Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, New York’a giderken yaptığı basın toplantısında şöyle bir cümle kullandı…
“Sayın Anastasiadis siyasi eşitliğimizi, etkin katılım perspektifiyle tam ve net bir şekilde kabul etmeye yanaşmamaya devam ediyordu… Sayın Lute’nin yürüttüğü çalışmalarda da maalesef Sayın Anastasiadis etkin katılım konusundaki retçi tavrını sürdürdü. Guterres çerçevesiyle ilgili olarak sulandırma girişimleri bir nebze olsun geriletilmiş olmakla beraber aslında henüz net bir şekilde referans kavramlarını alt alta koyup yazacak bir noktaya ulaşmamızı mümkün kılmadı Sayın Anastasiadis’in tavırları”…
Bundan bizim anladığımız, bu son süreçte, ikili görüşme de dahil, Anastasiadis özellikle siyasi eşitlik konusunda yan çizmeye devam etti ve asla uzlaşma noktasına gelinmedi.
Oysa dün onun Londra’dan bir açıklaması da basına yansıdı.
Çirkin bir çarpıtma, provokasyon…
Güya Cumhurbaşkanı Akıncı ile kendisi Lute’un hazırlamış olduğu nihai belge üzerinde anlaşmış, Ankara yorumlar ve eklemeler ortaya koyarak bunu yakmış… Özellikle siyasi eşitlik konusuna vurgu yaparak söylüyor. Sanki Akıncı, siyasi eşitlikte etkin katılımda ısrar etmemiş gibi bir hava yaratıyor.
Aslında istediği Türk tarafında görüş birliği olmadığı iddiasını sürdürerek, Akıncı’yı seçimler öncesinde Kıbrıs Türk kamuoyunun önüne atmak.
Hinliğe bakar mısınız…
Kuzey’i daha fazla kışkırtıp, karıştıracak, çözümden uzaklaştıracak; kendisi de sıkıştığı cendereden kurtulacak ve nihayette çözümsüzlük yolunda süre kazanacak…
ANASTASİADİS’İN UZLAŞMAZLIĞI GÜNEY’DE CİDDİ CİDDİ ELEŞTİRİLİYOR…
Anastasiadis’in, Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğine kendince yeni bir boyut getirerek, “kararlara etkin katılım”ı dışlayan politikası, anladığımız kadarıyla Rum tarafında da eleştiri konusu olmaya başlamış.
Tufan Erhürman, geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada, BM belgelerinde siyasi eşitliğin nasıl tanımlandığını, etkin-eşit katılımın vazgeçilmez olduğunu belgeleriyle ortaya koymuştu.
Rumlar arasında da konunun tartışıldığına dair bence önemli bir ipucu, Cyprus Mail gazetesinden Christos Panayiotides’in Klerides döneminin hükümet sözcüsü Mihail Papapetru’ya sorduğu sorunun içeriğinde var.
Panayiotides, “Anastasiades, Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs yeraltı zenginliklerinin yönetimine katılmasını, ısrarla reddediyor ve bu da Türkiye’yi kışkırtıyor. Bu pozisyonu nasıl değerlendirirsiniz?” sorusunu soruyor.
Cyprus Mail’de ve DİSİ’ye yakın Alithia gibi sağ bir gazetede yazan bir gazetecinin, Anastasiadis’in tutumunu sorgulaması, bunun Türkiye’yi kışkırtma anlamına geldiğini düşünmesi başlıbaşına bir olay.
Dahası, Eski Sözcü Papapetrou’nun cevabı.
Papapetrou, Anastasiadis’in eski başkan Spiros Kiprianu’nun taktiğini izlediğini söylüyor; “Ne zaman müzakerelerde Türkiye avantajlı bir duruma gelirse, işi çıkmaza sürmek”… Oysa yapılması gerekenin, yeni lisanlar verme ya da önceki müzakere süreçlerinde verdiği sözlerden cayma yerine, hızlı bir çözümü sağlayacak müzakereleri derhal başlatmak olduğunu, Türkiye ile sorunları gidermek için çözümden başka çare olmadığını söylüyor.
Münhasır Ekonomik Bölge tartışmalarının riskli olduğunu da açıkça söyleyen Papapetru, bu riski ortadan kaldırmanın yolunun da çözüm olduğunu özellikle vurguluyor.
Yani Anastasiadis’in hem siyasi eşitlik bahaneleri, hem de doğal gaz konusunda izlediği politika artık açıktan eleştiriliyor. Uzlaşmazın kim olduğunu farketmeye başlıyorlar gibi.
AKEL Genel Sekreteri Kiprianu da defalarca verdiği beyanatlarda, doğal gaz konusundaki kaosun ancak çözümle giderilebileceğini, çözümün de BM kararlarında belirtilen “siyasi eşitlik” üzerinden yapılması gerektiğini vurguladı…
Aklın yolu bir ama, her seferinde katı milliyetçi taban ve oy kaygısı, doğru kararlar verilmesini engelliyor ne yazık ki…
Bu AKEL için de böyle, diğerleri için de…
YERİN KULAĞI VAR
DAHA NE DESİN:
Cumhurbaşkanı Akıncı New York öncesi; “Biz ucu açık sonu gelmez müzakereler döneminin artık geçmişte kaldığı inancındayız. Bu yalnız bizim inancımız değil, BM Genel Sekreterliği’nin de görüşüdür. Uzayıp giden süreçler artık bizim işimiz değil. Kıbrıs Türk tarafına enerji ve mali politikalarda, federal bütçede söz hakkı tanımak istemezseniz bu bir federasyon olmaz, bu ortak karar verme mekanizması olmaz. Bu sadece bir üniter devlette olabilecek çoğunluğun kararıyla her şeyin olması demektir. Ortaklık anlayışı böyle olamaz, bu mümkün değildir” dedi. Bugünlerde “Akıncı bizi satacak, Türkiye’nin bilgisi dışında, Türkiye’ye rağmen Rumlara tavizler veriyor” diyenler bu sözlerini nasıl izah edecek?
ANASTASİADİS BİLDİĞİMİZ GİBİ:
“Kıbrıs Rum tarafının BM Genel Sekreteri’nin girişimini yıkacak taraf olmayacağına inandığını” söyleyen Rum lider Anastasiadis, “Ülke Türk tehdidi altındayken Kıbrıs’la ilgili bir konferans mümkün görünmüyor” diyerek aslında hiçbirimizi şaşırtmadı. Zaten farklı birşey söylese şaşardık. Siz bakmayın, “Biz siyasi eşitliği kabul ettik, siyasi eşitsizliği kabul edemeyeyiz” falan laflarına. Sanki bize lütufta bulunmuş havasına girerek, New York’taki zirve öncesi şirin görünmeye çalışıyor…
ADAY OLUR MU?:
Son zamanlarda en çok merak edilen ve cumhurbaşkanlığı için aday olmayacağını defalarca tekrar eden Başbakan Tatar, katıldığı bir tv programında “Siyaset beni nereye götürür bilmem. UBP’nin ne diyeceği çok önemli ” diyerek adaylık için yeşil ışık yaktı. Tatar’a rağmen partide öne çıkan görüş ve genel eğilim parti başkanının aday olması yönünde. Dün bazı UBP’lilerle konuştum. Tatar’ın bu sözlerini adaylık konusunda bir yumuşama ve geri adım olarak yorumladılar…
İKİ KERE DÜŞÜNMELİ:
Türkiye ziyareti sırasında gazetecilerle yaptığı söyleşide kullandığı bazı sözler nedeniyle eleştirilen Başbakan Tatar, her ne kadar “sözlerim çarpıtıldı” dese de, dünkü Milliyet gazetesi, Tatar’la röportajında “Türkiye’yi İstemiyor” başlığını kullandı. Demek sorumlu bir mevkideyseniz kullanacağınız kelimeleri iki defa düşünmek zorundasınız…
GÖZÜME Mİ; SİZE Mİ:
Bakan Faiz Sucuoğlu da Cumhurbaşkanı’nın gereksiz alınganlık yaptığını iddia ediyor. “Macera”… “Arkadaşlar” şunlar bunlar. Onca lafı bana söyleseler, ki arkamda bir halk iradesi olmadığı halde, çok daha sert tepki gösterirdim. Kim olsa bu tepkiyi verirdi. Hatta kendilerine böyle bir saldırı olsa ne yaparlardı acaba? Şimdi “alınganlık” diyerek, olayın seviyesini düşürmeye, kabahati yansıtmaya çalışıyorlar ama, benzer saldırıların da arkası gelmiyor. UBP’nin görüşlerine saygıyı, diğerlerine saygısızlık yaparak mı sağlayacaklar…
FİLİSTİN’E ÇOK ŞAŞIRMIŞLAR:
Türkiye ve KKTC’nin davet edilmediği Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na Mısır, Güney Kıbrıs, Ürdün, Yunanistan, İtalya, İsrail’in yanı sıra Filistin’in Enerji Bakanı da katıldı. Aslında olay yeni değildi. Forum kurulalı bir sene oluyor. Baktım, Türkiye’de yenile gündem olmuş. Şaşırmış görünüyorlar ya, ben de onların hallerine şaştım. Hele de CHP, dış politikada dostluk olmadığını bilmezmiş gibi…
ZİRVEDEKİLER
Dr. Gülgün Vaiz: “Ülkede çok fazla bir nüfus artışı var. 2015’den beri gelen tüm hükümetlerin önüne bu sorunla gidiyoruz, hepsine de temel sıkıntılarımızı anlattık. Artan nüfus bir gerçek… Ya bu hastane baştan aşağı gözden geçirilerek revizyon yapılacak, yeni bölümler açılıp bazı bölümler büyüyecek, ya da imkan sağlanıp yeni bir hastane yapılacak. Çünkü bu hastane yetmiyor”…(Yenidüzen)
DİPTEKİLER
Yasa Dışı Para Akışı Önlenemiyor: Kontrolsüz nüfus akışı derdimize, şimdilerde yasa dışı para akışı eklendi. MASAK raporlarına giren FETÖ paraları, Çiftlikbank dolandırıcılığı paraları, yasa dışı sanal bahis paraları. Bu sonuncunun sebebi de, dünyaya dağıtılacak olan paraları aktarmakmış. Bilgisi olanlar öyle söylüyor. KKTC’ye getirilmesi herhalde çok kolay ki, ilgili sitelere paralar buradan aktarılıyor. İşte son Adana operasyonunda yine aynı bulgu. Nasıl, hangi yolla geliyor; nasıl, hangi yolla dünyaya dağıtılıyor. Bunca örnekten sonra hala koparılamıyor bu bağlantı. Benim aklım almıyor…
