“Ulusal çözüm mutabakatı.” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

“Ulusal çözüm mutabakatı.”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Eğer Kıbrıs Türk halkı olarak kazanmamız gereken bir “siyasi dava” varsa onun tanımı “ulusaldır…”

Hiç şüpheniz olmasın komşumuz Rum için de Kıbrıs siyasi sorunu ulusal davasıdır…


Ve tüm “ulusu” kapsamına alan davalarda muhalefet değil, mutabakat vardır…

Ayrı gayrılık değil, ulusça katılım vardır…

Eleştiri değil, inanç vardır…

BEN” Kıbrıs siyasi sorununa hep bu “görüşümle” baktım… Fakat Rahmetlik Dr. Küçük döneminden beridir hiçbir devrede, “Kıbrıs sorununda ulusal bütünselliğe varamadığımız gerçeğini de yaşayarak geldim bugünlere!”  Ha Rum tarafı mı? Onlar bizden çıktılar. O kadar ki 1974’de Makarios’a yönelik Yunanistan cuntasıyla oluşturdukları “darbe” girişimi hem siyasi görüş ayrılıklarından, hem “liderlik” tartışmalarıyla Sol-Sağ arasındaki husumetten kaynaklıydı!

FAKAT hatırlatayım: Geçtiğimiz günlerde 100. Yılının kutlamaları gerçekleştirilen “19 Mayıs 1919 Gençlik ve Spor Bayramı” işte sözünü ettiğim o “ulusal dava anlayışına bağlı şahlanışın, muhalefete karşın dünyasal başarısının tarihlerde ilânihaye yaşayacak örneğidir. Çünkü “o gün” bugünün Türkiye’sinin temeli atıldıydı…

TÜM bunları neden yazıyorum? Son zamanlarda (özellikle sosyal medyada) Sn. Akıncı’ya yönelik, “kendi kafasına göre çözüm tasarladığı, çözümün de Sadece BM’ler parametreleriyle gerçekleşebileceğini savunduğu, bir başka seçeneğin kaybımız olacağını söylediği” yollarında falan… Eleştiriler yer almaktadır…

Yeni olay değildir. Rahmetlik Denktaş Kıbrıs Türk halkına “devlet” bahşetti de hâlâ muhalifleri tarafından “büyük hata yaptı” eleştirilerinde hırpalanmaktadır!

Dolayısıyla Sn. Akıncı’ya yönelik eleştirilere, “neyse ki Kuzey’de henüz Denktaş gibi kendi başına buyruk bir siyasi çözüme imza atmadı” diyorum, “yoksa kim bilir başına neler gelirdi!.”

VE ekliyorum. Kurulduğundan beri hiçbir siyasi sorunu çözememiş BM’lerin, çözüm konusunda eline ocağına düşmek kadersizliğimiz olsa da 45 yıldır başta Ankara olmak üzere Kıbrıslı Türkler olarak hangi çözüm alternatifi üzerinde uzlaşıya vardık ki “ulusal davamız” diyerek BM’lere ve Güney Rum Yönetimine empoze edip çözümün bizatihi mutlak sahipleri olalımdı! Kavgadan, sen-ben tartışmalarından, gün gitsin para gelsin tutumlarıyla, ekmek elden su gölden Cumhuriyeti oluştan başka!

KISACA Tatar’lı Özersay’lı bu hükümet biliyoruz ki Sn. Akıncı’nın yaman takipçileri olacaklar… Olsunlar! Fakat önce self determinasyon hakkımızı “ulusal mutabakatla” kullanma aşamasına gelmemiz gerekmektedir!

**********

BAKALIM BU “PİSLİKLER” NASIL TEMİZLENECEK

Bilirsiniz “evlilikler” de öyledir. “Cicim günleri çabuk geçer, inişli çıkışlı hayat yolu başlar. Yürünüp aşılması için ortak  fedakârlık gerektiğinde en kolay olan seçilir: “Ayrılırlar!”

Neyse ki Erhürman hükümeti 15 ay dayanabilidi!

Üstelik giderken de arkasında “ben yapacağım ben başaracağım” dediği yığınla tasarı ve sorunlar bıraktı. Fakat bana sorarsanız asıl bıraktığı “fazilet” oldu! Anlatayım:

Fazilet” “soyut” bir kelimedir. Bazen kadın adı da olur… Bazen Allah katında yücelen bir olgu… Bazen söyleminin içine dünyanın iyilik ve güzellikleri girer…

BELKİ abartıyorum ama sanki giden hükümet bize o “fazileti” hatırlatmak istediydi… Başaramadığı bir yana. Bu yolda kantarın topuzunu da kaçırarak (Serdar Denktaş’a reva görülen  büyük haksızlıkla) hükümetin dağılmasına neden oldu!

TATAR Hükümeti henüz göreve başlamadı ama “her halde” dediğimizce  “Hukukun üstünlüğü ilkesinde “adaleti” de yanına alan icraatların yönetimi olacak. KKTC’nin buna çok ihtiyacı vardır. İhtiyacı oluşunun ispatı da bir süredir bir günlük gazetemizde Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan tarafından hazırlanan “2018 Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Algısı Raporu”dur… Şöyle ki:

Belki KKTC’de evet yolsuzlukların yoğun olduğunu biliyorduk! Belki Bakanlık mertebesine kadar yükselmiş siyasilerimizin yetkilerini kullanarak kamuya ait arazi ve binaları usulsüz tahsislerle şuna buna peşkeş çektiklerini biliyorduk!

Belki en çok yolsuzlukların teşviklerde gerçekleştiğini, yolsuzlukları daha çok siyasilerimizle üst düzey yetkililerin yaptıklarını biliyorduk!

Belki Her yıl bu yolsuzluk ve “kap kaçların” daha da arttığını biliyorduk!

Belki “ganimet ekonomisinin” nasıl “rant ekonomisine” dönüştüğünü biliyorduk!

Belki bu yolsuzlukların türlü çeşitli şekillerde, kılıktan kılığa girerek, bukalemun gibi değişerek devam ettiklerini de biliyorduk!

FAKAT tüm bu “yolsuzluk ve sahtekârlıkların” kamu oyu yoklamaları ve anketlerde olanca pislikleriyle ortalara bu kadar kolay ve açık seçik saçılabileceğini bilmiyorduk! Bu kadar yayılıp statü haline geleceklerini zannetmiyorduk!

Meğer tüm bunlar  Devletimizin yapı taşlarıymış!

Bakalım Tatar Hükümeti memleketin çevre pisliği yanı sıra asıl bu “pislikleri” nasıl temizleyecek!

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (BÜYÜK İDDİA!)

Bir Türkiye gazetesine beyanatında ne diyor Sn. Başbakan Tatar:

“Hacettepe’den geçen yıl mezun olan kızım Cansu’yuAnkara’ya göreve gönderdim. İşte etle tırnak budur…” (Anavatan- yavruvatan olayı.) “Her konuda Türkiye ile işbirliği içinde olacağız…” “Açın haritaya bakın, Türkiye, Mavi vatan (Doğu Akdeniz) ve KKTC… İşte büyük Türkiye budur…”

Aman Sn. Başbakan bu kadar bağlılık da çok olmadı mı? Bari ilerideki olası sorunlar için kendinize biraz avans ayırsaydınız. Bir günde hepsini de harcayıp tükettiniz ama!

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar