Önce geçtiğimiz Pazar günü, Atatürk’ün 81. ölüm yıldönümü “anma törenlerinden” söz etmek istiyorum.
Tek kelimeyle “görkemliydi.” O büyük kalabalıkları her halde bundan sonra da Atatürk kadar hiçbir “Türk büyüğü” görmeyecektir.
Hatta sorduğum insanlardan öğrendiğimce KKTC’de bile Pazar olmasına karşın geçtiğimiz yıllara nazaran anma törenlerine gerek okullarda gerekse başkentte katılımlar çok daha yoğundu..
ZATEN 81 yıldır, bazı çevrelerin Atatürk’ü “basitleştirip sıradanlaştırma” gayretlerine karşın “Atatürk” Türk milletinin sevgisinde daha çok büyüyordu.. Şimdi daha çok büyüdü.
Bu büyük sevgi ve bağlılık neden ama? Çünkü Türkiye’de Kıbrıs’ta artık Türk halkı gerçekten muassır medeniyetler seviyesindeki yerin, almak istiyor.
Özgürlük, egemenlik ve demokrasinin tüm teamüllerinde daha çok kalkınmak, büyümek istiyor.
Vatanı yüceltirken, barış içinde bayındır ve istikrarlı ülke olmak istiyor.
Politika kulvarlarında savrulmak değil, o kulvarlarda sağlıklı önder ülke olarak koşmak istiyor..
Dünya’daki Türk halkı Atatürk gibi lider, liderler istiyor.
Ve her vesileyle her “ulusal gün ve 10 Kasım “ ile bir kez daha Atatürk’e koşuyor Atatürk’e sarılıyor.. Kıbrıs’ta da Türkiye’de de..
(FAKAT ne yapıyor TC Cumhurbaşkanı? Bundan sonra 10 Kasım gününün hemen ardından gelen 11 Kasım’ı milyonlarca kişinin katılımıyla milyonlarca fidan dikim seferberliği için “özel gün” ilan ediyor! Yoruma gerek var mı?)
Fakat her şeye karşın ne diyordu Atatürk: Türk milleti ilelebet payidar kalacaktır..
***
TÜRKİYE’YE SALDIRAN AB!
Beklenen oldu! Bir süredir AB’de estirilen Türkiye düşmanlığı rüzgârları “bölgedeki siyaset sahnesini” bir kez daha tarumar etti, sadece “Doğu Akdeniz’deki tehlikeleri artırmakla kalmadı; dolayısıyla Kıbrıs siyasi sorununa da büyük darbe indirdi. Hem de 25 Kasım’da Berlin’de yapılacak 3. Müzakereler arifesinde ki artık hiçbir hükmünün kalmaması gerekir!
OLAY biliniyor: Kürt, Rum ve Yunan kumpasında gelişerek, AB’deki TC karşıtı lobileri de harekete geçiren kampanyalar sonucunda “AB Dışişleri Bakanları Türkiye’nin sondaj çalışmalarıyla Güneyindeki sınır ötesi askeri ve güvenlik tedbirlerini bahane ederek, bir dizi “yaptırım” kararı için harekete geçti. Bunun için hazırlanan listede yok yok! Örneğin Türkler için AB’ye seyahatların bile kısıtlanması ön görülüyor! Mal varlıklarının dondurulması tasarlanıyor…”
YANİ AB (her halde KKTC’nin de olumsuz şekilde nasibini alacağı) bir yaptırım kararıyla resmen “düşmanlık, husumet ve hiç bir hakka hukuka sığmayan müeyyidelerle Türkiye’yi kendi denizlerinde kendi egemenlik alanlarında “kelepçelemeye” çalışıyor!
Sn. Akıncı’nın bu konuda “nasıl bir açıklama yapacağını, nasıl bir siyasi strateji saptayacağını, bu zuhurat karşısında 3’lü müzakerelere nasıl ve hangi koşullarda katılacağını yada katılmayacağını bilemiyorum!
Ancak ortada “rezilane” denecek bir siyaset madrabazlığı vardır ki ne yenir ne yutulur!
Doğu Akdeniz’de, AB’ye ve dünya enerji şirketlerine sığınan Rum Yunan ikilisi resmen KKTC’nin, Türkiye’nin haklarını çiğnerken, üstüne üstlük “cezalandırma” kararını da AB üzerinden gerçekleştiriyor!
BAKIN: AB’de ve Bölgede süratle değişen siyasi gelişme ve oyunları içinde 3’lü görüşmelerin ne anlamı kaldı ne de önemi! Ki Sn. Akıncı Berlin’e taşınsa masaya otursa ne olacak?
Mesela Anastasiadis’e “AB’i Türkiye’ye haylattırmaktan vazgeçmezseniz müzakerelere devam etmem” mi diyecek? Yada “nedir yahu Anastasiadis bu yaptığın? Yıktın viran eyledin perdeyi” mi diyecek?
Kaldı ki “3’lü müzakereleri olumsuz etkileyecek TC’ye yönelik bu AB yaptırımlarına karşın Rum tarafı neden sessiz kaldı? Demek ki “müzakerelerin başlamasını istemiyor!
Yine de son söz Sn. Akıncı’nın olacak.
*****
KISACA TAKILDIĞIM: (HİÇ HAKLI OLMADINIZ!)
Yıllardır bu ülkede demografik yapımızı da bozan yanlış nüfus politikası vardır, artık bu memleketi “Dingonun Ahırı” olmaktan kurtarın derken…
Nihayet Çalışma ve Güvenlik Bakanı Sucuğlu ne dedi? “KKTC tarihinde ilk defa yüzde 20.44 oranında kayıt dışılıkla karşılaşıldı!” Şimdi söyleyin bakalım kimdi haklı olan?
YILLARDIR bu memlekette “rant ekonomisi sürdürülmektedir” derken şimdilerde artık gazete manşetlerinde çıkan kelli felli iş insanlarının geçmişten kalma yolsuzluk iddialarında salınan adları karşısında; söyleyin bakalım: “Yatırım yapıyoruz” diyenler mi yoksa “yatırım” niyetine rant ekonomisi besleniyor” diyenler mi haklıydı?
YILLARCA “bu ülkede çarpık yapılaşmalar vardır durdurulmalıdır” diyenler mi haklıydı yoksa “rantı” kullanarak çarpık yapılaşmayı “memleket kalkınıyor” diye yutturmaya çalışanlar mı haklıydı?
YILLARCA “bu yollara yeni yollar ulanmazsa, trafik sorunu kat be kat büyüyecektir” diyenler mi haklıydı, yoksa artan araba sayısına bakıp bakıp “refah düzeyimiz de artıyor” diyen sorumsuz yöneticiler mi haklıydı?
…Hiç haklı olmadınız Sn. Yöneticiler!