Bir süre önce bir “araştırma şirketinin” anket sonuçlarından Berlin’deki üçlü zirveden Türk tarafının kazançlı çıkmadığı gibilerinden bir sonuç yayımlandıydı.
Oysa Berlin’e “çözüm müzakereleri” için değil “Beşli müzakerelerin” önünü açmak için gidildiydi, bu konuda mutabakata varıldıydı ki bu “yönüyle” her iki taraf için de kazanım söz konusudur.
(KESİN bir hüküm olmasa da Kıbrıs siyasi sorununda zaman zaman bilgi eksikliğinden kaynaklı yanlışlara düştüğümüz bir gerçektir. Fakat bir başka gerçek de “yetkili ve sorumluların” siyasi sorunla ilgili açıklamalarında çok cimri olduklarıdır! Süreç içinde olagelenlerin, konuşulup tartışılanların büyük bölümünü kendi “aidiyetlerinin kasalarına” kilitlerler! Zamanı geldiğinde kamuoyunu aydınlatma ve bilgilendirme toplantılarında uygunluğunca kullanırlar ki işittikçe “yok yahu demek öyleydi ha” diyerek hayrete düşeriz!)
KONUYA dönelim: Berlin’deki üçlü zirve toplantısından sonra tüm beklentiler 2020’nin ilk aylarında “beşli toplantıya” geçilmesiydi.
“Geçilmesiydi” diyorum! Çünkü aradan geçen günler içinde artık 5’li müzakereleri kadük duruma düşüren iki büyük olay yaşandı:
BİR: Türkiye Libya ile yaptığı anlaşma ile Doğu Akdeniz’deki “kıta sahanlığını” genişletirken hem Kıbrıs ile Yunanistan arasına adeta bir “barikat” çekti hem de kıta sahanlığı ile MEB’ni çoğalttı..
İKİ: TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Rum Yönetimi hariç, tüm ülkelerle anlaşma yapabiliriz dedi. (Yunanistan diye bir ayırım yapmadı ama Güney için restini çekti!)
BU gelişmelerin Beşli Zirve toplantısı olasılığını olumsuz etkileyeceği açık seçik ortada. Ki Anastasiadis’in paçası tutuştu ki ilk “yeter” feryadı ondan çıktı!
Dün medyada haberi salındıydı: Anastasiadis son günlerde “yüksek çıkan seslerin tonlarının düşürülmesini” önerirken “Türkiye gerilim istiyor, gerekli önlemleri alıyoruz…” açıklamasını yaptı.. Rum sözcüsü de “savaş istemiyoruz” dedi!..
EKLİYORUZ: Savaşı kim ister ki? Ancak eğer savaş’ın panzehirini yine savaş olasılıkları ile sürdürürseniz savaş kaçınılmazdır! Tek çare savaşı önleyecek barışçı anlaşmalar ve eğer adadaki Türk Rum halkları söz konusu ise hakçasına paylaşımlardır…
*****
BÜTÇEMİZ DE VAR!
Bütçe görüşmeleri başladı. Geçmişte bu tip “özel oturumlar” daha canlı renkli geçerdi. Gitgide hem vekillerin hem de halkın ilgisinden düştü. Çünkü kaç yıllardır yaşanan gerçek şudur:
“Kendi yerel bütçemizle ayakta durmamız mümkün değildir!”
Peki geçmişte durum ayni değil miydi? Hayır! KKTC’de “biz bize idik!” Ne Afrikalılar vardı neredeyse nüfusumuz kadar kalabalıklarıyla ne Yahudiler Ruslar vardı küme küme kolonileriyle! Ne de her köşede bir üniversite! Yada artık şöyle böyle her yıl bir milyona yaklaşan ziyaretçilerimizle!
YANİ KKTC kalabalıklaşıyor.. Kamu ihtiyaçlarıyla talepleri hastanelerden okullara, elektrikten suya, gıdadan ilaca, altyapılara kadar daha çok artıyor!
Bu nüfus çoğalmasına karşın “hizmetler, yatırımlar” yeterli olamıyor, artı tüketim misliyle üretimin gerisinde kalıyor..
BUNLAR zaten günlük hayatımıza da yansıyan ağır aksak taraflarımız. Buna bir de Türkiye’deki ekonomik ve mali kalkınma hamlelerine karşın nedense dur durak bilmeyen dövizin yükselmesi de eklendiğinde “ha babam ha deseniz de tabi ki yürümez at!”
O zaman “yıllık bütçeler” sadece “Devlet” oluş itibarımızı göstermelik de olsa kurtarmaya matuf gösterilerden ibaret kalmakta! Ki bundan önceki Dörtlü Koalisyon 2019 bütçesini borçlu geçirdiydi!
KISACA kendimize yetmediğimiz bir gerçek! Bu koşullar içinde bizim gibi toplumlar için olağan olmalı.
Olağan olmayan “her yıl denkleştiremediğimiz bütçeye karşın sonunda “muhtaç olduğumuz parayı gönderen Türkiye’ye karşı sürdürdüğümüz sahtekârlıktır!”
Kİ her gelen hükümet Ankara ile “Mali ve Ekonomik Protokoller imzalayıp yüzü suyu hürmetine TC’nin parasal katkısını cebellu etmekte, ancak köşeyi döner dönmez “ol alem öyle geldi böyle gider” diyerek hem akde vefasızlıkta altına imza attığı “protokolleri” savsaklamakta hem de tüm sorunların kaynağı olan “denetim mekanizmalarını” çalıştırmaktan sarfınazar eylemektedir!
UBP’si de böyle CTP’si de öteki ufarak koalisyon partileri de!
HA ne diyorduk? Bütçe görüşmeleri başladı! Yok ya hu!
*****
KISACA TAKILDIĞIM: (HAYDİ SEÇİM FESTİVALİNE!)
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığına soyunanlar kendilerini belli ettilerse de galiba “kamuoyu yoklamaları” erken başladı!
Üstelik, “yarın seçim yapılsa” denilerek “siyasi partilere” yönelik tahminleri de yanına alarak!
Belli ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar sürdürülecek anketlerin miyarı bu şimdiki anketler olacak!
BUNA karşın merak ediyorum: Kampanya boyunca (Sn. Akıncı’nın ne söyleyip vaat edeceğini biliyorum da) mesela Tatar ne söyleyip vaat edecek? Yada Erhürman aday olursa gelecek için nasıl bir politika izleyecek? Artık “potada” yeri olan YDP Başkanı Arıklı “TC kökenli seçmenleriyle nasıl bir kampanya yürütecek?”
Talat, Siber aday olacaklar mı? Bu konuda CTP nasıl karar verecek?
Doğrusu Kıbrıs Türk halkını belki sosyoekonomik yönden güzel günler beklemiyor ama çok renkli ve hengâmeli bir Cumhurbaşkanlığı seçimi beklediği muhakkak!