Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yeni yıl mesajında öyle bir vurgu var ki, tam da içinde bulunduğumuz durumu izah eder.
Çıkmaz mı diyelim, çaresizlik mi, çelişki mi bilmem ama, durum bu.
Bakın ne diyor Cumhurbaşkanı…
“Çözüm müzakere edilerek elde edilebileceğine göre neyi müzakere edeceğiz sorusunun cevabı da açıktır.
Kıbrıslı Türkleri azınlık yapacak üniter bir devlet yapısına evet diyecek olanımız var mıdır?
Bunu sormak bile abestir.
İkinci soru ise şudur.
İki ayrı egemen devlet, ya da bunların oluşturacağı konfederasyon veya AB’nin içinde iki ayrı devletin varlığını kabul eden bir Rum tarafı, ya da üçüncü bir taraf var mıdır?”….
Birincisi; Rum tarafının uzun yıllar sözde “federasyon” görüşüp, aslında gizlediği, şimdilerde açık açık dile getirdiği hedef…
Üniter devlet…
Yani mevcut Rum hakimiyetindeki devletin altında bir azınlık, çok çok bir otonom yönetim olmak.
Cumhurbaşkanı, buna hiçbir Kıbrıs Türkünün “evet” demeyeceğini dile getiriyor. “Bunu sormak bile abestir” derken de, kendisi de dahil kimsenin böyle bir tartışmaya, görüşmeye, müzakereye girmeyeceğini deklere ediyor…
İkincisi, bunun tam zıddı bir tez.
Hani federasyonun yerine, iki ayrı devlet tezini getirenler var ya, onlardan bahsediyor.
Haydi diyelim ki, iki ayrı egemen devletin konfederasyon yapmasını hedefledik. “Kim kabul eder ki bunu” diyor Cumhurbaşkanı…
Rum tarafı mı? Ya da üçüncü taraflar mı? Yani bu hedefle müzakerelerin başlamasını gerçekçi bulmuyor.
Bence burada esas önemli unsur, o “üçüncü taraflar”…
Neyi kabul edip, etmeyecekleri de değil aslında. Onların istekleri çok farklı. Hakmış, adaletmiş, kimin derdi neymiş hiç önemi yok. Onların çıkarlarıyla uyuşuyor mu, önemli olan o…
Ve o üçüncü tarafların çıkarları, Kıbrıs adasında çözümsüz durumun sürmesi.
Biz de burada “öyle mi olsa, böyle mi olsa” diye oyalanıyoruz.
Anastasiadis, üçüncü tarafların kendine biçtiği rolü, çok güzel oynuyor. Çünkü onun da çıkarlarıyla örtüşüyor. Halkının içinde küçük bir kesim itiraz etse de, onun açısından önemi yok… Milliyetçiliğin dozunu artırarak, yolunda devam ediyor.
Güney’in ve üçüncü tarafların tutumu açık ve net. Bir gün federasyon, bir gün gevşek bir gün işleyebilir devlet falan da dense, hedef belli.
Ama ya bizim taraf? Öylesine bölük pörçük durumdayız ki…
Mustafa Akıncı olarak Cumhurbaşkanı, gördüğünü açık açık söylüyor da, “iki devlet, konfederasyon” diyenler acaba gerçekte ne istiyor?
Konjonktür böyle bir talebin meşrulaşmasına izin vermeyeceğine göre, hangi yöntemle ulaşacaklar bu sonuca?
Ayrılığı ilan ederek mi? Masadan kalkarak mı? Nasıl?…
Cumhurbaşkanı bu iki “uç” seçeneği devre dışı bırakırken, aslında “tek çare federasyon” iması yapıyor. Mesajının tümünde de bu var. Peki ya bu gerçekçi mi? Maalesef o da gerçekleşebilir görünmüyor. Tek taraflı olmayacağına göre.
İşte onun diyorum ki, çıkmazımız budur.
YERİN KULAĞI VAR
SOKAĞA ÇAĞIRDI:
Rum Yönetimi eski Başkanı Hristofyas Kıbrıs’a yaptığı açıklamada, “çözüm isteyen Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin artık uyanması, kalkıp yollara dökülmesi ve Kıbrıs sorununun çözümünü talep etmesi gerektiğini” söyledi. İyi de be gumbaro biz bunu 2004’de yaptık. Keşke sen ve partin de bizim gibi yapabilseydiniz, bugün bunları konuşmayacaktık…
TALAT İSİM VERDİ: ,
2020’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayı düşünmediğini söyleyen Mehmet Ali Talat, “Cumhurbaşkanlığı adaylığına Tufan yakışır” diyerek aklındaki adayı açıklamış. Yenidüzen’e konuşan Talat, “CTP’den partinin adayı olmalıdır, partinin adayı olmayınca düşmezler peşine, sahiplenmezler. Sibel Siber adaylığında bunu yaşadık” diyerek 2020 seçimlerinde CTP’nin kendi adayını çıkarması gerektiğini savundu…
DAHA NE SÖYLESİN:
Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik, ülkeye giriş çıkışlarda denetim olmadığını, üçüncü ülke vatandaşlarının ülkeye “öğrenci” kimliğinde gelip çalıştıklarını söylüyor. Bugüne kadar her siyasi görüşten hükümetler geldi geçti ancak, hiçbiri de kapılarda gerekli denetimi yapmayı beceremedi. Sonunda, yargının en tepedeki ismi de denetimin olmadığını söylüyor. Adım atmak için daha ne bekleniyor?
VUR ABALIYA:
Giden gelen bütün hükümetlerin “gelir artırmadan” anladığı, harcı, yani dolaylı vergiyi artırmak. Yükü, toplumun kazanan, kazanmayan tüm vatandaşının sırtına yüklemek. Listeye bir baktım, “Oteller Tüzüğü de var. Aman dedim, galiba iyi bir şey yapmışlar! Meğerse, otel çalıştırma ruhsatıymış. Aralarında 5 yıldızlısı da var, gariban 1 yıldızlısı da. Yok, yok, tahmin ettiğim değilmiş. Teşviklere, destelere boğulanlar rahat edebilir…
NE YOLLAR YAPMIŞIZ AMA:
Karpaz bölgesinde neredeyse açık yol kalmadı. Oysa Karpaz, oteller bölgesi olduktan sonra çoğu yollar yenilenmemiş miydi? Mesela Bafra öyle. Sonra, Yeşilköy’de yol resmen çöktü. Baktım, o yol 2012’de yapılmış. Yani daha 6 yıllık. Demek ki, Bakan Atakan’ın dediği gibi, yol projelerinde “bu memlekette sel falan olmaz” mantığı esasmış; kanala, menfeze gerek duyulmamış. Bravo…
YENİ YILIN EN KORKUNÇ HABERİ:
Bilirim birçoğumuzun canını sıkacak ama, IMF’nin 2019 için dolar kuru beklentisi 10.21 TL imiş. Eski Hazine Müsteşarı ve tüm krizleri önceden gören bir ekonomist, Mahfi Eğilmez söylüyor. Yandığımızın resmidir. Umarım hükümetimiz duyar da, belki gerçek anlamda gelir artırmanın yolunu bulur…
ZİRVEDEKİLER
Keti Kliridis: “Kıbrıs Türk tarafında daha fazla zaman harcamak, oradaki gündelik hayata daha fazla dahil olmak gerektiğini hissediyorum ve bu şekilde Kıbrıs’ı kendi açımdan yeniden birleştiriyorum.
Siyasi düzeydeki çabalarım umut ettiğim sonuçları getirmemiş olabilir. Fakat ben, kendi yolumla birleşmiş bir yurtta yaşıyorum. Tüm Kıbrıslıların yaşamalarını istediğim gibi… Evet, diğer yarılarını bulmuş Kıbrıslılar gibi yaşıyorum!”…
DİPTEKİLER
CAS Raporu ve Sefaletimiz: Gözlerime inanamadım. Şirket batmış, borcundan dolayı elektriği kesilmiş, Genel Müdür bir operasyon yapmış, hizmetleri Genel Müdürlük binasına taşımış. Bu “başarısı” için de o batak şirketten kendisine 20 bin lira ikramiye verilmiş. Kimsiniz yahu siz? Nereden buldunuz bu cesareti? CAS raporunda cin lambadan çıkmıştır. Artık hesap sorma zamanıdır. Gereğini yapmayan da, öncekilerin yanında yerini alır, o cin, o lambaya geri girmez, halının altına hiç süpürülemez. Yargıya gidecek başka yolu yok…