Gelen “Çözüm” Mü, “Çözümsüzlük” Mü? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Gelen “Çözüm” Mü, “Çözümsüzlük” Mü?

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Sayın izleyiciler “müzakereler” adlı dizinin sonuna gelirken heyecan tavan yaptı! Nitekim Kıbrıs haritası gönüllerdeki aslana göre yeniden çiziliyor! Kimin gönlü daha zenginse Rum’a iadelerle bırakılacak topraklar da o kadar çok oluyor! Üstelik bir harita değil, masaya üç tanesi birden  seriliyor.  “Beğen beğendiğini” deniyor! Nüfusa göre toprak! Veya toprağa göre nüfus!

       KISACA: Yüze yüze sonunda kuyruğuna geldik.  Kaçınamayacağımız “paylaşım” olayı nihayet gündemde. Zaten İsviçre’ye bunun için gidiliyor.   Bundan sonra “burası benim, orası senin” pazarlığı var.  Evvel emirde Güzelyurt yolcu Abbas’tır biline! Ardından “kanton” kulpu takılmış Karpaz.. Bazı haritalarda Mesarya tümden Güney’e iade ediliyor, falan…

       TEKRARLAYALIM: Müzakerelere başlanırken, Rum tarafı neyi niçin isteyeceğini iyi biliyordu. Sonuçta hayalinde işleye geliştire şekillendirdiği iddiası şuydu: “Kuzey benimdi Türkiye tarafından işgal edildi.”


       Bu sava karşılık neydi Türk tarafının tutumu? Bu konuda ne söyledi? Mesela:                                    “Eğer bugün ada ikiye bölünmüşse bunun sorumlusu Güney’deki Rum liderliği ile Yunanistan’dır. Masada sizin yarattığınız bir sorunun  galibi olarak değil, 1963’lerden beridir saldırılarınız nedeniyle mağdur ve mazlum bir toplum olarak  oturuyoruz.. Artı tanınmış devlet olmanın gücünde  42 yıldır bizi Kuzey’e hapsederek hayat hakkımızı ambargolarla kısıtlayan da sizsiniz. Buna karşın bu süre içinde Türkiye’nin de yardımlarıyla varlığımızı sürdürerek bugünlere kadar geldik. Artık Kuzey’in her karış toprağında alın terimiz, emeğimiz, yatırımlarımız, kurduğumuz devletin güvencesinde  tüm Kuzey’i kapsamına alan koçanlarımız vardır. Eğer siyasi eşitlik ilkesinde bir federal sistem oluşturacaksak o “siyasi eşitliğin” lafzına gelin sorunu 1974 rayiçlerine göre tazminatlarla çözelim. Sonra iki eşit kurucu devletin üzerine federal sistemi giydirelim…

       HAYIR: Bizim taraftan  böyle bir söylem ve öneri asla yapılmadı! Hatta masayı dağıtmayalım   kuşkusundan olacak 1963’ün bile lafı edilmedi! Kısaca Annan planında olduğu gibi müzakerelere azınlıktaki Türk halkı olarak  “vermek” üzerine  kurulmuş bir politikayla oturduk!

       Ve bir gerçek: Bu politikayı savunanlara  “çözüm isteyenler” savunmayıp  “hayır” diyenlere de “çözüm istemeyenler” dediler ve Kıbrıs Türk halkını  Rum’un politikasına kilitlediler!

       Eh, çözüm günü geldi ama! Eğer Rum’u bugüne kadar tanımadıysanız işte şimdi bir parmağınızı ısırırken onunun birden sızlayacağı gerçeklerle yüzleşirken   tanıyacaksınız! Ve o zaman bakalım yine “hemen çözüm” mü diyeceksiniz!


            OKULLARIMIZDA DİN DERSİ VE “DİN!

Atatürkçü, çağdaş, bilime, evrime inanmış aydın bir öğretmenin sınıfta öğrencilerine verdiği    din bilgisi ile imamın vereceği din dersi arasında, büyük farklılıklar olacağına  inananlardanım… (Niçinini az sonra örnekleyeceğim.)

       Vakti zamanında küçücük çocuklara din bilgisi vermek zorunda kaldığımda, dersimi onlardan önce çalışırdım.  Dolayısıyle “amentü” nedir, günde kaç vakit namaz kılınır, nasıl kılınır bilirdim. Şunu da bilirdim. “Din tartışılmaz, ne ise öyle kabul edilir.” Yıllar önce öğrencilerime   bize de öyle söylendiği ve dikte edildiğince söylerdim bunu. Fakat hiçbir öğrencim “neden ama öğretmenim” demedi! Sormadı mesela:  “Neden diğer dersleri tartışırız da dini tartışamayız?” Sorulsaydı cevabım hazırdı: “Çünkü din insanlara  peygamberleri vasıtasıyla Allah tarafından gönderildi…”

       Pekala: Bu din öğretimim doğru muydu? Hayır! Zaten çok sonraları görüp elledim. Çoğu öğrencim hayata atıldıktan sonra camiye de gitmedilerdi, namaz kılmadılardı. Hatta Fatiha suresini bile unuttulardı ki ezberletmek için neler çekerdim!

 NEYİ ANLATIYORUM: Geçtiğimiz gün Havadis gazetesinin de manşetine çektiğince  Eğitim Bakanı Özdemir Berova okullardaki din bilgisi müfredatında “cin, ruh, melek” gibi soyut kavramların da yer almasını şöyle açıklamıştı:  “Bu kitaplar bir komisyon tarafından yapıldı. Komisyonda işin uzmanları var. Müfredat çalışması onların… Tüm kutsal kitapların içinde melekler ve cinler olarak yer alan unsurlar vardır…”  (Yukarıda “örnekleyeceğim” dediğim buydu. Din adamları cinler ruhlarla da uğraşırlar!   Kendilerine mistik hava vermekle kalmaz, “Allah ne isterse o olur”  dedikten sonra korku ve cezalandırmaları da   bu “ruhlarla cinlere” havale ederler! Bu nedenle diyorum. Din, öğrencileri “soyut ve gizemli”  unsurları ile korkutmak için müfredat  haline getirilmez!)         Berova Kuran kurslarına da değinerek “hâlâ var mıdır bilmiyorum” açıklamasını da yapıyor. .

       SONDAN BAŞLAYIM: 1974’den sonra KKTC’de Kuran kursları hiç bitmedi.. Azıcık araştırılırsa görülür. (Ancak araştırılması bile yürek ister!)

       Ötesi “cin melek” olayına geleyim. Din bilgisi “cinsiz” ve “meleksiz” de verilebilir. Nitekim bizim dönemimizde kutsal kitaplarda yer alsalar bile ne “cinden söz ederdik ne ruhlardan. Sadece “melekler vardı” onları da güzellik timsali olarak hayal ederdik!

       BU DA DİNDİR: Şimdi üç beş tanesini konu başlıkları olarak yazacağım ve “Kutsal Kitap” (İncil) ile ilgili Hristiyan misyonerler tarafından dağıtılan şu din öğretilerinin yer aldığı risalelere  bakın: “Evde huzuru sağlamak.” “Mutlu bir hayatın dört sırrı.” “Psikolojik rahatsızlıklar hakkında gerçekler.” “Stres ve başa çıkma yöntemleri..” Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde ne yapacaksınız…” (Günlük hayatın öğretileri değil mi?)

       Gene “bizim yıllarımıza döneyim. “Dini tarif ediniz” sorularına  ne cevap verdirdik bilir misiniz? “Din temizlik, tertip, yalan söylememek, fakirlere yardım etmek, büyüklerimizi saymaktır…”

       Kısaca, Tutun ki ruhları perileri kabul ettik! “İşid’i, tarikatlarla  cehenneme dönmüş Ortadoğu’yu, kısaca din kökenli savaşları nasıl izah edeceğiz öğrencilere?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar