Vasilou Ahmet Fella’nın hayali gerçek oldu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Vasilou Ahmet Fella’nın hayali gerçek oldu

Hüseyin Ekmekçi

Çocukluk yıllarımda çok duydum: Beni Glavya’ya gömün…

Büyüdüğüm Alaniçi’ndeki bir çok isim bu muhabbeti yapardı.


Bağlaryoluna dönecek…

Denizi uzaktan seyredecek…

Köyünde babasının yanına defnedilecek…

Hiç olmadı.

Bir çok Rum, kuzeyde kalan köyüne hasret…

Bir çok Türk, güneyde kalan köyüne hasret öldü, gitti…

Biz, Alaniçi’nde çocuk aklımızla Rum mezarlığının, taşının kırıldığını, üzerlerindeki haçların yerlere atıldığını gördük.

Futbol oynayacağız diye, o haçlardan kale direği yaptık.

Kimse de bize “dur” demedi.

İki Rum mezarlığı da talan edildi benim köyümde.

Ada genelinde de öyle.

Ne Türk mezarlığı kaldı düzgün, ne Rum.

Kapılar açılınca, bir miktar düzelme oldu.

Hayatta kalan aile bireyleri bir mezar taşı yaptılar.

O da mezarın yerini bilenler.

Bilmeyen ailelerin büyüklerine ait bir mezar taşı bile yok bir çok Türk ve Rum mezarlığında…

Bu konuya nerden mi girdim?

Mete Hatay’ın, yazısını okudum.

Ne diyor Mete Hatay?

Bakalım:

“Kuzeye gömülmek istiyor yaşlı kadın.

Daha doğrusu kuzeydeki köyüne dönüp, öldüğünde köyün mezarlığına, atalarının yanına gömülmek istiyor.

 Şu an 104 yaşına yakın.

Ama 1974’de terk etmek zorunda kaldığı köyü askeri bölgeye dönüştürülmüş. Gerçi dönüştürülmemiş olsa bile, Kıbrıslı Rumların ve güneyde yaşayan Maronitlerin kuzeyde gömülmeleri yasaktır bizim uygar kanunlarımızca.

Ancak, 1974’ten sonra kuzeyde yaşamaya devam ettiği ispat edilirse cenazesi KKTC’de yapılabilirmiş.

Gerçi Rum ve Maronit cenazelerinin kaldırılabileceği bakımlı mezar sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor ya. Çoğu hepimizin gözü önünde 1974 yılında talan edildiği şekliyle duruyor.

 Bugüne kadar istisnasız hiçbir partinin belediyesi bu konuyla ilgilenmedi. Bir de tabii yaşlı kadının köyünün bugünkü askeri durumu da işleri zorlaştırıyor.

 Son 10 yıldır oğlu onun bu isteğini yerine getirmek için neredeyse bütün yetkili kapıları çalmak zorunda kaldı.

 Onunla bu uğraşları sırasında tanıştım.

Bir daireden bir daireye gönderilirken, bir müdürden diğer müdüre yönlendirilirken; bir siyasetçiden diğer bir siyasetçiye yollanırken. Hiç kızmadan, herşeyi içine atarak aylarca mücadele etti ama ona verilen yanıtlar genellikle olumsuzdu.

Yılmadı, çok tatlı, insancıl ve barışsever biri olan bu yaşlı kadının oğlunun tek isteği annesiyle birlikte köyüne dönmek olduğu için ısrarla devam etti uğraşlarına.

Tekrardan evlerini onarmak bahçesine çiçek ekmek onun en büyük rüyasıdır.

Yani kısaca annesinin en azından son günlerini orada geçirmesini sağlamaktır arzusu.

Tabii ki köyün tümünün açılması da onlar için çok önemlidir.

Kadının Oğlu 2003 yılından beri Kuzey’e sık sık geçmekte, ve uzun süre buralarda konaklamaktadır. Bu vesileyle birçok insanla tanışmış ve büyük bir çevre edinmiştir.

Bir karavan satın almış ve vaktinin çoğunu burada tanıştığı dostlarını misafir ederek geçirmektedir. Ta ki yorgun kalbi tekleyene kadar.

 Ağır bir ameliyat geçirdikten sonra o eski enerjisi kalmamıştı ama yine de herkesi tek tek yoklayarak annesinin ikamet ve köyün mezarlığına gömülme iznini takip etmelerini sağlamaya çalıştı.

 Köyüne dönüp askeri bölgede yaşaması için KKTC vatandaşlığı gerekiyordu.

Yasalarımıza göre askeri bölgelerin bilmem kaç metre yakınında KKTC ve TC vatandaşı olmayanların ikamet etmesi yasakmış.

 İlginç olan annesinin dedesi Müslüman’dı. Bu köydeki Maronitler ve Türklerin çoğu akrabaydı.

Bazı Kıbrıslı Türk arkadaşlarının yönlendirmesi ve yardımlarıyla, bürokrasi 100 yaşında bir kadının KKTC vatandaşlığına geçmesine tanıklık edecekti.

Yürüyemediği ve ayakta duramadığı için, Bakanlığın önünde park edilmiş arabada kalmış ve oğlunun ve arkadaşlarının bir yukarı bir aşağı koşturarak evrak taşımalarıyla vatandaş olabilmişti yaşlı kadın.

Bu olayın üzerinden yaklaşık iki yıl geçti sanırım. Kadına hala daha köyüne dönüş izni verilmedi. Hergün bir yeni bürokratik engel çıkarılmaktadır.

Gerçi köyün kilisesinin çanları 43 sene sonra geçen hafta yeniden çalmış olmasına ve sayın Akıncı’nın onlara “dönüş” sözü vermesine rağmen Agia Marina’nın tekrar sakinlerine açılmasını engellemek çin KKTC Hükümeti ve bürokrasisi tüm gücüyle direnmektedir.

Bu arada zavallı yaşlı kadın ise 1974 yılında göçmen olduktan sonra sığınmak zorunda kaldığı güneydeki eski Türk köyü Koççat’taki bir evde kalmakta ve köyüne dönmeden ölmemek için ısrarla ve azimle yaşamaya çalışmaktadır.”

Diline sağlık be Mete…

Yüreğine sağlık…

Ne hikayeler sığdırdık şu küçük coğrafyaya…

Doğduğu yere bu kadar yakın ama bu kadar hasret…

Yüzlerce, binlerce insan…

“Kıbrıs sorunu” denen bir garabet…

Üzerine kan ve gözyaşı…

Masumların feveranları, hasretleri arasında kaybolup giden ömürler.

Şimdi bu 104 yaşındaki anneye anlatalım bakalım, neden köyüne giremez?

Bir insani taraf olmalı.

En faşist yapıların bile bir “vicdan” tarafı vardır, olmalı…

Kaldı ki, Maronit bir aile…

Türkler ve Rumlar kavga ederken bu adada…

Belki de en masum tarafta kalan onlardı.

Bu adanın gerçek sahipleri onlar…

Rumlar kadar…

Türkler kadar bu adanın gerçek sahipleri…

Ayia marina… Ay Marina…  Ya da Gürpınar…

Bu Kıbrıslının hikayesini en güzel anlatan yer…

Umarım yaşlı nenemizin istediği olur.

KKTC vatandaşı bile olmuş, köyüne gömülmek için…

Şimdi, insanlık ve vicdanla, kör kuru siyaset arasında bir seçim yapma zamanı…

Diline sağlık Mete…

Umarım, senin vicdanın kadar, vicdanlıdır yaşadığın devlet yapısı da…

 

NOT: Bu yazıyı, 5 Haziran 2017’de kaleme almıştım. Gazetemiz eki POLİ’ye can veren Öntaç Düzgün ve Mete Hatay, neredeyse son beş yılarını bu mücadeleye harcadılar. Elbette bir çok isim bunun için mücadele etti. Ancak, medya ayağında, kamuoyu oluşturmada ve siyaseti cesaretlendirmede emekleri, hakları ödenmez… Emeği geçen herkesi kutlamak gerekiyor… “Süpürge” esprisi ile, “bu ülkede hiçbir şey düzelmez” diyenler de, süpürgelerini hazırlasınlar… Temizlememiz gereken, normalleşmesi gereken dört köy ve yüzlerce Kıbrıslının hasreti var… İşe, Ay Marina’daki yolları süpürerek başlayabiliriz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar