Mavi’nin Hikayesi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mayıs 3, 2024
Köşe Yazarları

Mavi’nin Hikayesi

Ece Uslu

 

Küçükken hiç değerli hissettirilmemiş, görülmemiş, temas edilerek sevilmemiş, çocuk diye duyguları yok sayılmış, sadece ebeveynlerinin istediklerini yaptığı zaman eleştirilmemiş biriydi Mavi. Evet ebeveynlerinin onaylayacağı şeyleri yapıp görülmeyi beklerken, değil takdir; eleştiri bile almamış ve hepten görünmez olmuştu. Bir süre sonra farkında olmadan küstü herkese, içine kapandı. Yine görülmedi… Hep bir çaba içine girdi sonra en yüksek notları aldı, kendi ihtiyaçlarını giderme adına hep tek başına bir mücadele içinde oldu. Ve vere vere almaktan vazgeçti Mavi. Hatta almaya ihtiyacı olmadığına inandırdı kendini. Sevilmeye, duyulup görülmeye ihtiyacı hep devam etse de bunu bastırmayı tercih etti. Hep verir oldu. O küçük çocuk o kadar yaraya rağmen oldukça başarılı bir iş insanı olmuştu. O nedenle o baş ederdi, onu kimse yıkamazdı. Ve bu kibirle zorda olduklarını düşündüklerine kendi alamadıklarını vermeye başladı. Adeta canı yanmış insanların kurtarıcısı olmak adına kendini ateşlere atıyordu, içinde zamanında görülmemiş, duyulmamış, ihtiyaçları karşılanmamış bir çocuk olduğunu unutarak.


 

Ne acı değil mi? Çocuk olarak yıllarca görülmeyi beklemiş ancak günün sonunda kendi de kendini görmeyi bırakmıştı. Bir yandan her şeyi başarabileceğine dair bir güven içinde iken öte yandan sevilmeye değer olmadığına dair bir inanç içinde idi. Bir süre sonra aslında verirken tükendiğini gördü ve sordu; ‘Neden?’ diye. Kendine verdiği cevapla sarsıldı; ‘Seni sevsinler, görsünler, bırakıp gitmesinler diye!’. Bunların üstesinden geldiğini düşünüp, başarıdan başarıya koşarken nasıl yine aynı noktada olabildiği için kendine kızdı. Ve içindeki çocuğun duygularını, ihtiyaçlarını yine görmezden geldi.

 

Mavi, her sabah içinde kocaman bir insan sevgisi ile uyandı yıllarca. Ve her gün bu sevgisini insanlara dağıttı. Çoğu bunu önemsemedi, bir kenara attı, gereksiz buldu, veya anlık sevindi ve hemen unuttu… Ancak, her akşam eve içinde anlam veremediği bir hüzünle döndü. İçindeki çocuğa vermesi gereken sevgiyi başkalarına dağıttığı için, içindeki ağlayan çocuğun hüznü idi bu. Nerede yanlış yaptığını bilmiyordu, herkesin yardımına koşuyor, herkese kendince değerli hissettiriyor, kibar davranıyor ama yine de beklediği ilgiyi, sevgiyi, değeri görmüyordu. Ve o hırsla o çaresizlikle daha çok verdi. Verdikçe eksildi, verdikçe görmezden gelindi, verdikçe dikkate alınmadı ve bir gün artık kendine olan saygısını yitirdiğini hissetti. Sevilmek adına ne kadar çok saygısızlığı, yok sayılmayı, değersizleştirilmeyi göze almıştı… Kendine kırgındı, kendine kızgındı ve bir anda herkesi bırakıp kendi içine kapandı. Kimseden bir beklentisi yoktu artık. Çünkü varoluşu ile gelen bir değersizlik olduğunu düşündü bunun. Annesi, babası bile sevmemişti ki onu. Herhalde annesinin bir bildiği vardı. Mavi bir süre depresyonda yaşadı. Yine de ‘hayır’ demeyi bilmediği için kendini hırpalatmaya devam etti. Kendinde yokken bile verdi. Ve her seferinde daha da tükendikçe kendine daha da öfkelendi…

 

Bir sabah bitkin bir şekilde uyandı ve kendine yine aynı soruyu sordu; ‘Neden?’. Aldığı cevap çok netti; ‘Çünkü kendine değer verip, sevmeyen sensin!’. Saatlerce ağladı çünkü ne kendine nasıl değer vereceğini biliyordu ne de kendini nasıl sevebileceğini… Meğer herkese yetişmeye çalışırken içindeki çocuğa geç kalmış, herkesi sahiplenirken, içindeki çocuğu sahiplenmemiş, herkese sevgi dağıtırken, içindeki çocuğu aç bırakmış, herkese el verirken, içinde yere düşmüş canı acıyan çocuğa el vermemişti…

 

Mavi’nin hikayesi bundan sonra ne olur bilinmez. Ama biliyoruz ki hepimizin içinde yaralı bir çocuk var ve o çocuğun her şeyden önce bize ihtiyacı var. Biz ona sahip çıkmazsak kimse çıkmayacak, değer verip sevmezsek kimse sevmeyecek, şefkat göstermezsek kimse göstermeyecek…

 

Ve sen de Mavi isen bilmelisin ki;

  • Kimse sana yardım etmedi diye herkese yardım etmeye
  • Kimse seni sahiplenmedi diye herkesin kurtarcısı olmaya
  • Kimse seni duymadı diye sana sunulan her gerekçeyi/suçlamayı kendini yok sayarak alıp kabul etmeye
  • Kimse seni anlamadı diye herkese sonsuz anlayış göstermeye
  • Kimse ihtiyaçlarını karşılamadı diye herkesin ihtiyacını gidermeye mecbur değilsin.

Bunları yapıyorsun çünkü içindeki çocuk iyileşecek sanıyorsun. Kendini değersizleştirerek, yok sayarak, duymayarak, dinlemeyerek içindeki çocuğu sadece daha çok yaralıyorsun.

 

 

Hani annenin sevmediğini kim sevsin demişti ya Mavi, e senin sevmediğini kim sevsin? Ya da sevdi diyelim; sen seni sevmezken gerçekten sana sunulan sevgiyi görüp alabileceğine inanıyor musun? Sen kendini değersiz görürken herkes sana bir ağızdan değerlisin diye haykırsa; inanacak mısın? ‘Hayır!’ . O zaman kendine hak ettiğin sevgiyi ve daha doğarken sahip olduğun değeri verme vakti gelmedi mi? Nasıl yapacağımı bilmiyorum diye kendini kandırma; bilmeseydin diğerlerine de yapamazdın… Kendi değerini kendine vermen dileğiyle….

Tepki göster
Bayıldım
1
Bayıldım
Huzurlu
1
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar