Finlandiya’da yönetim genç kadın liderlere emanet. Finlandiya’da geçen hafta Başbakan Antti Rinne’nin istifasının ardından Sanna Marin’in başbakanlığında kurulan yeni hükümet, meclisten güvenoyu aldı ve böylelikle 34 yaşındaki Sanna Marin, dünyanın en genç kadın başbakanı oldu. Yeni hükümette 12 kadın, 7 erkek bakan görev yapacak.
Koalisyon hükümetini oluşturan beş partinin de genel başkanları kadın.
Kadın isterse ve gereken desteği bulursa, her şeyi başarabileceğine dair en güzel örnek. Kadının siyasette kendini ıspatladığı bir ülke Finlandiya çünkü Marin, Finlandiya’nın 3. kadın Başbakanı.Sanna Marin’in başarılı olmasını canı gönülden diliyorum çünkü dünyanın en genç başbakanı olduğunu hatırlatanlara çok güzel bir cevap vermiştir: “Hiçbir zaman yaşımı yada cinsiyetimi düşünerek hareket etmedim. Benim için önemli olan hala siyasete atılma nedenlerim ve seçmenin son seçimlerde bize duyduğu güven.” işte böylesi duruşu olan kadınların başarı öykülerine tüm dünyanın ihtiyacı var!
Bizim de 34 yaşında, kadın bir başbakanımız olmasın mı? Olsun tabii.
Olmalı mı? Eğer bilgisi, donanımı ile öne çıkıyorsa neden olmasın?
Bizim ülkemizde ise oldum olası siyasette kadının yeri hep tartışılır. Oysa ülkemizde kadınlar siyaset dahil birçok meslek dalında çok başarılı yerlere gelmiştir. Hatta başbakan, bakan ve meclis başkanlığı yapmış kadınlarımızın yanında ağır iş dediğimiz ve erkekle özdeşleşen mermercilik ve otobüs şoförlüğü dahil birçok işte kadın temsiliyeti olan bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemizde siyasette kadın var ama yeterli değil! Niye mi? İleri demokrasi olarak kabul edilen ülkelerde kadınlarımız %40 – 50 arası oranlarda aktif siyasette yer almaktadır. Olması gereken de tam olarak budur.
Bizim ülkemizde toplum kadınlarımızı belli kalıplara koyarak, siyaset erkek işidir, kadınlarımız için uygunsuz bir ortamdır, deyip, koruma altına almaya çalışmakta ve kadını siyasetten uzaklaştırmaktadır. Tabii bunun nedenlerinden biri, bizim ülkemizde siyasetin maalesef meyhane masalarında şekillenmesidir. İnanılanın aksine kadının oy vermesi veya herhangi bir siyasi partiye üye olması onun siyasette yer aldığı anlamına gelmez. Sırf bu yüzden kadınlarımız hak ettikleri yeri bulmak için adım atmalı ve bende bu arenada varım demeli. Tabii tek başına kadının varım demesi yeter mi? Elbette ki hayır! Siyasi partilerin aday çıkardığı kadını benimseyip desteklemesi ve kazanması için uğraşması da gerekir.
Hükümet tarafından, kadının siyasete kazandırılması için atılan en büyük adım, cinsiyet kotasını hayata geçirmek oldu. Bana göre “Kadın kotası” söylenirken bile, içinde eşitsizlik barındıran, aslında kadınlara; siz yeterli değilsiniz mesajı veren, pozitif ayrımcılık olduğunu söylerken, erkeklerin kadınlara daha fazla tavır almasını sağlayan bir olgu. Kota geçtiğinden beri, kadınlar vasıflarına, niteliğine bakılarak değil yalnızca kotayı doldurmak için aday gösteriliyor. Şu an mecliste sadece 9 kadın ile temsil edilmemiz de aslında kotanın çalışmadığını gösteriyor. İddiamın sebebi ise tüm siyasi partiler aday listelerinin %40’ını kadın aday göstermek zorunda, peki niye seçilmiş kadın sayısı yalnızca 9 olarak kalıyor?
Niyet önemli, umarım bir gün kadın siyasette hak ettiği yeri alır.
Aslında hepimizin öğrenmesi gereken ne yaşın ne de cinsiyetin ülke yönetiminde önemi yok! İrade, vizyon, bilgi ve donanım olmadığı süreç içerisinde ülke yararı gözetilmeden atılan her adımın bedelini halk ödeyecektir.
İşte tam da bu noktada, ehil olmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Kimse yanlış anlamasın, aday olanların hepsinin profesör olmasına gerek yok tabii ki. Meclis’te her kesimin temsiliyeti önemli ama devlet yönetiminde liyakatın önemi yadsınamaz.
Bizim ülkemiz gibi her konuda dibe vurmuş ve mutlak başarıya ihtiyaç duyulan ülkelerde, bakan olarak görev alacak kişilerin bilgisi, birikimi ve tecrübesi önem kazanır.
