PAZAR SOHBETİMDİR: (KÜÇÜK DÜNYAMIZ!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
Köşe Yazarları

PAZAR SOHBETİMDİR: (KÜÇÜK DÜNYAMIZ!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

  Rahmetlik pederim Nidai, doksan yaşında Allah’ın  rahmetine kavuşurken arkasında bıraktığı  “dünyası” Larnaka ile  Lefkoşa gibilerinden kentler,  Madenlerinde çalıştığı sürece Çamlıköy, Lefke, Fokusa gibi yerlerdi.  Bir de gezip gördüğü köyler, kırsallar tabi.    Fakat asıl büyük dünyası Mağusa surlar içiyle çalıştığı limanıydı…

…1963’lerde Mağusa’da kalabent kaldığımda  “ben  de yazabilirim” deyip de “öykü” yazma hevesine kapıldığımda anladıydım:


İçinde yaşadığımız dünya, “hikâyesini” anlatacağımız kadar bile değildi! Bu nedenle yayımlanan  risale esamesindeki kitapçıklarımın adı “Küçük Dünya” idi!  Bir tekini bile satışa çıkarmadan  karton kutularının içinden  bir ikisini alarak hepsini de  şimdilerde nerede olduklarını bile bilmediğim bir yerlere kaldırdımdı!

…Babam doksan yıl boyunca ada dışına hiç çıkmamıştı. Uçağı ya havada uçarken yada havaalanında gördüydü!                                               Mağusa limanındaki “vapurları”  üzerlerinde liman işçisi olarak çalışmak durumunda kaldığı için tanımıştı.. Denizlerde dolanıp, rıhtımlara dayanıp bağlanan  bu devasa gemiler, ekmek parasıydı da.. Hem bir ömür boyunca!

Tekdüze hayatların Kıbrıs’ı çok eskilerde  mi kaldı? Sanmıyorum!                                                       Dönem dönem İngiltere’ye, Türkiye’ye çalışmak için göç eden yurttaşların  bağladıkları yollardan,  yıllar boyu sürüp giden gidiş gelişlerdir ki  sonradan öğrendimdi:

İngiltere’ye Londra’ya gidenlerin “dünyası” da evleriyle işyerleri kadardı! Fakat bir farkla: Artık Kıbrıs’a nazire Kıbrıs Türklerinin  fazladan, bir “küçük dünyaları” daha  olduydu hem de Londra gibi devasa bir kentte!

Bilir misiniz? Bu adada ilk tanıştığımız ulaşım araçları, “eşeklerle develer” ise asıl bize ait olanları, yıllar yılı sürdüğümüz velespitlerimizdi..

Müthiş bir teknoloji harikası gibi görürdük onları.. Mükemmel bir mekanizma! Bütün marifet iki tekerinin üzerinde dengede durabilmekti.. O dengeyi sağlarken bütün olay, “sellasının” (sele) üzerine otururken, arka tekeri çeviren “dişli zincire” bağlı ve solda sağda iki “pedalı olan “ayakçayı” çevirme becerisi kazanmaktı..  Tutun ki düşe kalka öğrenirdik!

*****

İNSANLARIN yaşam koşullarıyla “yaşadıkları “dünyaları” doğru orantılıdır.. “Orantısız” olan “yaşamaya mahkûm oldukları o “küçük dünyalarını” ne kadar değiştirebildikleri ile evrimleştirmeyi başarabildikleridir.. Çok sonradan öğrendikti, buna   “medeniyet” dediklerini.

Ve bu nedenle Atatürk’ün hedef koyduğu “muasır medeniyetler seviyesine ulaşma” seferberliğini çok iyi anladıktı..

Fakat “velespitli dünyamızdan” kurtulup “arabalı” dönemlere geçmek için daha çok uzun yıllara ihtiyaç olacaktı..

Çünkü  toplum olarak  arabaya  sahip olabilecek kadar gelişmiş  toplum değildik.. Olanlar parmakla sayılacak kadar azdı..

Aslında her bir “şeyler” öylesi ulaşılmazdı, uzaktı hatta imkânsızdı! Elektrikli araçlardan gaz ocaklarına, somyalı karyolalardan dikiş makinelerine, kömür mangallarından elektrikli sobalara geçene kadar çok uzun yıllar geçtiydi!

“Medeniyet” Kıbrıs Türk halkı bünyesine  çok geç geldi. “Çağdaşlaşmayı” zaten bilmiyorduk. Ta ki radyolar evlerimizdeki yerlerini alana, sinemalar çoğalana kadar..                                                                             *****

YENİ yeni palazlandığımız dönemlerdi..  Amerikan filmleri gelmeye başladıydı adaya.. Dışımızdaki o “büyük dünyayı” işte o filmler nedeniyle başladıydık tanımaya..                    Radyoların ajans haberlerinden öğreniyorduk  “büyük dünyadaki” olayları. Ve şaşıp kalıyorduk!

Nitekim Kore nire Türkiye nire diyorduk. Fakat “orada savaşan  Mehmetçiklerin binlercesiyle şehit olmalarından dolayı değil,  eğer ağlıyorsaydık akan göz yaşlarımız,  gösterdikleri kahramanlıklarından  dolayı duyduğumuz kıvançtandı!”

İlk kez dışımızda bir de “savaşan dünyamız” olduydu tanıdığımız! Ki yıllar sonra “Türk askerinin orada ne işi vardı” diye nedamet getirerek çok hayıflandıydık!                                                                        **********

“KÜÇÜK dünyamızı ilk kez gencecik öğrenciler olarak  Türkiye’deki üniversitelere taşınmaya başladığımız yıllarda “büyütmeye” başladıktı. Tutun ki yoğunluğunca 1955’lerdi başlangıcı. Ya daha önce  ya daha sonra..

“Büyük Kentleri” öyle tanıdıktı. “Büyük iskân alanlarını” Eğlence yerlerini. Tiyatroları, operaları.. Bizdeki beş on fukara yemeği ötesinde ne kadar çok yemek çeşidi olduğunu..  Kurak çorak ülkemize nazire bereketi tanıdıydık..                                                                    Toplu taşımacılığı, öğrenci yurtlarında yaşamayı. Büyük sanayiyi, büyük tarımı…                   Ve asıl “izm”lerle oralarda tanıştık. Marx’ı Lenin’i..   Egemen sınıf, kompradar burjuva ile ezilen sınıfı.. “Proleteryayı..”

Oralarda salmıştık aşağı eğik moğol bıyıklarımızı. Oralarda takmıştık kara gözlüklerimizi.. Bazılarımız ilk kez oralarda yemişti polis coplarını..

Küçük dünyamıza yeni bir dünya daha katmıştık kısaca.                                                                                               *****

GERİYE dönüp bir daha baktım.  Rahmetlik pederim hiç uçağa binmediydi.. Vapuru limanda, uçağı havada gördüydü..                                             Dünya bilgisi limanda çalıştığı vapurlarla seyrettiği filmlerdeki kadardı.  “Nasıl bir dünya” sorusuna ancak  radyodan dinlediği ajans haberleri kadar cevap verebilirdi…

Ölürken tüm dünyası Mağusa kadardı! Giderken geride bıraktığı o Mağusa surlar içi dediğimiz   “yeri” biz anca KKTC dediğimiz 3 bin 5 yüz kilometre karelik bir coğrafya kadar büyütebildik hayatımızda!

…Kısaca KKTC’de türlü çeşitli sorunlarımızla ve kimselerin bizi incitip yok etmesine fırsat vermeden.. Fakat o “işi” kendi aramızda, toplum olarak kendimiz becerirken..                              Meğer hâlâ “küçükmüşüz” ki “küçük  dünyamızda” yaşıyoruz…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar