Görüşelim vallahi şu desantralizasyonu! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Görüşelim vallahi şu desantralizasyonu!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Bugün Sn. Akıncı ile Anastasiadis’in bir araya gelmesi bekleniyor.

Bu haberin medyaya servis edildiği sıralarda Anastasiadis cephesinden de şu açıklama geldi: “Desantralizasyonu görüşmeye hazırım.”


…Yıllardır yazılarımı hazırladığım iki buçuk metre karelik odamda, çocuklarımın ilkokul yıllarından kalma çekmeceli küçük bir masanın yanındaki sehpada,  kaç gündür bana aptalca sırıttığını sandığım için müthiş huylandığım bir kitap var. Hem “federasyonlardan bahsediyor hem de örnekler veriyor…”

Şöyle ki meğer dünya “federasyon” kalabalığıyla dolu! İnanın “patlıcandan” bu kadar yemek yapılamaz, federasyonlarla kurulan devletler yada etnik azınlıklar kadar…

BİZE bakıyorum Türk Rum halklarıyla oluşan  adanın geçmişiyle ilgili yalan söylem ve beyanlar vesika olup körün değneği gibi bellenmişliğinde “federasyon” haline dönüşmüş!

Kantarın topuzunu o kadar kaçırmışlar ki “geçmişte Türklerle Rumların bu adada kardeş kardeş yaşadığından” tutun da  1974’leri yaratan nedenlerin emperyalistlerin işi olduğuna, eğer dıştan müdahaleler olmazsa bu adada Türk Rum halklarının “federal sistemde” pek alâ da çözüme ulaşabilecekleri falan iddia ediliyor!

ANNAN planı bu iddiaların kanıtı olarak  gitti referanduma ama Rum tarafı “inanmadığı” için hayır dediydi!

On altı yıldır da “Annan planı benzeri” federasyonun peşinde koşuyoruz! Sürecin asıl rezil yanı da   bizi “işgalci, korsan devlet” olarak ilan edip masada görüşme yapan Rum’un siyasi oyuncağı haline gelmemiz!..

Ki artık bu federasyon lafı  o kadar sıktı ki Anastasiasdis bile dayanamayarak başladı “desantralizasyon” demeye!

Aslında o da federasyonun bir çeşidi ama görüşmeye hazırım diyor!

BUGÜN Sn. Akıncı Anastasiadis’le görüşecek.. Fırsattır: Sorsunlar: “Nedir bu desantralizasyon? Gevşek federasyon mudur gerçekten? Yada kuş mudur devekuşu mudur? Görüşelim vallaha! Üstelik kulağa çok da melodik geliyor: “Desantralizasyonnn!..

**********

HEPSİ BU!

İkili üçlü koalisyonlardan “dörtlüsüne” kadar varırken anlamamız gerekirdi: “Bu ülkede siyasi partilere yönelik güven duygularıyla inançlar  o kadar parça körçe oldu ki artık hiç biri kendi seçmeniyle ayakta duramaz hale geldi! Mutlaka payandaya dolayısıyla bir başka siyasi partiye ihtiyaç duymakta derken…

Gün geldi bir hükümet kurabilmek için dört siyasi partili payanda gerekti!

HA bu yeni hükümetimiz “İyi niyetlidir,..”  “Bazı değişimler yapmak istemektedir..” “Reformlara inanmıştır..” “Kısaca öyle geldi böyle gidemez” gibilerinden radikal bir politikanın sahibi olmayı yeğlemektedir…”

Falan ama  bir yıl oldu hâlâ “vaatlerinin hükümeti olamadı!”

KANIMCA  eğer dörtlü koalisyonu “maliyedeki başarısıyla” çekip götürmeyi başaran ve sürekli maaşlarla  piyasaya kesintisiz sıcak para akıtan  “hazinedar” Serdar Denktaş olmasaydı, Erhürman hükümeti bir yılını doldurmadan erken seçime giderdi..

Ki bugüne kadar ortada “reform” falan yok ama, koalisyon hükümetini oluşturan siyasi partilerin misyonları olmadığı halde icraatlarına yansıyan “yasaklar, kısıtlamalar” çok var!

KISACA dörtlü koalisyon hükümeti plan programlarında kayda geçen “icraatlarını” gerçekleştirmek için kendine uygun sosyoekonomik           “ortam”ı yaratmaya çalışıyor.. Örneğin olaylı “emirnamelerle   imar iskân planlaması” gibi.. Araya sıkıştırılan bazı “değişiklik yasaları gibi..

Ne var ki bunlar da sancılı oluyorlar.. Mesela çok uzun süredir beklenen  ve toplumun da desteğini alan “Kamu Görevlileri Değişiklik Yasa Tasarısı” reformu, “taslak” olarak gündeme geldi ama beklenen desteği görmedi!

OYSA ne diyoruz. Önce  “kamu reformu” gerçekleştirilmeli ki  “devletin işleyişi ile istikrarını oluşturan dinamiklerin” itici ve yapıcı gücünden faydalanılsın..

O kadar ki “devleti bakanların emirnameleriyle yönergeleri değil, bizatihi devletin çarklarını çeviren “bürokrasi” yönlendirip yönetsin..

Ki KKTC bu akılda, bu kabiliyette, bu görgüde yetişmiş özverili insanlarla doludur. Onları zaman zaman Tv. ekranlarında,  gazete köşelerinde izlerken, “işte çözümsel icraat  budur” dediğim çok oldu.. Yeter ki bu insanların fikir ve kabiliyetlerinden yararlanılabilinsin…

HALBUKİ daha ilk girişimde ne oldu Kamu Görevlileri Değişiklik yasası! Tüm ilgili sendika ve birlikler tarafından “tu kaka” ilan edildi!”

Peki ama “değişiklik yasası” çalışmalarına katılmadı mı bu STÖ’leri temsilcileri? Bu hükümet de mi “biz yaparız olur” dedi!

Nitekim iddia şu:   “Bugüne kadar “kamu görevlilerinin kazandığı haklarının bir kısmının geri alındığı!” “Hakların budanmasına gidildiği…”

İŞTE  gene geldik günah çıkaracağımız ağlama duvarına: Ki gözyaşı akıtmak  değil, kafalarımızı o duvara vurup vurup ezmeliyiz! Çünkü kamu görevlilerine tanınan o hakların büyük kısmı, “popülizm” içerikli politikalar sonucu yasalaştılar!

“Siyasi iktidarların oy kaparozlama amaçlarından kaynaklı memnuniyet yaratma düzenbazlığı sonucunda verildiler!.

Falan sendikanın desteğini almanın, falan “birliğin” sempatisini kazanma hesaplarında tanındılar!..

Yani kazanılan “haklar” kimsenin anasının helal sütü kadar ak pak ve yararlı değildi!   Fakat kalıcılaşıp devlet nizamı haline geldiler!

…CANLARI sıkmak pahasına örnek  vereyim mi? (Seçimlerde bir siyasi partiden aday olan kamu görevlisinin kaybetmesine karşın tekrar makamına dairesine dönmesi gibi!)

Ki daha önce çok yazdımdı: Dairelerde partililer birbirleriyle dalaşırlarken neyse ki düello yapmadılardı!

Vatandaşın işlerini yokuşa sürerek mevcut iktidarı şaibe altına sürme de kamu görevindeki marifetlerdendi ama..

Ya şimdiler? “Liyakat” lafı etrafında döndürülen sözlerle kamu görevlerinde reformun  gerçekleştirileceği sanılıyor! Hepsi bu!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar