Ne virüslerin yabancısıyız ne mikropların. Salgın hastalıklarla da tanıştık hatta bizi öldürdüler bile.. Bu nedenle önce Allah’a sığındıktı sonra doktorlara..
Mesela daha yakın zamana kadar adamıza özgü anemik sorunumuz vardı. Talasemiya diğer adıyla Akdeniz anemisi.
Doğduktan sonra nice bebeklerin “ölümüne” neden olmuş, yaşamışlarsa canlarını yanmıştı. Kısaca “kansızlık” hastalığıydı..
Üstesinden geldik ama. Ki çok öncelerde verem de vardı Tifo da. Çiçek hastalığına hiç yabancı değildik.. Sıtma, ekinokok, kızamık… Say say bitmezdi!
Yani “adamız” cennet değildi! Şimdi “Korona Virüsü nedeniyle “benim geçmişim nedir ki” diyeceğim kadar “basit” olmasına karşın o geçmişte bile türlü çeşitli hastalıklardan kırılır ölürdük hatta..
Dolayısıyla dünyayı sarmış olsa da Korona Virüsüne” yeni bir olay yada “ansızın” meydana çıktı düşüncesinde bakamıyorum. Vardı ama uykudaydı. Onu uyandıracak şartlar olgunlaşıp kemale erdiklerinde faaliyete geçti..
ÇÜNKÜ tüm canlılar gibi onun da ölmeden önce arkasında neslini devam ettirecek bir doğurganlığa ihtiyacı vardı.. Ki şimdilerde İnsanı beğenip sevmiş olmalı o vücutlarda faaliyetini sürdürüyor! Sayesinde insanlar ölürken, o güçlenerek yayılıyor..
Ancak ilahi adalet Korona virüsü için de geçerlidir.. Eğer “baki kalan sadece Allah” ise Korona virüsü de göçecek.. Sadece “yok” olmayacak! Günü geldiğinde yine ortaya çıkacak ama nafile! Aşısı çoktan bulunmuş, tedbirler çoktan alınmış olacak! Ve daha gösterdiği anda “başı” ezilecek!
YUKARIDA yazdıklarım “fantastik” de olsa sonuçta örneği çok ama! Mesela şimdilerde Korona Virüsü nedeniyle bir zamanlar insanların “domuz gribinden” öldükleri de hatırlanıyor! “HINI” denilen grip de ölümlere neden olduydu!
Hatta internete girip baktım. Hâlâ dünyada aktif durumda 7 çeşit grip varmış.
…HER ne kadar bu Korona virüsü canımızı çok yakmışsa da bir gün çekip gideceği muhakkak. Yeniden geldiğinde ise bu kez “insandan” çok çekecek!..”
…SİZ asıl “büyük virüslere bakın: O dünya ülkelerinin liderlerine! Suriye’ye! Rusya’ya Çin’e! Ki bir gün aralarından biri düğmeye bastıkta, Dünya göçerken kim bilir parçaları kâinatın neresine taşınacak ki kesinlikle insansız!
****
OLAĞANÜSTÜLÜK KİME YARADI?
Dün; artık seçime kısa süre kaldığı için apolitik bir kişi olmama karşın, “Cumhurbaşkanları adaylarına “hadi bir de ben bakayım” dedim..
Doğrusu şu ki eğer önümüzdeki günlerde “virüsün” yarattığı bu kaotik ortamda bir yumuşama olmaz, korku dolu dikkatler dağılmaz, grip öneminden değer kaybetmezse… Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin anlamı kalmayacak!
KALDI ki “eğitimdeki” aksamaları da dikkate almalı: Çünkü “istikrarlı devamlılığı” gerektiren eğitim süreci de parça körçe oldu! Ki Nisan, Mayıs aylarında “ilk ve orta dereceli okul öğrencilerine adanmış “bayramları” da kutlanır.. Onlar da güme gidecek gibi!
ÖNÜMÜZDEKİ seçimlere bir de bu olağanüstü zuhuratlar yönünden bakıyorum. Ve diyorum ki “her ne kadar bozuk düzenlere” alışmış, “olağanüstü halleri” kanıksamışsak da bu “ortamda” propaganda unsurlarının yanına Ankara’nın da katkısını alarak katılan UBP’li Tatar, doğrusu seçime usulsüz de olsa şu kadar adım önde başlıyor!
YANİ hakçasına yazıyorum. “Sn. Akıncı’yı seçim kampanyaları sırasında boş böğründen vurmak için bundan daha müsait bir ortam olamazdı!” Keza Sn. Tatar’ı da “seçtirmek ve seçmek için!”
Doğrusu bu terslikten nasibini alacak adaylardan biri de “Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanıdır!”
***
ÖZERSAY’A BAKTIK!
Siyaset tarihimiz çok eski değildir ama kısa sürede “partisini seçmenlerin gönüllerinde yeşerten, sevdiren ve kabul ettiren Halkın Partisi, bana bir zamanların Rahmet’lik Burhan Nalbantoğlu’nun TKP’sini hatırlattıydı..
Nitekim O yılların TKP’si de memurun, öğretmenin, polisin, çiftçinin, işçinin partisiydi.. Arkasına aldığı güçlü Öğretmenler sendikalarıyla birlikte uçtuydu… Ki düşüşü de o kadar sert olduydu çünkü beklentilere cevap veremediydi.! Kısa sürede sayısını unuttuğumuz “Başkan” değiştirip gitgide eridiydi..
ŞİMDİLERİN Özersay’lı HP’ne aynen bir zamanların TKP’sine bakar gibi bakıyorum. Tek farkla “beklentileri” çok erken yedi!
Seçim öncesi vaatleri, sonrasında solgun ve dağılmış konfetiler gibi kaldı!
(VE hatırıma getirdi. TKP’nin son başkanı Durduran da son seçim kampanyasında Mağusa’daki meydanda, “Nereden buldun diye soracağız” haykırışından sonra, “Namık kemal Meydanında darağaçları kuracağız” bile dediydi! Doğrusu fena gittiydi ama!)
KUDRET Özersay oylarının bir kısmını işte o “nereden buldun” sloganının sahibi olarak derlediydi. Fakat hesap sormaya başladığında o destekçilerinden bir tekini arkasında bulamadı! Ki benzer hüsranı da İmar Planında yaşadı! Seçimlerden önce arkasını sıvayanlar sonrasında sırtlarını döndüler! (Sonuçta şerefli KKTC’de buluna buluna sadece iki yolsuz kişi bulundu!)
BINA karşın eğer başbakan Tatar yanı sıra Cumhurbaşkanlığına aday olmasaydı, “gelecekler” açısından hâlâ bir fırsatı vardı.
Ki bugüne kadar hiçbir siyasi parti, böyle bir Koalisyon hükümetinde böyle seçim aykırılığına düşmediydi..
Nitekim Özersay son kamu oyu yoklamalarında da Hükümete girerken yarattığı sinerjinin esamesine yaklaşamadı!
Eğer mucize olmazsa artık tek umudu 2. tura kalmasıdır ki her halde mümkün olmayacak..