Nüfus kurbanı, cinayetler ve dava - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Nüfus kurbanı, cinayetler ve dava

Ahmet OkanAhmet Okan

Sendikal platformun basın toplantısı vardı.

Konuşulanların özü şöyle:


Kıbrıs Türkü yok oluyor.

Vatansız kalma tehlikesi var.

Nüfus sayısı belirsizdir, 800 binin üzerinde olduğu anlaşılıyor.

Kıbrıslı Türk nüfusu, karma evlilikler de dahil, 135 bin civarında.

Siyasi irade Kıbrıslı Türklerin elinde değil.

Eğitimde Kıbrıslı Türk öğrenci sayısı diğer yabancı nüfusun altında, yüzde 40 dolaylarında.

Askerin kullandığı elektrik ve suyun borcu 600 milyon civarında.

Hastaneler tıklım tıklım, yetersiz…

Bir protokol yapılmış.

Memleketin durumu bu olunca protokolde öngörülenler teferruat kalıyor…

Gökhan Naim hunharca öldürüldüğünde en yüksekten en aşağıya doğru tekmil makamlar ayağa kalkmıştı.

Bu kadarı da olmuyordu artık.

Bir an önce nüfus yapısına el atılmalıydı?

Ne oldu?

Gökhan Naim NÜFUS KURBANI’ ysa eğer,

Bu ahali her gün ölüyor.

Cinayetlere hep birlikte iştirak ediliyor.

Suç şahsidir evet ama toplumsaldır da.

Hangi suç içinde bulunduğu toplumsal koşullardan koparılabilir?

Kıbrıs koşullarında işlenmiş bir cinayet veya başka adi bir olay, İsviçre koşullarında işlenmiş gibi görülebilir mi?

Saçma olur bu.

Katiller, hırsızlar, yüzsüzler, tacizciler, tecavüzcüler her zaman her yerde vardır.

Mesele yaşadığınız yerde her şeyin birden bire değişip allak bullak olması ve olayların durmaksızın halka halka zincirleme bir şekilde giderek çoğalmasıdır.

Her şey nasıl değişiyor?

Kim veya kimler değiştiriyor?

Siyasetin bunda rolü ne?

Hükümetler bunun neresinde?

Bir kaos sahnesi.

Bu sahnede her şey olabiliyor.

Sahnenin düzenlenmesinde herkesin payı var.

Sahnede olup bitenlerin görgü tanığıdır herkes.

Cinayeti herkes gördü!

Gözleri görmeyenler de gördü.

Bundan sonraki muhtemel vakalar da biliniyor, üstelik herkes bundan emin çünkü sahne hazırdır…

Bir cinayetin ardından nüfus yapısının bilinmez gidişatına dikkat çekiliyorsa, teşhis yapılıyor; cinayete zemin oluşturan sebeplerden en göze çarpanı dile getiriliyor; cinayetin önceden bilindiği haber veriliyor demektir.

Ortak kanaat oluştuğuna göre herkes görgü tanığı kadar önceden bilgi sahibidir.

Kimse yakasını bu davadan/davalardan sıyıramaz, hayatlarını kaybedenlerin tabutlarını taşıyanlar da, fatiha okuyanlar da dahil.

Çünkü “delil” sizsiniz.

Hepimiz.

Polis kullanılan silah ve başka şeyler yanında bu delilleri de toplayabilir mi?

O zaman bu dava/davalar nasıl görülecek?

Sadece yargının işi olabilir mi bu gibi davaları halletmek suç şahsidir diyerek?

Üstünde teşhis konulan ve ortak kanaat oluşturan o söylemler bu davaların neresinde yer alacak?

Ceza nasıl dağıtılacak?

Sahneyi hazırlayanları cezalandırabilecek bir güç, bir yargı var mı?

Sebeplerden en belirgini orta yerdeyken ve binlerce insanın her biri “delil” iken ve bunda siyaset kurucularının rolü gayet açıkken, yargı ne kadar adalet dağıtabilir?

Zaten bu tür davalarda karar vericiyi bu toplumsal kaos sahnesi içinde karar vermeye sürüklemeye kimin ne hakkı olabilir?

Mesele cinayetler ya da adi olaylar üzerinden değerlendirilemez sadece.

Kültürel bir vaka, bir yok olma haline gelmiştir bu süreç…

Şimdilik gölgelerimiz “yoksayıcı” larla savaş halinde.

Gölgeler dağılana kadar…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar