OLAĞANÜSTÜ DURUMUN NEDEN İLAN EDİLMEDİĞİNİ GÖRDÜNÜZ… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

OLAĞANÜSTÜ DURUMUN NEDEN İLAN EDİLMEDİĞİNİ GÖRDÜNÜZ…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Defalarca yazdım, olağanüstü durum, olağanüstü tedbirler gerektirir.

Direndiler. Sebebini biliyorduk aslında, yetkilerini devretmemekti dertleri. Hele de seçimler ertelenmeden önce…


Hiçbir şey yapılmadığını kimse söylemiyor. Ama plansız, programsız, yapılması gerektiği gibi değil. İşte önceki gün ortaya çıkan sorun…

Öğrenciler götürüldükleri yerlerden hala feryat ediyorlar.  Hazırlanan oda sayısı farklı, gelen sayı farklı. Yurt elinden geleni yapmış bir bölümü hazırlamış, ama yetmemiş. Bir hijyen, bir temizlik kontrolü yapılmamış. Güzel; Başbakan Yardımcısı inisiyatif kullanıyor, başka bir otele taşımaya çalışıyor ama diğer yandan otelin olduğu yerin Belediye Başkanı Fırat Ataser, tüm öğrencilere vebalı muamelesi yapıyor, halkı kışkırtıyor…

O da yetmiyor, Başbakan onca işi olması gerekirken, yurda koşuyor, siyasetin dibine vuruyor. Hem de başta öğrencilerle birlikte orada olan Cumhurbaşkanı olmak üzere, ana muhalefet partisi başkanını ve dahi kendi ortağını da suçluyor. “Pis siyaset, kışkırtma, çığırtkanlık, nerededir be bu Akıncı” sözleriyle.

Bir yandan halkı birlik, beraberliğe davet eden Başbakan, aynı zamanda, ağzından çıkan her sözle halkı kamplaştırıyor. Sakinleştirici, huzuru, güveni sağlayıcı olması gerekirken, kışkırtıcı, bölücü hedef gösterici bir tavır sergiliyor.

Bu sinir haliyle ne sağlık ne ekonomi ne de kamu düzeni yönetilemez. Zaten panik olan insanların huzurunu bozmak kadar tehlikeli bir şey yok…

Bu yoklukta, imkansızlıklar içinde hem tıbbi yönden, hem ekonomik yönden, hem de sosyal yönden büyük krizler çıkacağı belliydi. Bunu herkes gördü, bir tek bizi yönetenler görmedi, görmek istemediler.

Yapılanların tümü, teknik bir kriz masası tarafından yönetilmeliydi. Başbakan Yardımcısı hakkını yememek lazım, perişan oldu ama o da sokaklarda öğrenci tahliyesiyle uğraşmamalıydı, o çaresizliği orada sergilemek durumunda kalmamalıydı… Başbakan siyaset yapacak, kendini savunacak diye sokaklara dökülmemeliydi; kriz merkezinin çalışmalarını takip etmeli, karar alma aşamasında devreye girmeliydi. Hesabı kitabı tam yapacak ekipler olmalıydı. Sosyal hizmetler, sivil savunma, polis, ulaştırma, Sağlık Bakanlığı yürütecekti bu işi…

Dün birisi yazdı, krizi yönetmediler, kriz onları yönetti. Tam da öyle. Doğru dürüst bir planlama olmadığı ortada.

Fırat Ataser’in yaptığının benzeri olaylar gelişirse, hastaneler yetmezse, karantina ihtiyacı büyürse, ülkenin kaymağını yiyen otel sahipleri direnmeye devam ederse, bunun üstesinden böyle sokaklara çıkıp bağırarak, onu bunu suçlayarak gelemezsiniz.

Ülke yönetimi çuvallamıştır… Kriz, kaosa dönmüştür, tüm bunların sebebi siyasetin öncelikli olmasıdır. Olağanüstü Durum siyasi kaygılarla ilan edilmemiştir.

Edilmediği sürece bu kaos devam edecek, güvensizlik artacak, sosyal bölünmeler, kamplaşmalar artacak, tüm bunlar da krizin adam gibi yönetilmesini sağlamayacak. En son ihtiyacımız olan da bu.

Önceki gün resmen korktuk. Eğer bir Başbakan’ın olaya bakış açısı buysa, fazla bir şey beklememek gerekiyor. Bu kadar net.

Bir kez daha şapkalarını önlerine koysunlar, ama siyasi şapkalarını atsınlar artık, makamlarının saygınlığı, devlet ciddiyeti ve önümüzdeki çok başlı felaketi koysunlar masaya.

Aklın yolu birdir. Olağanüstü Durum ilanı geciktirilmemelidir.

Aksi taktirde bu yaşananlar, kışkırtmalarla artacak, sosyal sorun da en az virüs kadar, en az ekonomik buhran kadar tehlikeli hale gelecektir…

 

YERİN KULAĞI VAR

GURURLANDIK VE UTANDIK:

Her gün bir iş insanımızın toplum adına yaptıklarını duyuyoruz. Muhtaç insanlara yardımdan tutun da otelini açanlar, akaryakıt bağışlayan, özel uçağıyla topluma malzeme taşıyanları gördük ve gururlandık. Tüm bu güzellikler yanında bırakın otellerini açmayı, “battık, mahvolduk” deyip yıllarca bu toplumun ensesinden milyonlar kazananların, hiç sıkılmadan hala daha devletten “destek ve teşvik” talep ettiklerini de gördük ve bir kenara yazdık.

 NEYE KIZDIĞI ANLAŞILDI:

Başbakanı çıldırtanın ne olduğu anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın konuşmasını bir daha dinleyince, anladık. “Başbakana ulaşamadım” diyor. Bütün mesele bu. Bu krize dayanacak dirayeti gösteremeyen yöneticilerle kriz yönetilemez. Devletin tüm organlarının içinde olduğu adam gibi bir kriz merkeziyle sil baştan planlama ve olağanüstü durum ilanı gerekiyor. Başka yolu yoktur…

KENDİSİ NE YAPIYOR:

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın gelen öğrencileri karşılamak için gitmesini “çirkin siyaset yapıyor, halkı kışkırtıyor” diye suçlayan Tatar, Akıncı ile birlikte orada olan CTP lideri Erhürman ve ortağı Özersay’ı da “siyaset yapmakla” suçlamış oldu. Keşke kendisi de orada, o çocukların yanında olabilseydi ve “siyaset yapmakla” suçlansaydı. Ama o bunun yerine, eleştirilerin odağında bulunan öğrenci yurdunda basın açıklaması yaparak siyasetin dibini yapmayı tercih etti. “Uçakla evlatlarınızı getirdim, güzel bir yer verdim diyor!” Belli ki ruh hali hiç iyi değil…

 

37 GÜN MESELESİ:

Son günlerin en güzel haberi, sonuçları pozitif çıkan üç kişinin taburcu edilmesi. Ancak bazı hekimler, 37 gün bulaştırıcılığın devam edeceğini söylüyor. Bu kişilere ve bundan sonraki olası taburcu vakalarında nasıl bir yöntem izlenecek. Sorum hekimlere, Sağlık Bakanlığına, siyasetçilere değil…

BİZ BÖYLEYİZ:

Ülkede onca sorun varken, Karpaz’da karaya vuran ve çoğu çocuk 175 mülteci için kendi derdini unutup ülkenin dört bir yanından yardım etmek için seferber olan bir halkız biz. Kimileri onları silahla sınırlarından kovarken biz gönlümüzü ve evlerimizi açtık onlara. Bazen bu ülkede yaşamaktan, buralı olmaktan gurur duyuyorum…

HERKES NEYİN DERDİNDE, BİZ…:

Bütün dünya Çin’in verdiği sıtma ilacının peşinde, kullanım protokolünün açıklanmasını bekliyor. Biz de burada acaba bizde de kullanılır mı diye beklerken, kendimizi kavganın içinde buluyoruz. Yine Çin, talep eden ülkelere tıbbi yardım, malzeme desteği gönderiyor. Bizim neden böyle bir talebimiz olmasın. Vermezse, bunun da kampanyasını yapıp, hep beraber lanetleyelim…

 

 

ZİRVEDEKİLER

Nazım Hikmet: “Bir yaz akşamı gibi inecek. Ağır, yeşil dalların ardından rahatlık. Hastalar, kardeşlerim,
Biraz daha sabır, biraz daha inat. Kapının arkasında bekleyen ölüm değil, hayat. Kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl. Kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz…”.

 

DİPTEKİLER

Fırat Ataser: İngiltere’den KKTC’ye gelen öğrencilerin kendi bölgesindeki bir otele yerleştirilmelerine karşı çıkan ve birkaç yandaşı ile birlikte, “Karantinaya alınan öğrencileri bu bölgede istemiyoruz” diye eylem yapan Ataser’e tepki yağdı. Bu hastalık sebep oldu da bazılarının insanlığı deşifre oldu…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar