Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Poli

Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı

şikayet etmek
Pınar Cavlan
Pınar Çavlan

Hepimizin bildiği üzere, hemen herkesin her şeyden sürekli şikayet ettiği, ancak şikayet etmekten öteye gidenlerin azınlıkta olduğu bir toplumuz. Ve ben de şu anda bu cümle ile şikayet eden insanlardan yakındım bir anlamda. Yazımızın başlığı da “şikayet” kelimesinin sözlükteki açıklaması aslında: Hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı, sızlanma, yakınma…

 


Gün boyunca bizi rahatsız eden birçok olumsuz duyguyu, sızlanarak, söylenerek, homurdanarak dışa vuruyoruz. İşin garip yanı böylece rahatladığımızı zannediyoruz. İş yoğunluğu, sağlık problemleri, sorumlulukların ağırlığı, arkadaşlar, aileler, kalabalık, sistem, hükümet, aşk hayatımız, hayal kırıklıklarımız… Hep olumsuzlukları anlatıp yakınıyoruz. Mesela arkadaşımın bir konuşmasına denk geldim, giydiği elbiseyi çok sevdiğinden bahsederken araya (nasıl başardıysa) sağlık sorunlarını kattı ve şok oldum! İnanılır gibi değil! O kadar bir alışmışız ki şikayet etmeye; güzel bir şeylerden bahsederken bile araya yakınmalarımızı, sağlık sorunlarımızı serpiştirebiliyoruz. Sıradan bir diyalog içerisinde her an ağzımızdan böyle bir cümle çıkabiliyor!

Konuyu “gerçekleri konuşmak”, “realist olmak”, “polyanna olmamak”, “hayal aleminde yaşamamak” vb. adlandıran bir çok insan olduğu aşikar. Belki de siz de onlardan birisiniz şu anda. Pozitif düşünme, iyi düşün iyi olsun vb. şeyleri saçma bulan biri olabilirsiniz. Ancak işin bilimsel boyutuna baktığımızda, olumsuz bir şeyleri anlatırken modumuzun düşmesi, sinirlenmemiz vb. birçok duygusal durum ortaya çıkıyor. Nörobilimsel olarak yaklaşıldığında, herhangi bir konunun olumsuz yönünü düşündüğümüzde, konuştuğumuzda veya dinlediğimizde; beynimizdeki stres hormonları devreye giriyor; bu da en basiti çözüme yönelik bilişsel aktiviteyi kısıtlıyor. Bir şeyi deli gibi arayıp bulamadığınız ve aramadığınız bir anda olmadık bir yerde bulduğunuz zamanları düşünürseniz; bu kısıtlanma gözünüzde canlanarak netleşecektir.

Olumsuz ifadeleri ortadan kaldırarak daha olumlu ve daha güzel bir hayat elde etmek adına başlatılmış bir projeyle ilgili bir yazı okudum geçen gün! Dedim bunu biz de başlatmalıyız. Yazının içeriğinde sıklıkla hastalarıma söylediğim şeyleri buldum. Proje 1 ay boyunca şikayet etmeden yaşamak ve olumlu ifadeler kullanmak üzerine bir çalışma…  Denenebilir… Şikayetlerimizin azalması bile, olumlu gelişmeler ve çözümler üretebilmemiz adına bir adım olacaktır diye düşünüyorum. Ancak konuşma konusu tamamen şikayet üzerine olan kişiler biraz zorlanabilirler…

Kötü alışkanlıkları bırakmak oldukça zordur; hele farkında olmadığımız veya kabullenemediğimiz bir alışkanlığımız varsa, bundan kurtulmamız çok daha zordur. Belki kurtulmamıza yardımcı olacak birkaç ipucu olabilir.

 

Yakınmayı  tanımlamak

“Hava çok sıcak” dediğinizde, bu bir gözlem bilgisi oluyor. Eğer “çok sıcak yahu, usandım artık bu memleketten” diyorsanız, bu mükemmel bir şikayet cümlesi oluyor. Bu adada kime sorsanız bu memleketten usandığını duyabilirsiniz bu arada; kime sorsan “gaçacak bu adadan, yurtdışına!”

Şikayet dinlememek

Başka insanların hikayelerini dinlemek ve bunun stresine girmek tamamen gereksiz bir şeydir. Ne size ne karşınızdakine bir şey katmaz. Yakınmayı dinlerken beyninizde oluşan hormonal stres düzeyi, yakınırken olandan çok farklı olmuyor. Beyin aktivitesi iki durumda da birbirine çok yakın. Sigara gibi düşünün; aktif içici – pasif içici… Aktif şikayetçi – pasif dinleyici… İşiniz bunu gerektirebiliyor bazen, bazen hayatınızı birlikte geçirdiğiniz eşiniz, anneniz, iş arkadaşınız böyle birisi olabiliyor. O zaman da etkilenmeden dinlemeniz (umursuz görünmeyi göze alarak) ve “her şeyin bir nedeni bir de oluru vardır”ı kendinize hatırlatmanız işe yarayabilir. Eğer arkadaş ortamınızda böyle birileri varsa, derdini dinlemeyin demiyorum elbette – ancak sürekli negatifteyse bir insan birazcık mesafe iyi gelebilir belki de…

Kendi şikayetlerinizi belirlemek

Kendi söylediklerinize dikkat ederseniz, gün içinde farkına varırsanız her yakınmanızın; göreceksiniz ki düşündüğünüzden çok daha fazla şikayet ediyorsunuz aslında. Sorunları saptamak, en çok nelerden şikayet ettiğimizi fark etmek ve altında yatan nedeni araştırmak bile bizi yakınmadan geri çekebilir biraz da olsa. Nelerden yakındığımızın derinine inerek kaynağını bulmak,  rahatsızlık duyduğumuz esas duygumuzu netleştiriyor. Unutmayın ki, bir şeye aşırı tepki veriyorsanız, ya o tepki verdiğiniz şey canınızı yakmıştır daha önce, ya da siz o tepki verdiğiniz şeyin yerinde olmuşsunuzdur.

“Ama” – aman ha!

Aman ha – ama kelimesini kullanırken dikkat! Ama bahane kelimesidir. “Saçların fönlü çok güzel olmuş ama dalgalı da çok yakışır sana!” Eee? Siz fön çektirip düz saçlarla gelmişsiniz, bu cümle size ne ifade eder? Olmadı, beğenmedi… Neden? Çünkü “Ama” kelimesi önceki cümleyi iptal etti! Tersine çevirelim; hissiyatını değerlendirelim. “Dalgalı saç da yakışır sana ama saçların fönlü çok güzel olmuş” aynı kelimeler ve aynı şey söylendi. Etkisi daha farklı… Daha olumlu, daha ılımlı, daha şikayetsiz…

Zorunda olmak – iyi taraftan bakmak

İlla ki iyi bir yanı vardır en kötü şeyin bile… Olmasaydı daha iyiydi belki, ok.. ancak oldu artık. Mesela bana tedaviye gelmek zorunda olan hastalarım için “keşke hasta olmasalardı, ancak bak ne güzel tanışmış olduk”… Ya da erken kalkmak zorundaysanız, “offf gene sabahın köründen kalkıp şunu halletmem lazım, bu da var. Koşuşturacam”… Tamam da bunları yarın sabah yapacağın halde neden şu anda strese giriyorsun mesela? Erken kalkmış olacaksın, güne daha erken başlamış olacaksın. Normalde sabah 10’da kalkıyorsan, yarın saat 10’da kahveni yudumlarken o işini, bu ödemeni, bu görüşmeni halletmiş olacaksın; 3 işi bitirmiş olacaksın! Ya da trafik derdin olmayacak, çünkü erken kalkıp trafik olmayan saatte yol alacaksın.

Çözüm üretmek

Şikayet yerine çözüm üretmek… Yapıcı – yıkıcı olma meselesi… Sorunu sorun olarak anlatmak, üzerinde tepinmekten, etrafında dönmekten öteye gitmiyor. Çözüm için ne yapılabilir kısmında ise saplanıp kalmadan, bazen akışa bırakarak ilerlemek daha verimli sonuçlar oluşturabiliyor. Ben lisedeyken, ödevlerimde takıldığım yerde dövünüp debelenip çözemedim noktasına gelirdim; ve “anneeee” diye annemin yanına doğru elimde defterle yürürken, annem “efendim” dediği anda “tamam buldum” diyerek odama döndüğüm çok olmuştur benim. Bazen çözmeye çalıştığınız sorunun cevabı basittir, ancak siz etrafında dönmekten farkına varamazsınız. Çıkın dışına, yeniden girdiğinizde aydınlanırsınız…

 

Şikayetsiz, olumlu, enerji dolu bir hafta sonu diliyorum

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar