Federasyon odaklı arayışlar!.. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Federasyon odaklı arayışlar!..

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

BM sekreteri Guterres’in hem “özel” hem “gezici” olan “temsilcisi” bayan Lute geçtiğimiz Pazar günü bir saati aşkın süreyle Akıncı ile görüştüydü.. (Cumhurbaşkanlığı makamında gerçekleşen bu görüşmede Türk ve KKTC bayraklarının akıbetleri konusunda her hangi bir habere rastlamadık!..) Tabi Lute ile olagelen bu görüşmede son zamanlarda Akıncı’nın “olmazsa olmaz” dediği “siyasi eşitlik” konusundaki kararlılığının da konuşulduğunu nasıl bir etki tepki yarattığını bilmiyoruz.   (Veya belki “gözlerin tutmasından” korkulduğu için olmalı, nedense bu tip görüşmelerin serüvenlerini hep Rum medyası ayazlatıyor!)

NİTEKİM ve her zamanki gibi yine Rum medyasından öğrendiğimizce bayan Lute’un “bir çözüm tasladığı getirip getirmediği” bilinmiyormuş!


Bildikleri Türk tarafının müzakerelere devam edilmesini istediğini ancak bunun Mayıs ayına kadar gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu…”

Ki Lute söz konusu ay veya aylar içinde yeniden adaya gelecek, büyük olasılıkla müzakereler başlayacak..

HA sahi! Bayan Lute’un adaya bu üçüncü gelişi olmasına karşın henüz “tarafların” federasyon konusundaki görüşlerini öğrenememiş! Buna karşın BM’ler sekreteri Guterres’e önümüzdeki aylarda “Kıbrıs sorununun referans şartlarını” da içeren bir belge sunabilecekmiş. …Buraya kadar gelmişken şu “federasyoncularla-devletçiler” konusuna da değineyim, şöyle ki:

EVET! Daha 1974 Barış harekâtının ateşleri sönmeden kendisine “Kıbrıs fatihi,” “Karaoğlan” yakıştırmasında ulusal kahramanlık bahşedilen rahmetlik Ecevit “Kıbrıs’ta federal bir sistemden yana olduğunun açıklamasını” yapmış sonraları da bu önerisinin hep arkasında olmuştu..

Evet! Sonrası TC hükümetleri de “federasyon tezini” desteklemişlerdi.. Hatta bir devrelerin anlı şanlı anayasacısı Mümtaz Soysal’ın bile önceleri karşısında yer aldığı federasyonu, sonraları savunduğu da bir gerçektir..

Dolayısıyla Türkiye’nin bu tutumudur ki 2004’de “federal bir Kıbrıs çözümü için gerçekleştirilen “referanduma” kadar gidilebilinmiş, ancak ne garip bir tecellidir ki Rumların “hayır” oyu ile “çözümün kapısından” dönülmüştü!

Daha sonraları da Ankara, hiçbir devrede “ayrı gayrı iki devlete dayalı çözümden” söz etmemişti.. Hatta Anastasiadis’in “gevşek federasyon” olarak telafuz edip öneri haline getirmek istemesine karşın Türkiye “konfederal sistemi” bile ağzına almamış, sadece  “garanti haklarını” saklı tutarak hep federal sistemin arkasında durmuştur.. (Tabi TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlunu da çileden çıkartıp “bıktık sizin bu federasyonunuzdan” dedirtene kadar!)

Bugün de Guterres gözetimindeki müzakerelerin şah damarında “iki kurucu devlete dayalı federasyon” atmaktadır..

ŞİMDİ bu kadar yalın, bu kadar açık seçik “federasyon” gerçeği varken ve Türkiye’nin de “siyasi çözüm alternatifi” olarak devam ederken; kalkıp da Kıbrıs Türk halkı safhalarında “iki ayrı devletten yana devletçilerdir ki muzırlıkları nedeniyle federal sistemin gerçekleşmesinin önünü tıkamaktadırlar” denebilir mi?

Asıl büyük uzlaşmazlığın, “kendine göre ve çıkarına federasyon yontan” Rum tarafından kaynaklı olduğu gerçeğine karşın; bir avuç Kıbrıslı Türk insanının federasyona karşı çıkması nedeniyle ile bir türlü “çözüm” haline dönüşemediği iddia edilebilinir mi?

VALLAHİ öyle oluyor! Gülmek istiyorum, gülemiyorum! “Ağlamak” derseniz, zaten 45 yıldır AB ile birlikte “yedi sülalemizi” ağlatan Rum tarafı sayesinde göz pınarlarımız kurudu! Buna karşın:

Hâlâ diyor musunuz ki “vatanını seven bu nedenle ayrı devlet oluşu savunan bir avuç insan yüzündendir ki federasyon gerçekleşemiyor! İnsaf da dinin yarısıdır, azıcık insaf ama!

Not: Yarın da Çipras’ın TC ziyaretine bakarız.. Çünkü inanıyoruz ki TC ile Yunanistan anlaşmadan Kıbrıs’ta anlaşma olmaz! Hele de şu hidrokarbon yatakları sorunu da varken..

**********

 

EKONOMİYİ UNUTMAMALI!

Tabi müzakerelerde “federal sistem” savunulurken, “sadece yönetimin” nasıl olacağını düşünmemiz yetmiyor.. Çünkü çözüm gerçekleşirse hem Güney ve  Kuzey’deki kurucu devletler arasındaki “sosyoekonomik ilişkiler gelişecek” hem de tüm ada bütünlüğünü ilgilendiren (mesela enerji gibi, doğasal sorunlar gibi konularda) iki kurucu devlet arasında “sosyoekonomik” ilişkiler kurulacak… Bu nedenle ayni zamanda  Kuzey’deki Türk kurucu devleti kendi ayakları üzerinde durabilmek için de ayrı bir çaba göstermek zorunda kalacak!”

Peki 45 yıldır süregelen ve “düzen değil düzensizlik” yaratan!.. “İstikrar değil istikrarsızlığa” çanak tutan!.. Dolayısıyla 15 üniversite sahibi olmamıza karşın kendi yaralarımıza bile merhem olamayan yapısal kusurlarımızla…”

Olası bir çözümde ve öylesi bir “ekonomik ilişkiler” zorunluğunda nereye nasıl varacağımızı düşündük mü? bir yanda “çözümle” beklediğimiz federal sistem vardır.. Tutun ki gerçekleşti..  Fakat  öte yanda o federal sistem içinde ekonomik yönden  Rum’un “bir sokumluk lokması olmamak” için, güçlenip büyümemiz zorunluğu da vardır!

…AÇIKÇA yazalım: Hiçbir “ulusal toplum” bu kadar “acze” düşürülmemiştir! Buna karşın Güney’deki Rum’un ekonomik yönden tırnaklık gailesi yoktur! Hatta adamlar doğal gazın peşinde koşuyorlar artık!

“BİZSE?” İşte cevabını veremediğimiz soru budur? Ki bu adada Rum toplumu ile yan yana yaşadığımız sürece ekonomik rekabet hep olacaktır!”

Öncelikle ve her zamanki gibi yine kendimizi, “onlar ve biz” kıyaslamalarında kantara vuracağız! Çünkü bugüne kadar Rum’un ekonomik gücünü aşmamız mümkün olmadı! (Zaten Rum’un tüm adaya egemen olmak rüyasının bir nedeni de bu ekonomik üstünlük duygusu değil mi?)

Sonuç: KKTC’yi ekonomik yönden Güney’in seviyesine getirmeden gerçekleşecek olası bir çözüm, bizi yine Rum’un monopolüne sokacaktır!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar