Hiç işi gücü kalmadı milletin!
Bozup bozup kuruyorsunuz… Onlar da sizi bekliyor.
Sanki bozmak için neden arardınız da kurmak için de neden arayacaksınız!
Bir ilkesizliktir aldı başını gidiyor.
Hani temiz toplum?
Nerede temiz siyaset?
Kendi geleceğimize kendimiz sahip çıkacaktık ha?
Aman da aman!
Sanki elinizi tutan var. Hade meydan sizin. Tutturmuşsunuz paket da paket diye.
Mevcut pakete ne oldu ki? Yenisi imzalanmadıysa, eskisinden ne gördünüz ki sanki?
Bilal’in Okçuluk Vakfı kadar değil imiş değerimiz demek ki!
Anlamadınız mı hala?
İmzalansa ne olur? İmzalanmasa ne olur?
Kandırmayın kendinizi!
Gökten başınıza milyarlar yağdı farzedelim. Ne vardı yapmaya çalıştığınız da yarım kalan?
Hangi projeye başladınız da yarım kaldı?
Neyi planladınız da başaramadınız?
Ayrı ayrı tüm bakanlıklar hanedanlık idiniz. Tek başınıza buyruk!
Tek sorun parasızlık mı?
Peki ya istikrarsızlık? İradesizlik? İlkesizlik? Tembellik? Şov?
Hiç mi bunların suçu yok?
Dedikodular almış başını yürümüş. Günde on defa hükümet bozup kurar olmuşuz. Kimseden tıs yok! Sinmiş, puslu havada siper alan kurtlar gibi bekleşiyorsunuz…
Kimseniz çıkıp da “Asla!” demeyecek mi?
Şu çirkin dedikodulara!
Hade, siyasete girmeyecektiniz… Hade, tek başınıza iktidara gelemezseniz mahalleye dönecektiniz…
Temiz toplum, temiz siyaset, kendi kendimizi idare, yalan oldu hade…
Bu kadar mı düşeceksiniz gözlerimizden?
Ne uğruna?
Memleket gaylesi mi?
Hadi canım siz de!
Çok net bir şey var artık… Kendi kendimizi idare etmeden; ne temiz toplum olur ne de temiz siyaset mümkün!
Bir derneğin başardığını bile başarabilmiş değilsiniz henüz. Ne yazıyordu Toplum Sözleşmesi’nin altında?
Bir tarafında; “Bu toplumun bir ferdi” diğer tarafında: “Bizi ikna edecek siyasi parti/kişi” yazıyordu.
Bu toplumun fertleri, size güvenmek istemişti… Ama bizi ikna edecek siyasi parti ya da kişi henüz bulunamadı mevcutlar arasında…
Fos çıktınız!
Yazık! Yazık!
Çok yazık!
Gittikçe irtifa kaybediyorsunuz.
