Güya, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Yunan Başbakanı Aleksis Çipras’la görüşmesinde Güzelyurt’a karşı siyasi eşitlik istemiş…
Erdoğan “Siyasi eşitlik ve toprak” konularına önem veriyormuş da, bu tutumu güney Lefkoşa’da böyle yorumlanmış…
Böyle bir eşleşme olabilir mi?
Mukayesesi bile olmaz.
Ama yapar adamlar…
Tamam, zamanında, bizde aşırısı sağ fanatik kesimlerde bile “toprağa karşı tanınma” gevezeliği yapılmıştır.
Orada bile kastedilen, bir miktar sınır düzenlemesi ve tüm mal mülklerin gobal takası konusuydu.
Ve bu hiçbir zaman resmi Türk görüşü olmadı. Olamazdı da.
Güzelyurt-siyasi eşitlik bir denklem olamaz.
Erdoğan da böyle absürd bir öneri getirmez, getirmemiş de…
Haddini aşan bir yorum var ortada, bir algı yaratma gayreti.
Siyasi eşitlik, bu ülke için federasyonun konuşulmaya başladığı andan beri vardır. Hatta 1960 cumhuriyetinde bile.
Yıllar içinde müzakereler sırasında, BM parametresi olarak açıktan yazılmadığı iddialarımıza karşılık, BM raporlarına, kararlarına da girmiştir.
Dahası, siyasi eşitliğin olmadığı bir formül, federasyon olamaz.
Fileleftheros’un yapmaya çalıştığı, Anastasiadis’in bunca yıldan sonra başlatmaya çalıştığı “siyasi eşitliği ortadan kaldırma” girişimlerinin bir parçasıdır. Sanki Erdoğan da bu tartışmanın bir yerinden içine girmiş gibi bir algı yaratma çabasıdır.
Kendi halklarını çok kolay kandırabildiklerini bildiklerinden, zaman zaman böyle saçmalıklar yayınlarlar.
Hani liderlerin yüz yüze görüşmesi yaklaşıyor ya, hani muhtemel bir sürecin başlaması konuşuluyor ya, tartışmanın zeminini kendileri belirleyecek.
Siyasi eşitlik gibi, çıtanın en üst noktasına, Türk tarafının vazgeçmesi mümkün olmayan noktaya dokunarak, muhtemel süreci baştan sonuçsuz bırakma faaliyeti.
Öyle ki, siyasal eşitliği, “karar alma mekanizmasında bir oy” söylemine indirgemişler, karşılık bulmasını bekliyorlar…
Nasıl bu kadar rahat olabiliyorlar? Nasıl gerçekleri bu kadar saptırabiliryorlar, nasıl temel bir unsuru ortadan kaldırmaya kalkabiliyorlar?
Çünkü, Rum tarafı, bugün artık Crans Montana döneminden daha rahattır.
O tarihlerde doğal gaz meselesinden dolayı, uluslararası toplumun çözüm için baskı yapacağı endişelerine sahiptiler…
“Çözüm olmadan, doğal gaz süreci ileri götürülemez” dendiği için, Crans Montana’da anlaşmaya yaklaşıldığı anda, bir bahaneyle bırakıp kaçmasının sebebi buydu.
Sonradan, başta ABD olmak üzere, AB ve diğer ilgili ülkeler, çözüm olsa da olmasa da arama, sondaj işlerini ileri götüreceklerini ortaya koydular. “Çözümü bekleyelim, zorlayalım” diyen kalmadı.
Bir tek geçenlerde BM Genel Sekreteri, raporunun bir yerinde, doğal gaz konusunun çözüm için “özendirici” bir unsur olmasından söz etti, o kadar.
Bu durumda da Rum tarafı derin bir “ohh” çekti.
Şimdi artık, rutin hale gelen “yeni bir süreci başlatma” çabalarından bir şey çıkmayacağının rahatlığında, sallıyor da sallıyor.
Bu saçmalıklar da, aslında bizim buralarda ne söylememiz gerektiğini ortaya çıkarıyor ama bunu bile adam gibi başaramıyoruz…
YERİN KULAĞI VAR
NİYE RAHATSIZ OLDULAR:
Özel sektörde sendikalaşamanın teşvik edilmesine işverenelerin karşı çıkmasını bir yerde anlayabiliyorum da, ana muhalefet UBP’nin niye buna karşı çıktığını anlamakta zorlanıyorum. Çünkü gerçeği söylemiyorlar. Tatar, “özel sektörde sendikalaşmaya karşıyız” demek yerine, bu fonun popülizme alet edilmesinin doğru olamayacağı bahanesine sığındı…
BAŞBAKAN SAĞDUYULU:
Başbakan, yerel işgücünün desteklenmesi konusunda paydaşlarla bir çalışma, hatta bir çalıştay yapmaktan bahsetti. İş çevrelerinin derdi başka ama, toplumun çoğunluğu da eşitlik ilkesini bozacağını düşünüyor. Alel acele bir karar almaktansa, böylesi daha iyi. O fonda biriken para, yerel işgücüne nasıl aktarılır, bunun başka bir yolu olmalı diye düşünüyor insan…
TURİZM BAKANI’NDAN AL HABERİ:
Kendi paydaşlarıyla(!) görüşmüş, herkesin karşı durduğu olay, sendikalaşmaymış. AB’li olacağız, AB yasalarını geçireceğiz diye havalar atanların gerçekte nerede durduğu belli işte. Bütün dünyada yüzyılı aşkın süredir var olan örgütlenme hakkı, Kıbrıs’ın kuzeyinde emekçiye verilemez! Kağıtta yazılı olarak durabilir ama uygulanamaz! Bu kadar basit. Bunu söyleyen de bu memleketin bir Bakan’ı…
TOPLUM YİNE BÖLÜNDÜ:
Tıpkı Dome otel konsunda olduğu gibi, ‘özel sektör çalışanlarına ek maaş’ desteği projesinde de toplum ikiye bölündü. İş çevreleri ve bazı siyasi partiler uygulamaya destek vermezken, destek sendikalardan geldi. Hükümet üyelerinin durumu ise belirsiz. Tıpkı Dome Otel konusunda olduğu gibi ortakların kafası karışık ve destek verip vermeme konusunda karar vermiş değiller…
ÇATI ADAYI YOK:
Havadis’e konuşan UBP Genel Başkanı Ersin Tatar, “HP Genel Başkanı Özersay’ı sağın tek adayı olarak gündeme getireceğimiz iddiaları asılsızdır” diyerek bu konuda ortaya atılan hükümet senaryolarını da yalanladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde UBP’nin kendi adayını çıkaracağını söylenen Tatar, kendi adaylığı için ise, “kesin konuşmak istemiyorum” diyerek aday olabileceği mesajını verdi…
RAUF DENKTAŞ-CORENDON: Serdar Denktaş’ın oğlu Rauf Dektaş, Corendon havayolunu KKTC’ye getiriyor. Japon orijinli HIS Turizm’le ortaklığa gittiği açıklanan Rauf Denktaş’ın şirketinin, Kıbrıs tatili satan 1000’in üzerindeki acentanın satışlarını da yapacağı iddia ediliyor. Şirketin ilk etapta Haziran-Ekim arası haftada 4 gün charter seferlere başlayacağı duyuruldu.
ZİRVEDEKİLER
Mustafa Akıncı: “Söz ettiğimiz kararların oy çokluğuyla alınması ise o zaman sözünü ettiğimiz üniter devlettir. Merkezi hükümette ortak yetkilerimiz olmazsa o zaman sözünü ettiğimiz iki devlettir. Ancak bir federasyondan söz ediyorsak, her iki tarafın da etkin katılımına ihtiyacımız var…”
DİPTEKİLER
Nikos Anastasiadis: “Siyasi eşitlikten kasıt, merkezi hükümette ya da kurumsal yapıda alınacak her kararda oy hakkı olmasıysa, üzgünüm ama bu ‘siyasi eşitlik’ değil, bir toplumun diğerine dayatma yapmasına olanak tanıyan ‘siyasi eşitsizlik’ olur…”
