Cumhurbaşkanı adaylarının tümü de ‘resmi’ olarak ortaya çıkmadı ama cumhurbaşkanlığı seçim propagandası başlamış gibi görünüyor.
Resmi veya gayrı remi adalar, köy köy dolaşmaya, taraftarlarını salonlarda toplamaya başladılar bile.
Adaylar, seçim vaatlerini andıran konuşmalar yapıp duruyorlar.
Yani memleket seçim havasına girdi.
Şimdi tek ortak konumuz, cumhurbaşkanını seçmektir.
*
Bu yazının konusu ‘seçim var ama icraatlar da sürmeli’ şeklindeki sığ konuşmaları tekrarlamak değildir.
Kıbrıslı Türklerin bir proje dâhi yapmaktan aciz oldukları kara propagandasını bu topluma pompalayan ve işbirlikçileri aracılığıyla ‘zaten kendi kendimizi yönetemiyoruz bunu bile beceremiyoruz, teslim olalım refah içinde yaşayalım’ şeklindeki yok oluş projesini dayatanların istediği, Kıbrıs Türkünün iradesi değil kendi iradelerinin hakim kılınması ve kendi istedikleri cumhurbaşkanını seçtirmeleridir.
Yapamazlarsa seçim sürecini sabote ederek veya mizah konusu olacak süreçlere sokarak Kıbrıs Türkünün iradesini sulandırmaktır.
Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri böylesi kritik bir öneme haizdir.
Ve durum bu olduğu için hiçbir kuşku ve tartışmaya yol açmadan, cumhurbaşkanını alnımızın akıyla seçip hem malum çevrelere hem de uluslararası topluma demokrasi düzeyimizin ne olduğunu göstermeliyiz.
*
Eskilerin deyimi ile ‘durum bu merkezde iken’ adeta fısıltı şeklinde dillendirilen Anayasa değişikliğinde durum nedir?
Kıbrıs Türkünün kendi iradesini eline alacağı çağdaş bir Anayasa’ya ihtiyacı varken, sadece yargı ile ilgili kısmi değişiklikler içeren bir paketi cumhurbaşkanının seçileceği gün referanduma sunmak ne kadar doğrudur.
Üstelik de seçim öncesi yaştan emekliye çıkacak olan Başsavcının görev süresini de uzatmak isteyerek.
Bence yargı, tek gündemi seçim olan politikacıları zorlamaktan vazgeçmeli ve ülkenin topyekûn değişimini sağlayacak bir Anayasa’ya hazırlanmalıdır.
Yargıda, yürütmede ve yasamada vesayetten kurtulmamızı sağlayacak bir Anayasa için çalışmalıdır.
Aksi hepimize zarar verir…
