Çamura batan eğitim - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazar, Mayıs 5, 2024
KıbrısKöşe Yazarları

Çamura batan eğitim

Barış Uzunahmet

İlk yağmurlarla birlikte Erenköy Lisesi’ndeki prefabrik sınıfların çamur içinde kalması, geçtiğimiz hafta eğitim adına en çok konuşulan konulardan biri oldu. Sosyal medyada paylaşılan resimlerden de anlaşılacağı üzere prefabrik sınıflar ana binanın uzağında… Hangi akla hizmet ederek bu kadar uzağa konumlandırıldıklarını anlamak çok zor. Yani bu prefabrik sınıflar yerleştirilirken hiç mi uzman görüşü alınmadı?

Ergonomi diye bir bilim dalı var. Ergonomi insanın özelliklerini dikkate alarak uygun yaşam ve çalışma ortamını sağlamayı amaçlayan bir bilimdir. Çağdaş dünyada herhangi bir bina yapılırken binanın ergonomik olmasına dikkat edilir. Bizde ergonomik binaları ara da bulasın.


Şu anda okullarımızda 100 civarında prefabrik veya konteyner sınıflar mevcut. Bunlar hangi şekilde, nasıl, neler dikkate alınarak yerleştirildiklerini bilen yok. Her okul kendine göre yerleştirdi. Durum böyle olunca da Erenköy Lisesi’ndeki görüntü çıkar ortaya… Yani bu yerleştirmeler yapılırken hiç mi düşünülmez ki bu çocuklar kantine gidecek, tuvalete gidecek, ana binaya gidecek, teneffüse çıkacak ve tabii ki buralara nasıl gidilecek?

Sanki bunların olabileceğini tahmin etmişçesine bundan bir ay önce okulların açıldığı ilk günlerde yani18 Eylül’de bu köşede şu cümleleri yazdığım: “Mevcut okullarda zaten geçmişten kalan estetik yoksunu, çevreye uyumsuz ek binalar varken şimdi bir de gelişigüzel yerleştirilen konteyner sınıflar bunlara eklenmiş oldu. Bu konteyner sınıfın okullarda oyun alanlarını daralttığı, çocukların teneffüslerde rahat hareket alanlarını kısıtladığını biliyoruz. Yıllardır okullarda bu ek binaları veya benzeri yapıları yaparken birinci öncelik hep “ucuz olsun” anlayışı ile hareket edildiği için, her zaman estetikten yoksun olmuştur.”

En büyük korkum, depreme dayanıksız olduğu raporlanan okulların yerine, eğer bütçe ayrılmazsa yenilerinin yapılmayacağı ve bu prefabrik sınıflarda eğitimin uzun süre devam edeceğidir. Bu küçük ada yarısındaki okullarda 100 civarında prefabrik sınıf varsa, aslında durumumuz Türkiye’deki deprem bölgelerindeki prefabrik köyler ve okullardan pek farkımız yoktur demektir.

İşin ilginç tarafı tüm bu imkansızlık ve olumsuzluklar içerisinde ülkede bir de tam gün eğitim tartışması yaşanıyor. Ülkenin son 50 yılının büyük bir çoğunluğunda hükümette olan bugünkü hükümet edenler, bugünlerden çok daha iyi ortamlarda tam gün eğitim uygulamasını hayata geçirme cesaretini gösterememişti. Günümüzde en olmayacak koşullarda bunu zorlamanın manası nedir?

Aslında normal şartlarda neredeyse her ailenin destek vereceği tam gün eğitim konusunda ilk kez hükümet edenler veli desteğini kaybetmiş durumdadır.

Aslında biraz gerilere gidersek bu ülkede Şehit Ertuğrul İlkokulu’da bir süre pilot uygulama olarak denenen, veliler tarafından bile maddi destek sağlanan, bugünlere örnek olacak bir tam gün eğitim uygulaması vardır. Eksikleri var mıydı? Elbette vardı. Ancak bugün hükümet edenler, o güzelim uygulamanın eksiklerini gidermek yerine tamamen ortadan kaldırmıştı. Hem orda iki gün değil beş gün tam gün eğitim yapılıyordu. Dolayısı ile bugünlerde tam gün eğitim yapmaya niyetli olanlar biraz gerilere gidip Şht. Ertuğrul İlkokulu’ndaki uygulamaya bakabilirler. O dönemin okul müdürü Cemal Özyiğit hayattadır. Sorup öğrenebilirler. Sorup öğrenmek ayıp değil…

Sözün özü şu; 21’inci yüz yılda tam teşekküllü “tam gün eğitim” hayal ederken, prefabrik sınıflarda eğitimi sürdürmeye çalışıyoruz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar