Kıbrıs görüşme senaryosunda artık son aşamaya geliniyor.
12 Ocak’ta Garantör ülkelerin görüşmesi kararı alındıktan sonra, her iki toplum liderinin gemiyi referandum limanına götüreceği kesinleşmiş gibidir.
Zaten artık bu noktadan sonra, ne olursa olsun, iki toplum liderinin, referandumdan kaçma yolu kalmadı.
Referandumdaki bir HAYIR bile ADA’ nın bölünmesine ve ayrılığın derinleşmesine kesinlikle yol açacaktır. Bu nedenle, adanın bölünmesini istemeyen her iki tarafın demokratları ve yurtseverleri daha dikkatli davranmak zorundadırlar.
Artık süreçte karşı taraftan İSTEMEK yerine, karşı tarafın içinde bulunduğu çıkmazları aşmasına yardımcı olmak, gerçek liderliktir.
Rumların en korkulu rüyası, 1974 travmasıdır.Bu travmayı yaratan iç ve dış dinamiklerin doğru bir şekilde tesbiti yerine, Türkiye’nin Garantörlük hakkının bu trajediye yol açtığın düşünmektedirler.
Türklere gelince, 1963-74 sürecinde Rumların ezen ulus milliyetçiliğinden çektiklerinden , nüfus olarak azınlıkta bulunmalarından kaynaklanan eziklik ve korkudan dolayı, Türkiye’nin etkin garantisine ihtiyaç duyduklarını sık sık dile getirmektdrler.
Her iki ulus içindeki milliyetçi unsurlar da bu sorunu devamlı kaşıyarak, garantörlük kelimesini gordiyon düğümü haline getirmişlerdir.
Bu GORDİYON düğümünü çözecek sistem yaratılabilir.
Türk ve Yunan askerlerinin adadan uzun bir süreç içerisinde kademeli olarak azaltılması, her iki toplum arasında sorun doğması durumunda bu azaltmanın yavaşlaması şeklindeki bir politika, her iki toplumun içine düştüğü Garanti çıkmazının aşılmasını sağlayabilir.
Yukarıda yazılan formül, Türkiye- Yunanistan arasındaki gizli görüşmelerde belli bir noktaya kadar olgunlaştırılmıştır.5li Zirvede de kesin formülasyon yaratılacaktır.
Çözüm konusunda, yer değiştirecek olan insanların yeniden rehabilitasyonu konusu , bu Rehabilitasyon için gerekli kaynakların daha AÇIKLANMAMASI da, özellikle Kıbrıs Türkleri arasında endişeye yol açmaktadır.
Referanduma gidilecek tarihin açıklanmasıyla birlikte, AB fonlarından 15 Milyar dolar civarında bir kaynağın, Birleşik Federal Kıbrıs’ın emrine verileceği ve bu paranın , uzun vadeli borçlanma ile, sıfır faizle sağlanacağı, kesindir.
Birleşik Federal Kıbrıs’ın da bu kaynağı uzun vadeli bir politika ile, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ve diğer ülkelerin enerji ikmalleri sayesinde sağlayacağı şimdiden planlanmıştır.
Çözümün gerçekleşmesi çabalarının arkasında, özellikle, Amerikan ve AB çıkarlarının ve Türkiye’nin Orta- Doğu’daki çıkarlarının yarattığı dinamizmi unutmamak gerekmektedir.
Her durumda, Referandum kaçınılmaz bir şekilde insanların önüne gelecektir.
Referandum’da kısa vadeli çıkarlar yerine, uzun vadeli çıkarları ön plana getirmek de, EVET’i sağlayacak doğru politikalardır.
Artık, günü kurtarmak değil, geleceği doğru bir şekilde örgütlemek ve kavganın olmadığı , etnik ayrımcılığın etkisinin azaltılacağı politikaları savunma zamanıdır. Gelecek ancak, böyle yaratılabilir.
