Ben De Gazeteciler Birliği’ni Selamlıyorum... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Ben De Gazeteciler Birliği’ni Selamlıyorum…

Köş, MoreketMehmet Moreket

kıbrıs-türk-gazeteciler-birliğiGazeteciler Birliği, “İnternet gazeteciliğine yönelik yeni medya sürecini saygıyla selamlarken, asalak ya da çalıntı haberlerle kirlik yaratanları onaylamamız mümkün değildir” diyerek, basın emekçilerinin emeğini sömürerek, haber çalan ve yaratılan değerler üzerinden haksız kazanç elde edenlere karşı yasal süreç başlatma kararı aldı…

Ben de onları saygıyla selamlıyorum.


Basın ahlakı diye bir şey vardır. Halkın yalan yanlış haber almasını basın kendi oto kontrolüyle engeller.

Basın özgürlüğü, herkesin kendini basın mensubu yerine koyabilmesi değildir. Kim basın mensubudur, kim değildir, dünyanın her yerinde bellidir…

Türkiye’de “Basın Ahlak Yasası” da var. Gazetecilerin kendilerinin uymayı kabul ettikleri, yasal dayanağı olmayan bir anlaşma… Uluslararası Basın Enstitüsü’nün ilkeleri üzerinden hazırlanan bir metin.

Gazetecilik mesleğinin, kişisel çıkar için kullanılmaması, ahlaka aykırı, iftira, hakaret içeren yayın yapılmaması, dinin istismar edilmemesi, yanlı haber yapılmaması, yalan haber yapılmaması gibi ilkeler var yasada… Orada da bu yasaya ne kadar uyulduğu şüpheli tabii…

Bizde ise, basın ahlak ilkeleri içselleştirilmiştir. Geleneksel olarak, önceki kuşakların uyduğu ahlaki değerlerdir,  gerçek basın emekçileri tarafından benimsenen yazılmamış kurallardır onlar. Bugüne kadar bu böyle gitti. Kimse kimsenin haberini çalmadı, yalan haber yayanlar zaten kısa sürede deşifre oldular… Ama artık internet çağında, bu ahlaki değerlerin korunmasının olanağı yok.

Sermayenin, medya sektörüne girmesi ne kadar can yakıyorsa, üç beş kuruş çıkar için haber hırsızlığı yapılması da o kadar can yakıyor…

Kim gerçekten basın mensubudur, kim çıkar için yayın yapar birbirine karışmış durumda.

Öyle ki, artık tamamen çağdışı kalmış, 1947’den kalma Fasıl 79 Basın Yasası’nın kuralları bile ayaklar altında…

Bir kaç dolara internet sitesi açan, habercilik yapıyor. Ülkemizde şu anda onlarcası faaliyette. O kadar pervasızlar ki, sosyal medyada her dakika sponsorlu reklamlarla sizin haberlerinizi yayıp, insanları çelebiliyorlar…

Çoğunun künyesi bile yok. Her türlü iftira, hakaret yer alıyor. Kalite yerlerde sürünüyor.

En önemlisi, gerçek basın kuruluşlarının ürettiği haberler çalınıyor, kopyalanıyor, dağıtılıyor. Asla kaynak belirtmeden.

Bazen kendi eski yazılarımı aramak için google’a baktığımda, adını sanını hiç duymadığım sitelerde yazılarımın günlük olarak yayınlandığını görürüm. Bu beni asla sevindirmez. Bilirim ki benim ve gazetemin emeği çalınmıştır…

Aslında devletin bir kaç kez giriştiği halde geri adım attığı bir konudur Basın Yasası’nı güncellemek.

Dahası, basın mesleğinin hekimlik gibi, mimarlık, mühendislik gibi bir meslek örgütü haline getirilmemesi.

Bunda bizim kendimizin de suçu var. Yıllarca doğru dürüst bir metin hazırlayıp iktidarların önüne koyamadık. Onların da çok umuru olmadı. Üstelik basın gibi muhataralı bir sektöre çomak sokmak hiç de işlerine gelmedi…

İşte tüm bu nedenlerle şimdi Gazeteciler Birliğinin oluşturduğu ‘Kurumsal Medya ve İnternet Gazeteciliği Komitesi’nin “Kıbrıs Türk basını, özelde internet gazeteciliği yürüten medyamız emek ve haber hırsızlığı başta olmak üzere ciddi bir tehdit altındadır. Buna daha fazla göz yummamak için harekete geçiyoruz”  sözlerinden, sadece hırsızların peşine düşeceklerini değil, basın mesleğinin çerçevesinin belirleneceği yeni bir Basın Yasası’nın da peşine düşeceklerini anlamak istiyorum. Gördüğüm kadarıyla böyle bir niyetleri de var…

Biz kendimizi korumazsak, bizi koruyan çıkmayacak…

 

YERİN KULAĞI VAR

ADALETE AYKIRI YASA OLAMAZ:

Hüseyin Ekmekçi, Kıb-Tek’te astronomik ek mesaileri ödeyenlerin, Kıb-Tek düşmanı olduğunu yazdı. Bence o kadar basit değil. Çünkü ceremesini ödeyen sadece Kıb-Tek değil, tüm vatandaşlar…  Ne toplu sözleşme, ne yasa buna izin veremez, vermemelidir. Her ne ise değiştirilmelidir. Böyle çarpıklık, böyle adaletsizlik, böyle bir haksız kazanç yasaya bağlanamaz. Öyle yasa, öyle sendikal hak olmaz. Sendika “TİS’e göre böyle ek mesai verilemez” diyor, öyleyse yapılan yasalara aykırı bir ödeme mi? Yani suç mu işlenmiş? Dahası, Sendika basına yansımadan önce bunu hiç mi duymamıştı..?

NASIL YANİ:

UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, hem “Buradayım, partim en iyi durumdadır” falan diyor, hem de “Partiyi parçalamak isteyenlere fırsat vermeyin” diyor. Yani kendi kendini yalanlamış oluyor. O Özgürgün ki, hala daha karanlık para akışlarına açıklık getirmiş, kendini aklamış değil. E partili de gonnora yemiyor tabii. O koltuk için yıllarca hazırlananların beklediği gün yaklaşıyor. Hem de ellerinde güçlü kozlarla…

“CUMHURBAŞKANI OLMAK İSTİYOR”:

“Kimsenin tehditi veya siyasi baskısı benim kararımı değiştiremez” diyen UBP miletvekili Hasan Taçoy,  kurultayda aday olup olmayacağı konusunda kendi içinde bir karar verdiğini ancak, yerel seçimler nedeniyle bu kararını seçimler sonrasına ertelediğini söylerken, aslında aday olacağı sinyalini verdi. Taçoy’un, Diyalog tv’deki programda Özgürgün’ün 2020 yılında siyaseti bırakabileceğiyle ilgili olarak soruya verdiği cevap ise hayli ilginçti. “Cumhurbaşkanı olmak için bunu söylemeniz gerekiyor. 2020’de başka bir şey yok. Demek ki Cumhurbaşkanı olmak istiyor”…Olur mu olur…

AZINLIK HAKLARI:

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Rum tarafının Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini büyük bir saygıyla kabul edeceğini ancak, sayısal eşitliğini kabul etmediğini söylemiş. Zaten biz de sayısal eşit olduğumuzu iddia etmiyoruz. Aslına bakarsan istesek, bir ayda sayısal olarak da sizi ikiye katlarız ama, bu ne sizin, ne de bizim işimize gelmez… Şaka bir yana, halkın siyasi eşitliği değil kastettiği, bireysel eşitlikler… Azınlık gibi…

VAKIFLAR İDARESİ MERCEK ALTINDA:

Nereye el atılsa, altından bir çapanoğlu çıkıyor. İşe gitmeden maaş alanlardan mı yoksa, maaşının iki katı ek mesai alanlardan mı bahsedelim. Son olarak gündemde Vakıflar İdaresi var. Başbakan Erhürman Vakıflarla ilgili ciddi bulgulara rastladıklarını ve bunların mercek altına alındığını açıkladı. Devletin malı deniz olur da, vakfın malı olmaz mı? Dağıt gitsin.

SORUN MU VAR:

Toparlanıyoruz Hareketi hükümete,  yaklaşık dört aydır boş olan Merkez Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığına niye bir atama yapılmadığını sormuş. Geçmiş hükümet döneminde oraya yapılacak bir atamayla ilgili olarak Serdar Denktaş’ın bir itirazı olduğunu, ancak bunun daha sonra ortadan kalktığını biliyoruz. Ülkedeki finans sektörünü denetleyip kontrol eden böylesine önemli bir makama neden hala atama yapılmadığı gerçekten ilginç. Bu kez sorun nerede?

 

ZİRVEDEKİLER

Erçin Şahmaran: “Erenköy Belediyesi’nin bu durumlara düşmesinin sebebi kimdir, kimlerdir, ne gibi bir işlem yapıldı veya yapılacak? Bedel elbette ödenecek, ama çalışanlar ve bölge halkı bedel öderken, kötü yöneticilerin hayatlarına devam etmesi kabul edilemez. Bu ülkeye verilen en büyük zarar, yöneticilerin yanlış icraatlarından dolayı hesap vermemesidir. Denetleyecek mekanizmanın çalıştırılmaması da bir diğer sorundur”.

DİPTEKİLER

Bitmeyen Arıza: Başaran Düzgün’ün gündeme taşıdığı “Kıb-Tek’te ek mesai skandalı” haberi gündeme bomba gibi düştü. El-Sen, bir şoförün ayda ortalama 14 bin TL ek mesai almasının imkansız olduğunu söylüyor ama belgeler tam tersini söylüyor. Örneğin Nisan ayında söz konusu şöför 17 günde 98 saat fazla mesai yapmış. İşin ilginç yanı fazla mesai nedeni olarak Genel Müdür Gürcan beyle hep arızaya gitmişler. Nasıl arızalar bunlar be kardeşim ki, tamire Genel Müdür gitmiş… Hani insanın aklına türlü şeytanlıklar gelmiyor değil…   

 

Foto Gündem

lefke-asayiş
Lefke’de önceki akşam trafik ve asayiş kontrolü yapıldı
Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar