Gerçekler kabul edilmelidir. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Gerçekler kabul edilmelidir.

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

(Önce özür borcumu ödeyim. Dün benden kaynaklı bir yanlışla “Pazar Sohbetim” yerine gazeteye geçen haftaki bir yazımı mailledim. Ve tabi gazetenin 8. sayfasını da “yanlış” üzerine işgal etmiş duruma düştüm!)

ÜNLÜ Fransız yazarı Molyer’in  “Yanlışlıklar Komedisi” adlı bir tiyatro oyunu vardı. Ta 1956’larda falan Namık Kemal lisesi yıllık müsamaresinde  sahnelendiydi.


Oyun,  şaşkın insanların şaşkalozlukları, komik serüvenleri üzerine türlü çeşitli olaylarla doluydu.. Öğrenci işi de olsa Maraş’ın İreon sinemasında sahnelendiydi.  Baştan sona seyircilerin kahkahaları salonda yankılanıp durduydu..

Bugünlere dönmek gerekirse biz de “yanlışlıklar siyasetlerinde” debeleniyoruz ki bir farkla:  Molyer’in “piyesi” bir kez sahnelendi çekip gitti, bizimkisi 1963’lerden beridir devam etmekte!

Baş aktörleri de BM’ler Sekreterleriyle Kıbrısla ilgili özel temsilcileri, Kıbrıs’ta gelip giden Türk Rum Cumhurbaşkanları ve de Türkiye ile Yunanistan…

Ki bunlardan biri  “dam başında saksağan” dese, anında diğeri “vur beline kazmayı” demekte!

UZATMADAN geçen haftanın “siyasi komedisine bakalım.”

…Bir hukukçu yurttaşımız bir arkadaşıma demiş ki “mesela Kıbrıs gibi çözüme ulaşamamış siyasi sorunların üzerinden 50 yıl geçtiğinde artık sorun neyse hukuken öyle kabul görür ve meşruiyet kazanır..” Buna da “İnternational Low Presamption” denirmiş.

Taner Erginel’e sordum, “öyle bir hukuki  bağlayıcılık falan yok dedi ama şunu da vurgulamadan geçemedik:

“Müruru zaman” dediğimiz bir “zaman aşımı” vardır.. Kıbrıs sorunu gibi mesela “iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı” bir çözüm zaman içinde  kemikleşip olgunlaşır ki artık bunu “Anastasadis gibi küçük politikacıların değiştirmesi mümkün olmaz!

Ki “BM’ler Sekreterleri” gibi dünya siyasetinin “padişahları” da değiştiremezler! Değiştiremediklerinin ispatı da kırk beş yıldır Kıbrıs’ta  havanda su dövmeleriyle ispatlıdır!

LAFI bırakıp sadede geleyim. Sn. Akıncıya göre (zannedersem) henüz “gemileri yakacak” bir sona gelinmedi. Fakat yadsınamaz gerçektir,  (çözümsüzlüğe karşın) artık Güney’e “ille de çözüm olsun” diye yalvar yakar olan bir Kuzey de yoktur.

Bunu fark edip gören de AKEL olmaktadır. Nitekim Kıbrıs Sorunu Bürosu sorumlusu Çelebis diyor ki “önceleri Yürütme, Yargı, Yasama gibi konularda yakınlaşma olmasına karşın sonraları Anastasiadis  cırlayıverdi…”

Yani çözümü biraz daha öteledi! Niçin ama?

Çünkü artık bizim gördüğümüzü Anastasiadis’li Rum liderliğinin de görmesi gerekir. Şu anda KKTC’de başta Türkiye ve işinsanları olmak üzere Yahudi’si de vardır Rus’u da Arabı çorabı hatta Rum’u bile vardır.

Yani KKTC ne dünyadan tecrit edilmiştir (ki bazen canımız sıkıldığında biz de bağırır çağırırız) ne de en basitinden “Güney’deki Rum devletine muhtaçtır!

Artık bu gerçeği Anastasiadis’li Rum tarafı görmelidir yoksa federasyonu rüyasında bile göremeyeceği gelecekler kapıdadır!

**********

YENİDEN YAPILANMA BELİRTİLERİ

Geçen hafta sonunda Erol Avgören Kültür Merkezi’nde bir konuşma yapan  Erhürman 14 ayın muhasebesini yaparken, (tabi ki “az zamanda çok iş” denemez ama) bazı “ilklerden” söz etmesi umut verici oldu.

Erhürman Koalisyon Hükümeti’nin 14 aylık “icraatlarını” anlatırken ilk kez “nüfus sayımına yönelik çalışmalar yapıldığını, Eğitim Bakanlığının KKTC’deki  60 bin civarındaki yabancı ülke öğrencilerinin  (hiç de azımsanacak bir rakam değildir) kayıtları ve diğer sorunlarıyla ilgili çalışmaların başladığını, 20 milyon TL’nin üzerindeki gelirin de Sağlık Fonuna aktarıldığını… Falan açıklarken, ben, dikkatimi çeken şu cümlesi üzerinde durdum:

“Sorunların nedeni zamanında yapılması gerekenlerin yapılmamasıdır…”

HAH! İşte söylediğimiz ve bir ara dillere pelesenk, fakat şimdilerde yine unutulan “basiret” dediğimiz  olay budur!

Nitekim uzun süredir  hep ayni şeyi tekrarlıyoruz: Diyoruz ki “Nüfus arttı, arabalar arttı, öğrenciler arttı.. Dolayısıyla Eğitimden Sağlığa, Tarımdan Sanayiye kadar da ihtiyaçlar arttı ama gelip giden hükümetler toplumdaki büyük değişime cevap verecek “basireti” gösteremediler!..

VE ne diyor Erhürman? “Hiçbir şey planlanarak yapılmadı!”

Bunu da  çok iyi biliyoruz. Popülizmin olduğu yerde “plan program” olmaz! Lafzına aykırıdır!

Ki o  “popülizm” yani “halk dalkavukluğu, partizanlık, belirli kişileri kayırma, devletin varlıklarını şuna buna peşkeş çekme…” Bu memleketin sadece sosyokonomik gelişimini kısırlaştırmakla kalmadı! Sınıfsallık da yarattı! “Sen ben” kavgalarına neden oldu!

Ve Allah Eşref’i mahlûkatı yaratırken  KKTC’deki de nasıl bir malûkatsa  rant ekonomisine dayalı “rantçıları,  “mütegallibeyi” yarattı!

HA, Erhürman Koalisyon hükümeti, şimdilerde bazı şeyleri zapturapt altına alarak düzeltip değiştirebilir  de eğer bundan sonra KKTC de bir “köklü devlet geleneği ve ciddiyeti” sahibi olamazsak işimiz borudur!                                                                                         **********

KISACA TAKILDIĞIM: (CAN BARTU’LAR, LEFTER’LER…) 

Ziya’lar, Basri’ler… Onlar Fenerbahçe’nin 1960 yıllarının ünlüleriydiler.

Sadece Fenerbahçeli olduğumuz için değil. Büyük halk kitlelerine mal olmuş isimleriyle çoğu insan için ikonlarıydılar.

..1960 ve sonrasında Can Bartu’lu, Lefter’li Fenerbahçeyi bazen Ankara’da bazen İstanbul’da izledimdi.

Bartu basketbol’dan gelmiş müthiş teknikti. Depara kalktı mı bir kaleden bir kaleye kenar çizgisi üzerinde top sürer gole giderdi… Allah rahmet eylesin..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar