan toplumlar yok olmaya mahkumdur özdeyişinden yola çıkarak bir nebze olsun tarihimize kültürümüze katkıda bulunduk. Çok teşekkürler.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar