Geleneksel Yunan politikası galip geldi, SYRİZA balonu söndü.
Sözde radikal sosyalist bir cephe gibi lanse edilen SYRİZA, kabahati başkasında aramamalı.
Hem Türkiye ile ilişkilerde, hem ABD’ye tavla teslim olma konusunda, hem Makedonya konusunda aşırı sağ politikalardan farklı hareket edemedi.
Ondan da ötesi, özellikle ABD ile sözde stratejik ortak olma hevesiyle, Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuku çiğneme faaliyetine katıldı, ABD Dışişleri Bakanı’nın karşısında pisi kedi oluverdi.
Önce aşırı sağcı Bağımsız Helenler (ANEL) Partisi ile ortaklık kurması tabanını rahatsız etti. Sonra bu parti, Kuzey Makedonya adının tanınması üzerine hükümetten ayrıldı. Ama sol taban bunu bir yere yazdı.
Makedonya projesini ileri götüren Dışişleri Bakanı Kocias ise, halktan gelen tepkilerle istifa etmek zorunda kaldı.
Öyle bir yalpaladı, ideolojisinin hilafına öyle işler yaptı ki, sonuçta kendi tabanını kaybettiği gibi, doğal olarak sağa da yaranamadı.
Kısaca halk, başlangıçta ekonomik krizin de etkisiyle “kurtarıcı kahraman” gibi gördüğü Çipras’tan desteğini çekti.
Papandreu’nun sözde sosyalist PASOK partisinden hiçbir farkı kalmadı.
Geleneksel Yunan politikası devam ettirilecekse, onu yapacak orijinal sağ partiler vardı.
Nitekim, Yunistan’ı finansal açıdan batıran, krizden kirize sürükleyen Yeni Demokrasi Partisi, 4,5 yıl sonra aklanıp paklanıp tek başına iktidara geldi.
Mitsodakis hanedanının son varisi Kyriakos Mitsodakis’in vaadlerine baktım, daha az vergi, daha çok kazanç, sokaklarda daha çok polis demişler.
Yani geleneksel popülist sağ politikalar.
Bir memurun 3 yerden maaş aldığı günlere dönmeleri hiçtendir.
Ama AB’nin, zar zor kurtardığı Yunanistan’ı yakından izleyeceği ve Brüksel’in sonuçlardan hiç de memnun olmadığı iddia ediliyor.
Yine de uluslararası ilişkilerde AB ve ABD orijinal kuklasını bulmuş görünüyor.
Kıbrıs’a etkisini ise tartışmaya gerek bile yok, geleneksel Helen politikası ve Anastasiadis’e tam aradığı gibi bir müttefik. Doğu Akdeniz’in daha da hızlı ısınacağı kesin.
4 CASİNO’DAN 700 MİLYON EURO
Güney Kıbrıs’ta bir konsorsiyum tarafından işletilen 4 kumarhanenin, faaliyete başladığı günden bu yana iki yılda 880 bin kişi tarafından ziyaret edildiği açıklandı.
Cyprus Mail’in haberine göre, C2 adı altında faaliyet gösteren şirketlerin CEO’su, devlet yetkililerinin de katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi ve bu sayının Ağustos’ta 1 milyonu bulacağını söyledi.
Burada önemli olan, operasyonun devletle birlikte yürütülüyor olması.
Bir kere denetim ve koordinasyonu sağlayan 4,5 milyon euroluk bütçeye sahip Ulusal Bahis Kurumu var. Casinoları ve bet ofisleri, kara para konusu da dahil her konuda izliyor.
Sadece 4 casino, iki yılda, Güney’in Gayri Safi Hasılası’nın yaklaşık yüzde 4’ünü karşılıyor ve ekonomiye yılda yaklaşık 700 milyon Euro katkıda bulunuyor.
Bizde 23 casino var faaliyette. Kendi söylemleriyle ekonomiye katkıları 600 milyon dolar. Aradaki farka bakar mısınız?
Burada bizimkilerin bir şikayetini göz ardı etmemek lazım. Madem ki, yeterli olmasa da ülke ekonomisine bir katkı sağlıyor ve açık kalmaları konusunda bir kuşku yok. Turizmi ayakta tutan da, ne kadar inkar edersek edelim, onlar. O zaman, güneydeki gibi izinlerini, belli kriterleri yerine getirdikleri sürece 30 yıla çıkartmaya bir engel olmamalı. Kapanma endişesi ortadan kalktıktan sonra, devlet de buradan sağladığı gelirin hesabını ona göre yapmalı.
Çaresi; Serdar Denktaş’ın geçen yıl “yapacağız” dediği ama yapamadığı uygulama; nakit yerine kartla harcama yapılması ve ciroyu görerek o ciro üzerine vergi alınması. Bu kadar basit…
YERİN KULAĞI VAR
HER ŞEY ORTADA:
Cumhurbaşkanının, davetli olduğu 1. Ekonomi Konferansı’nda konuşturulmamasının tepkileri sürüyor. İlk gönderilen davette “konuşmacı” olarak yer alan Akıncı’nın adı, ikinci bir davetiyeyle konuşmacı listesinden çıkarılmış. Buna gerekçe olarak da, “KTTO Yönetim Kurulu Cumhurbaşkanının konuşmasını öngörmedi” denmiş. Kendi insanımızın, bir kurumumuzun şeçilmiş bir Cumhurbaşkanına yönelik bu anlamsız davranışını anlamakta zorlanıyorum. Kim istedi, neden istedi bilmiyorum. Merak ettiğim, KTTO bu cesareti nereden aldığıdır.
BU İŞ BM’Yİ AŞAR:
Kıbrıs sorunu, bildiğimiz kalıplarının dışına taşmış durumda. Uluslararası çıkar çevrelerinin doğrudan içine girdiği ve gerginliği körüklediği bir ortam var artık. Bu ortamda BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute’un temaslarına yeniden başlayacağı duyuruluyor. Bayan Lute’u bir yana bırakın, böylesine çetrefilleşen bir sorun BM’nin bile boyunu aşmıştır. Bu kördüğümü BM’nin çözmesi mümkün değildir, çünkü BM de Güvenlik Konseyi üyeleriyle, bu güç savaşlarında taraftır…
NEDEN DAVA AÇMIYORUZ?:
Avrupa Komisyonu, Yeşil Hat Tüzüğü’ne uymadığı için Rum Yönetimini eleştirmişti. Eleştiri konularından biri de, güney Kıbrıs’tan kuzeye geçen Avrupalıları taşıyan otobüslere çıkarılan engellerdi. Tam da üstüne geldi. Güney Kıbrıs’tan yolcu alan Kıbrıs Türk otobüsüne saldırı gerçekleşti ve Rum polisi de müdahale etmedi. Sorduk, soruşturduk bir çaresi yok mu diye, varmış. Avrupa Adalet Divanı’na müracaat. Özellikle Rumların AB’nin yasası haline gelmiş olan Yeşil Hat Tüzüğü’ne uymamayı alışkanlık haline getirmesi karşısında, Komisyon bizzat Divan’a başvurabilir. Ama bunu yapmaktan kaçınıyor. Bu durumda mağdur olanların da ABAD’a başvuru hakkı var. Niye seyrediyoruz? Niye vatandaşların dava açmasını teşvik etmiyor, devlet olarak desteklemiyoruz? Şikayetten başka yaptığımız ne var?
GİDECEĞİMİZ KÖYÜN MİNARELERİ BELLİ OLDU:
“B” planının yürülüğe girdiğini söyleyen YDP Genel Başkanı Arıklı; “Söylenecek ve yapılacak yeni şeyler arasında Devletin adını Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirmek de var” diyor. Dikkat ettim, Arıklı’nın ortaya attığı sansasyonel konular, aynı günlerde Türkiye’de bazı köşe yazarlarınca da dile getiriliyor. Ey Kıbrıs Türkü, sizin söyleyecek ve yapacaklarınız yok mu? Ses verin.
DAHA NEYİ BEKLİYORUZ:
Hergün yeni bir felaket haberi almaktan bıktık usandık. Dün okullar yolunda, Polis Gnel Müdürlüğüne 300 metre uzakta araba içinde çürümüş bir ceset bulundu. Bu kaçıncı? Eğer iddia edildiği gibi Afrikalı çıkarsa, şaşırmayacağım. Onların da sayısını kaybettik. Organize işleri, çeteleri aştılar, seri katil oldular. Ne memleket ha, bir gün başımıza füze düşer, ertesi gün sokaklardan ceset toplanır. 45 yılda geldiğimiz yer bu.
“EMEK EN YÜCE DEĞERDİR”:
CTP Milletvekili Biray Hamzaoğlu’nun, 16 yaşındaki inşaat işçisini üstü kirli olduğu gerekçesi ile koltuğa oturtmayan şoföre adeta destek çıkarak; “Boyacı koltuğa otursa o koltuk bir daha iflah olmaz. Ben çok işçi taşıdım ancak hiçbiri bu şekilde binmedi otobüse. İş bitiminde kıyafetini değiştirirdi öyle binerdi” sözleri tepki toplarken Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Atakan, söz konusu şoförü ve işletmeyi tespit ettiklerini, ceza keseceklerini açıkladı. Hamzaoğlu, “emek en yüce değerdir” kavramını benimseyen CTP’nin vekili…
ZİRVEDEKİLER
Başaran Düzgün: “Kimileri protokol diyor, kimileri paket. Biz eskiden kalmalar paket demeyi tercih ediyoruz. Çünkü ilk zamanlar herkes paket diyordu. Sonra baktılar ki Kıbrıs Türkü ‘paketleniyor’ ismini yumuşattılar ‘işbirliği protokolü’ koydular. Tıpkı ‘Yardım Heyeti’ne’ yaptıkları gibi. KKTC hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yeni bir ‘işbirliği protokolü’ yani sizin anlayacağınız paket imzalayacaklar. İçeriğinden kimin haberi var? Kimsenin. Ya şüpheliyim kabinedeki bazı bakanların da detaylı haberi yoktur. Çünkü mevcut hükümetteki mantık ‘imzalayalım da biran önce paracıklar gelmeye başlasın’ mantığıdır”…
DİPTEKİLER
Rahmi Turan ( Sözcü Gazetesi): “Kıbrıs’ta barış ve huzur, Türkiye için de çok önemlidir. Ancak adada siyaset her geçen gün biraz daha geriliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı hükümete savaş açmış gibi… Başbakan Ersin Tatar ile Akıncı arasında gizli olmayan bir sürtüşme var. Cumhurbaşkanı Akıncı, Rumların egemenliğine mi girmek istiyor, nedir? Tutumu o kadar yanlış ki… Başbakan Ersin Tatar haklı olarak onun politikalarına direniyor”…